Size bir masal anlatayım mı?
Türkiye'nin 100 yıl madenleri çıkaramama masalı ki, insanların nasıl bir algıya kurban gittiğinin en zirve örneği ve buna inanan nice üniversite mezunları içimizde var!
Uzun Mehmet'in memleketinde kömür madenini bulmasını ilkokulda bize okuturlardı. Herhalde onu madenden saymıyorlar. Peki, Ergani'de, Murgul'da, Gümüşhane'de çıkanlar maden değil miydi? Nasıl da algı yapıyorlar Lozan'da gizli madde var diye!
O kadar gizli ki kimse görmemiş, hükümetten hükümete devretmiş bir gizlilik!
ABD Lozan'ı imzalamamıştır. Çünkü ABD madenlerde imtiyaz istemiş Atatürk de onlara dirsek göstermiştir. Desek ki, "ABD imzalasın diye verdik o tavizi," o da yok.
Yazıya dökülmeyen bir anlaşma değildir. Yazıya dökülen de ortadadır ve Lozan'ın maddeleri de herkese açıktır.
Adamlar öyle güzel algı operasyonu uyguluyorlar ki, mesele büyük de olsa küçük de olsa ciddiyeti elden bırakmıyorlar.
"Para basma enflasyon olur" masalı da ayrı bir hikâye. Ama kendileri istedikleri kadar basarlar. Hatta ABD, mortgage krizinden para basarak kurtulmuştur ve bunu bulanı dahi ilan etmişlerdir.
Ekonomide önceden tespit ettikleri iniş veya çıkışları örneğin, altın düşecek veya çıkacak her ne olacaksa bunu bir ekonomiste söyletiyorlar ve bizler de nasıl da bildi diyerek adamı dinliyoruz. Ama 15-20 sene evvelden bugünleri okuyan merhum Prof. Haydar Baş'ı dinlemiyoruz. Onun yazmış olduğu Milli Ekonomi Modeli kitabını karartıyoruz.
Yazıklar olsun, ne diyelim!
Kaynakları devletleştirmeyi, bağımsız Türkiye siyasetinin olmazsa olmaz şartı gören Prof. Baş, kaynaklardan söz ettiğinde, "Lozan'da verildi, 2023'ü bekleyin!" yalanını uyduranlar, şimdi her gün kaynak haberi müjdeliyorlar.
Madem Lozan'da verildi, neden "müjde" veriyorsunuz. Üstelik, müjdelik bir durum da yok. Yüz yıldır var olan kaynaklar ve 19 yıldır yabancılara ruhsat dağıtıyorsunuz.
Baş Hoca merhum, "Gümüşhane altınlarıyla ben Türkiye'ye yüz yıl bakarım" dediğinde, duymazdan gelinmişti. Ne zaman ki Artvin halkı "Cengiz" oyunlarını protesto etti, gaz yuttu cop yedi, Artvin'den altın çıkarıldığını duyduk.
Başka ne demişti Baş Hoca;
"Artvin'den Gümüşhane'ye kadar giden damar, o kadar kıymetli ki, bir ton topraktan bir kilo üzerinde altın çıkıyor. Bunun dünyada eşi benzeri yok..."
İmam Mehdi'nin bir özelliğinin "nerede hangi kaynağın olduğunu bilmesi" olduğu rivayet edilir. "Toprak altındaki değerleri toprağın üzerine çıkararak, Müslümanları büyük bir bolluğa kavuşturacağı" anlatılır.
Ne mutlu meselelere Peygamber torunu İmam Mehdi'nin gözüyle bakanlara. Baş Hoca'nın "ben son nefes için siyaset yapıyordum" sözü, bence eserler yazılacak çapta, asla rastgele söylenmiş bir söz değil.
Kısacası yaradan, toprağın üzerinde yaşayan insanlar için, toprağın altına kaynaklar gizlemiş, "akletme"mizi emretmiştir. Atatürk akletti, bu cumhuriyeti kurdu. Kaynakları millileştirdi. O'ndan sonra gelenler, bu yolu terk ettiler.
Son olarak bu hakikati, Haydar Hoca merhum haykırdı. Yeniden Atatürk demenin yanında, yeniden "kaynaklar" dedi, yeniden "Bağımsız Türkiye" dedi. Bizler, "Haydar Baş" diyerek, Hüseyin Baş'ı iktidar yaparak "son nefes için siyaset" çizgisinde anca kalabiliriz.
Aksi taktirde rant siyasetinin aparatı olmaktan öteye gidemeyiz. Ülke kaynaklarını küresel peşkeşten kurtaramaz, insanımızı "fakr-u zaruret içinde harap ve bitap" düşürmüş oluruz. Ülkede "kaynak", damarlarımızda "asil kan" var.
"Var Bi Hayalimiz..."
- Gel çöz bu sırrı! / 25.11.2020
- Sensiz yaşamın bir anlamı yokmuş! / 02.11.2020
- Yolumuz açık olsun Hüseyin Baş! / 28.10.2020