Kerbela'nın şahidi Hz. İmam Zeynel Abidin (a.s) şöyle buyuruyorlar; "Mahluka teşekkür etmeyen Halıka (yaratana) şükretmiş sayılmaz." Bu ilke gereğince kim Ehl-i Beyt adına samimice, ihlas ile hizmet ediyorsa bizlere düşen onlara hayır dua etmektir. Şunu untmamak gerekir ki, yerinde oturup hiçbir şey yapmayan insan hata yapmaz (elbette böyle birinin en büyük hatası hiçbir şey yapmamasıdır.) Dolayısıyla böyle biri genelde eleştirilmez. Ancak hizmetler yapan bir insanın ve toplumun hata yapmaları mümkündür. Yapılan hizmet içerisinde yüzde doksan güzellik varsa ve yüzde on (bana veya sana göre, yapana göre değil) hata varsa ve bu yüzde on hata da İslamın kırmızı çizgilerini ihlal etmiyorsa, öncelikle yapılan hizmete ve hizmet sahiplarine teşekkür etmemiz ve sonrasında bize göre hata gördüğümüz konuları ve eleştirilerimizi usulüyle söylememiz gerekir. Öte yandan yapılan eleştirilere karşı da sabırlı olmak gerekir. Ama eleştirileri ve eleştirilere tahammülsüzlüğü kulüp ve takım tutar gibi, alim ve cemaat tutar anlayışı içinde gazetelere, internet haber sitelerine ve minberlere taşırsak bunun kimsye faydası olmaz. Her iki taraftan da gösterilen bu tutum ahlak değerleri ile asla bağdaşmaz.
Ehl-i Beyt'e gönül verenlerin tamamı kişilerin adamı değil de hakkın adamı olmamız gerekir. Zira hak sevmediğin birisi tarafından yapılsa da, söylense de hak olmaktan çıkmaz ve batıl ve yanlış da sevdiğin birisi tarafından söylenip, yapılsa da batıl ve yanlış olmaktan çıkmaz.
Alimlerin, aydınların, gençlerin, halkın yaptıkları hizmetleri onların gayretleri, ferasetleri, ahiret yatırımları inancı gerçekleştirir. Yapılan hizmetleri ünvanlar yapmaz ünvanların sahipleri yapar. Hizmetin küçüğü büyüğü yoktur, asıl olan ihlas ve basiretle yapılan hizmettir. Birini seversin veya sevmezsin, kabul edersin veya etmezsin ancak İlahi değerler adına, Ehl-i Beyt uğrunda yapılan bunca hizmetler, tarafgirlik ruhu ile yok sayılmamalı ve onca hizmet karalanmamalıdır.
Caferi-Şia mektebi bir tarikatlar, hizipler mektebi değildir. Günümüz dünyasında aynı mezhepten olan toplumların içerisinde tarikat olgularına baktığımzda, aynı mezhebin mensubu olan tarikatlar ve mensupları bir diğerini kabul etmez ve bir diğerinin yaptıklarına, uygulamalarına doğru göz ile bakmazlar. Tarikatlar da genelde hakim olan durum şudur: Benim tarikatım yapmışsa doğruyu, hakkı yapmıştır, benim şeyhim söylemişse doğruyu hakkı söylemiştir. Ne yazıkki ülkemizde Caferi-Şialar son yıllarda bu noktalara çekilmek istenmektedir. Özellikle bu mektebin yetiştirdiği alimler bu konuda feraset ve basiretlerini ortaya koyarak bu konuda etraflarındaki cemaatlerine ve özellikle de gençlere doğru cihetlenmeği ve olması gerekenleri anlatmalı, birlik ve beraberliğin bozulmasının sakıncalarını anlatmalıdırlar.
Eleştiriye gelince; Eleştiri yapıcı olarak yapılırsa eleştirisi yapılan insan bunu elbetteki değerlendirmeğe alır. Ancak eleştiri yaparken insafı, imanı elden bırakmamak gerekir. Takım tutma ruhu ile yıkıcı olarak eleştiri yapılırsa sevdiğinin dikenini gül, sevmediğinin gülünü ise diken görürsün. Bu ahlak kavramı, ilkeli duruş ve inanç değerleri ile bağdaşmaz.
İlkesiz insan göller ülkesinde fırtınalar estirir…
Ehl-i Beyt'e gönül verenlerin tamamı kişilerin adamı değil de hakkın adamı olmamız gerekir. Zira hak sevmediğin birisi tarafından yapılsa da, söylense de hak olmaktan çıkmaz ve batıl ve yanlış da sevdiğin birisi tarafından söylenip, yapılsa da batıl ve yanlış olmaktan çıkmaz.
Alimlerin, aydınların, gençlerin, halkın yaptıkları hizmetleri onların gayretleri, ferasetleri, ahiret yatırımları inancı gerçekleştirir. Yapılan hizmetleri ünvanlar yapmaz ünvanların sahipleri yapar. Hizmetin küçüğü büyüğü yoktur, asıl olan ihlas ve basiretle yapılan hizmettir. Birini seversin veya sevmezsin, kabul edersin veya etmezsin ancak İlahi değerler adına, Ehl-i Beyt uğrunda yapılan bunca hizmetler, tarafgirlik ruhu ile yok sayılmamalı ve onca hizmet karalanmamalıdır.
Caferi-Şia mektebi bir tarikatlar, hizipler mektebi değildir. Günümüz dünyasında aynı mezhepten olan toplumların içerisinde tarikat olgularına baktığımzda, aynı mezhebin mensubu olan tarikatlar ve mensupları bir diğerini kabul etmez ve bir diğerinin yaptıklarına, uygulamalarına doğru göz ile bakmazlar. Tarikatlar da genelde hakim olan durum şudur: Benim tarikatım yapmışsa doğruyu, hakkı yapmıştır, benim şeyhim söylemişse doğruyu hakkı söylemiştir. Ne yazıkki ülkemizde Caferi-Şialar son yıllarda bu noktalara çekilmek istenmektedir. Özellikle bu mektebin yetiştirdiği alimler bu konuda feraset ve basiretlerini ortaya koyarak bu konuda etraflarındaki cemaatlerine ve özellikle de gençlere doğru cihetlenmeği ve olması gerekenleri anlatmalı, birlik ve beraberliğin bozulmasının sakıncalarını anlatmalıdırlar.
Eleştiriye gelince; Eleştiri yapıcı olarak yapılırsa eleştirisi yapılan insan bunu elbetteki değerlendirmeğe alır. Ancak eleştiri yaparken insafı, imanı elden bırakmamak gerekir. Takım tutma ruhu ile yıkıcı olarak eleştiri yapılırsa sevdiğinin dikenini gül, sevmediğinin gülünü ise diken görürsün. Bu ahlak kavramı, ilkeli duruş ve inanç değerleri ile bağdaşmaz.
İlkesiz insan göller ülkesinde fırtınalar estirir…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012