En büyük kurtuluş yolu ibadettir
İnsanın yaşadığı hallere irfan duygusuna sahip olduktan sonra, en iyi iş ibadete devamdır. En büyük kurtuluş yolu ibadettir. Çünkü ibadetle arzu elde edilir. Lâyık olmayan şeyler erir, öbürleri beka bulur
19.07.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri şöyle buyurdu:
İnsanın yaratılışı, terkibi icabı varlığında dört vasıf bulunmaktadır. O vasıfları şöyle sıralayabiliriz: Yırtıcı, hayvanı, şeytanî, Rabbani...
Tabiatına, öfke hali galip gelirse, yırtıcı vasfını alır. Şehvet hislerine kapılır giderse; hayvani vasfı alır. Bu iki sıfat bir yerde olunca, hırsa kapılır. Herkesi ezmek ister. Üstünlük taslamak arzusu belirir. Mekir, hilecilik hali meydana çıkar. Ve şeytanî kuvvete kapılır.
Sayılan vasıflar, eriyip gidince, Rabbani hal gelir. Buna, "Ruh, Rabbimin emrinden bir iştir" (İsrâ, 85) ayet-i kerimesi işaret eder.
Bu hale eren insan, kurtulmuş sayılmaz. Çünkü o kudsî vasıf icabı, insan üstünlük iddia eder. Hatta rububiyet davasına da kalkabilir. Kendisinin o kudsî vasıfla anılmasından hoşlanır. Ona uyan hallerin zuhuru ile ferah duyar. Bu arada, kendisinden, o vasfı yıkıcı hallerden bir bilemediği şey veya başka hal çıkarsa, mahzun olur. Hâlbuki bu arada en büyük kurtuluş yolu ibadettir ama bilemez.
Anlatılan şeylere karşı, irfan duygusuna sahip olduktan sonra, en iyi iş ibadete devamdır. Çünkü ibadetle arzu elde edilir. Lâyık olmayan şeyler erir, öbürleri beka bulur.
Bilmen gereken bir şey daha var. Kalpte hâsıl olan ilim, öğrenmek ve delil takdimi yolundan olursa, buna ulemâ yolu adı takılır. Keşif ve müşahede ile hâsıl olan ilmin adına da, sufiye yolu adı verilir.
Sufiye yolu iki kısma ayrılır.
Birincisi: İnsanın özüne ilham gelmesi. Bu ilham, bir nevi kalbe üflenir. Buna da Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifi işaret eder: "Kudsî ruh, şunları kalbime üfledi: İstediğini sev, nasıl olsa ayrılacaksın. İstediğini yap, yaptığının karşılığını bulacaksın. İstediğin gibi yaşa, nasıl olsa öleceksin."
İkincisi: Bu, doğrudan doğruya ilhamdır. Bunda üfleme şeklinde ses, nefes yoktur. Bu hal, bizzat eşyanın gerçek yüzünü keşiftir. Bu ilhamı alan zata, eşyanın perdesi açılır. Perde açılınca o işe bağlı melek görünür, ondan istifade eder.
Şunu da bil ki kalp, tam parlak bir ayna olursa, Levh-i Mahfuz ona nakşini nakleder. Bu durumda arada perde kalmaz.
Bu durumda kalp, Levh-i Mahfuz'un tam hizasına gelir ve bu geliş sonunda bütün hakiki ilimler, kalp aynasına akar.
Bu perdenin aralanması, bazen uykuda, bazen da ayıkta olur. Ayıkta olan çok defa tasavvuf ehli içindir.
Bazen da, kulun dıştan yapışacağı bir sebebe bakılmadan, dış kabiliyeti gözetilmeden, esen İlâhî nesim kula ö perdeyi açar. Kulun kalbinde, perdenin ötesindeki, hayret veren kudsi ilimler parlamaya başlar.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
İnsanın yaratılışı, terkibi icabı varlığında dört vasıf bulunmaktadır. O vasıfları şöyle sıralayabiliriz: Yırtıcı, hayvanı, şeytanî, Rabbani...
Tabiatına, öfke hali galip gelirse, yırtıcı vasfını alır. Şehvet hislerine kapılır giderse; hayvani vasfı alır. Bu iki sıfat bir yerde olunca, hırsa kapılır. Herkesi ezmek ister. Üstünlük taslamak arzusu belirir. Mekir, hilecilik hali meydana çıkar. Ve şeytanî kuvvete kapılır.
Sayılan vasıflar, eriyip gidince, Rabbani hal gelir. Buna, "Ruh, Rabbimin emrinden bir iştir" (İsrâ, 85) ayet-i kerimesi işaret eder.
Bu hale eren insan, kurtulmuş sayılmaz. Çünkü o kudsî vasıf icabı, insan üstünlük iddia eder. Hatta rububiyet davasına da kalkabilir. Kendisinin o kudsî vasıfla anılmasından hoşlanır. Ona uyan hallerin zuhuru ile ferah duyar. Bu arada, kendisinden, o vasfı yıkıcı hallerden bir bilemediği şey veya başka hal çıkarsa, mahzun olur. Hâlbuki bu arada en büyük kurtuluş yolu ibadettir ama bilemez.
Anlatılan şeylere karşı, irfan duygusuna sahip olduktan sonra, en iyi iş ibadete devamdır. Çünkü ibadetle arzu elde edilir. Lâyık olmayan şeyler erir, öbürleri beka bulur.
Bilmen gereken bir şey daha var. Kalpte hâsıl olan ilim, öğrenmek ve delil takdimi yolundan olursa, buna ulemâ yolu adı takılır. Keşif ve müşahede ile hâsıl olan ilmin adına da, sufiye yolu adı verilir.
Sufiye yolu iki kısma ayrılır.
Birincisi: İnsanın özüne ilham gelmesi. Bu ilham, bir nevi kalbe üflenir. Buna da Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifi işaret eder: "Kudsî ruh, şunları kalbime üfledi: İstediğini sev, nasıl olsa ayrılacaksın. İstediğini yap, yaptığının karşılığını bulacaksın. İstediğin gibi yaşa, nasıl olsa öleceksin."
İkincisi: Bu, doğrudan doğruya ilhamdır. Bunda üfleme şeklinde ses, nefes yoktur. Bu hal, bizzat eşyanın gerçek yüzünü keşiftir. Bu ilhamı alan zata, eşyanın perdesi açılır. Perde açılınca o işe bağlı melek görünür, ondan istifade eder.
Şunu da bil ki kalp, tam parlak bir ayna olursa, Levh-i Mahfuz ona nakşini nakleder. Bu durumda arada perde kalmaz.
Bu durumda kalp, Levh-i Mahfuz'un tam hizasına gelir ve bu geliş sonunda bütün hakiki ilimler, kalp aynasına akar.
Bu perdenin aralanması, bazen uykuda, bazen da ayıkta olur. Ayıkta olan çok defa tasavvuf ehli içindir.
Bazen da, kulun dıştan yapışacağı bir sebebe bakılmadan, dış kabiliyeti gözetilmeden, esen İlâhî nesim kula ö perdeyi açar. Kulun kalbinde, perdenin ötesindeki, hayret veren kudsi ilimler parlamaya başlar.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.