En iyisi yokmuş gibi davranalım

Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)'e peygamberlik gelmeden evvel Mekke ve civarında Muhammed-ül Emin diye biliniyor tüm Mekke ve çevresinde yaşayan insanlar tarafından sevilen ve de saygı gören saygın hatırı sayılan bir insandı. 
Ne zaman ki peygamberlik Allah (c.c) emri ile Cebrail (a.s) vasıtasıyla Hz. Muhammed'e (s.a.v) tebliğ edildi ve Alemlere Rahmet Hz Muhammed (s.a.v) ben Allah'ın elçisiyim dedi sanki bir anda Mekke'de kıyamet koptu. Herkes tarafından şahsına ve sözüne kıymet verilen sevilen, sayılan Muhammed-ül Emin diye görülen, güvenilen bu büyük insan bir anda fitne başı, sahtekar, yalancı ilan edildi. Çobandan Allah elçisi mi olur vs hakaret ve iftiralara uğradı.
Peki, ne oldu da güvenilen saygı gösterilen herkesin hiç çekinmeden malını, canını her şeyini emanet ettiği insan bir anda bu iftira ve hakaretlere maruz bırakıldı. Tabi ki Mekke'de put yapan ve bunlardan gelir elde eden, zengin olduklarından avam tabakasındaki insanları hor gören, İslam dininin bütün insanları aynı görmesinden rahatsız olanlar ve istedikleri gibi her şeyi artık yapamayacaklarını zulüm edemeyeceklerini anlayan Mekke'nin ileri gelenlerinin birçoğu, doğruyu bildikleri halde Hz. Muhammed (s.a.v)'e nefislerinden ve hasetlerinden bu iftira ve hakaret yolunu tercih ettiler.
Hz. Muhammed (s.a.v)'e yapmadıkları kötülük ve işkence kalmamıştı iftira, hakaret, canına ve malına kast, Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v)'i öldürmek için evine geldiler bunu daha önceden Cebrail vasıtası ile bilen Allah'ın Resulü İmam Ali kerimulah-i veçhe'yi evinde bırakarak doğduğu büyüdüğü Anne ve Baba toprağını terk etmek zorunda kalarak Mekke'den Medine'ye hicret etti. Taif'te taşlanarak mübarek bedeni kan revan içinde kaldı o halde mübarek bedenini hurma ağacına yaslayarak yorgun bitkin ve acılar içerisindeyken, Cebrail (a.s), "Ey Allah'ın Rasulü Allah (c.c) buyuruyor ki, eğer habibim istiyorsa Taif kenti iki dağın arasında iki dağı birleştireyim ve sana bu zulümedenleri helak edeyim" diye buyurdu. Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v), "Aman yarabbi bilmiyorlar bilselerdi yapmazlardı" diyerek o insanları helak olmaktan da kurtardı. Namaz kılarken devenin işkembesini o mübarek başına geçirdiler yapmadıkları terbiyesizlik ve edepsizlik kalmamıştı ve sonunda dediler ki ya hu ne yaparsak bu Muhammed (s.a.v) yaşıyor hep o kazanıyor biz kaybediyoruz o halde en iyisi Hz. Muhammed (s.a.v) diye biri yokmuş gibi davranalım hiç böyle biri olmamış, sorulursa adını hiç duymadım tanımıyorum diye cevap verelim diye karar alıp onu da uyguladılar ancak bu da yetmedi güneş balçıkla sıvanmaz herkesin bir hesabı varsa Allah'ın (c.c) bir hesabı var.
Şimdi bu günümüzde de ne değişti; milletinin gözünde sözde alim geçinen sahte alimlerin insanımızın mili ve dini duygularıyla oynayarak ve özellikle milletimizin ahlaki değerleri çökerterek dini ve milli duygularını istismar edecek açıklama ve çalışma yapan batının istediği doğrultuda hizmet veren sözde alimlere karşı, milletini uyaran ve gerçekten milletine sahip çıkmasından dolayı sevilen, sayılan, saygı gösterilen, yıllardır milletimizin dini ve milli duygularının istismar olduğu her dönemde milleti ve devletini her türlü dış ve iç mihraklarca dağıtılıp parçalanmaması için mücadele eden her zaman milli ve dini bütünlükten yana olan devletin ve milletin bekası için gece gündüz çalışan dünyayı karşısına alan Prof. Dr. Haydar Baş, ne yaptıkları ve kime hizmet verdikleri bilinmeyen siyasilerin anlamsız ve milletimizi bölünmenin, devletimizi yıkılmanın eşiğine getirmesi, güvenecek ve denenmemiş siyasi parti de kalmadığından bizim de gidecek başka devlet ve vatanımız olmadığından dolayı milletinin önüne geçmeyi bu yüce millete bir borç bilerek Yüce Türk milletinin teveccühü neticesinde 2. Kuva-yı Milliye hareketinin getirdiği son noktada Bağımsız Türkiye Partisi'ni kurarak milletinin önüne geçti.
İşte bu geçişin ardından aynı sahneyle perde yeniden açıldı. Yani sanki Prof. Dr. Haydar Baş diye biri yok yaptığı faaliyetler, hizmetler ve çalışmalar hiçbir medya kuruluşunca halka bildirilmiyor. Halktan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in varlığı gizleniyor, varlığına dahi tahammül edilmiyor bazı siyasiler ise dün kapısını aşındırırken sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın siyasete girmesinden dolayı ona yapmadığı iftira kalmadı.
Sözümüzün canı asırlar geçmiş olsa da roller kalıyor aktörler değişiyor. Yani Ebu Cehiller, Lehebler ölmedi onların ahlakı ile ahlaklananların bedeninde hüküm sürüyor.
Ancak Hz. Muhammed (s.a.v)'in ve Ehl-i Beyt'inin evlatları, dostları da ölmedi vârislerinin bedeninde küfre karşı sonuna kadar mücadele ediyor ve edecekte kutlu olsun Sayın Hocam mübarek olsun seninle beraber dünyada akan kanlar ve vahşet son bulsun, yolun aydınlık bahtın açık olsun, devletimizin ve milletimizin düşmanları da kahrolsun.