Resûlullah buyuruyor; "Ben ve Ali bu ümmetin iki babasıyız." Müminlerin emiri Allah'ın yenilmez cengaveri İmam Ali (k.v) 19 Ramazan'da sabah namazı mescitte, mihrapta başından aldığı darbeyle üç günlük sekaret döneminden sonra şehit olarak Kadir gecesinde hakka yürüdü. Babamızı şehit ettiler. Bu ümmetin konuşan kuranına kıydılar. İlim ve adaletin, edep ve hayânın, diriltici ruhun sahibi Şah-ı Merdana kıydılar.
İmam Ali (k.v) adaletinin kurbanı oldu. 63 yıllık bir ömür. Kâbe'de doğan ilk kişi. Kâbe'de dünya sahnesine geliyor ve Rabbine giderken de tarihe geçen, mühür vuran şu ifadeler mübarek dudaklarından dökülüyordu: "Kâbe'nin Rabbine and olsun artık kurtuldum." Artık kurtuldum ifadesi ne de çok şey anlatıyor değil mi?
Bütün uğradığı nankörlükleri, ihanetleri, anlaşılamamayı ve yalnızlığı… Kâbe'nin Rabbine yemin etmesi de dikkat çekici. Mescid-i Haramdaki Kabe İslamın kalbi, kutsal mekan, sidre-i müntehanın yeryüzündeki iz düşümü, Müslümanların kıblesi, insanlığın ilk evi. İmam Ali bu yemini içerken alışıldığı şekilde vallahi demiyor, billahi demiyor. Yeminini Kâbe'nin Rabbine and olsun diye yapıyor. Kâbe'de doğumla başlayan dünya yolculuğunu yine Kâbe'nin Rabbine yemin ederek şehit olarak noktalıyor…
İmam Ali efendimizin şehit edildiği günlere gidelim. Miladi 661 yılı. Hicretin kırkıncı senesinin Ramazanı. Ramazan 19. İmam Ali (k.v) iftarını bir gece Hz. Hasan'da, bir gece Hz. Hüseyin'de ve bir gece de Abdullah bin Cafer'de yapıyordu. Fazla yemiyor ve şöyle diyordu: "Allah'a aç karınla gitmek istiyorum." Yani İmam Ali gurbette yaşadığını biliyordu. Yarınını biliyordu. Gideceğini biliyordu, gideceği yeri de biliyordu. Kendisini kimlerin karşılayacağını, nasıl karşılayacaklarını da biliyordu. Şehit olduğu sabahın gecesinde sık sık dışarı çıkıp semaya bakarak şöyle söylüyordu: "Vallahi! Ne sen yalan söyledin ne de ben. İşte senin vaad ettiğin gece bu gecedir."
O gece Cuma gecesi idi. Seher vakti kalktı ve oğlu Hasan'a "Ben bu gece Resûlullah'ı gördüm ve kendisine bu ümmetten şikayette bulundum. Bana, onlara beddua et, dedi. Ben de şöyle dua ettim: Ya Rabbi! Beni bu ümmetin başından al ve onların başına, onlara layık olanları getir."
Sonra sabah namazı için dışarıya çıktı. Dışarıda kazlar bağırıyor ve eteğinden çekiyorlardı. İmam Ali'nin yanındakiler kazları kovmak isteyince, Hz. Ali, "Bırakın onları, onlar matemlidir" buyurdu.
Ezan okunurken mescidin kapısından girdi. İbn-i Mülcem kılıcı ile kendilerini vurdu. Yaralandığında Ramazanın on dokuzuydu. Yirmi bir Ramazan gecesi şehit oldu. İmam Hasan ve İmam Hüseyin yıkadılar. Abdullah bin Cafer ve Muhammed bin El-Hanefi'ye su döktüler, teçhiz ve tekfini yapıldı, geceleyin defin yapıldı ve yeri gizli tutuldu. Rabbim şefaatlerini nasip etsin. (Allah'ım, bizi de İmam Ali'ye (k.v.) layık eyle, varda, yokta, darda gölgesi, nefesi her daim üzerimizde olsun. Bize de emr-i hak vaki olunca karşılayanlarımız Ehl-i Beyt ve Ehl-i Beyt sevenleri olsun inşaallah).
Şu bilinen bir gerçektir ki, tartışmasız bütün kaynaklarda Hz. Ali (k.v.)'nin Müslümanlar arasında ki ilim, takva ihlas, samimiyet, fedakârlık, şefkat, kahramanlık gibi yüksek ahlaki ve insani vasıflar bakımından müstesna bir mevkie sahip bulunduğunu, Kur'an ve Sünneti en iyi bilenlerden biri olduğu ittifakla belirtilir, kabul edilir.
Kur'an-ı Kerim ilmi dirilik, cehaleti de ölüm olarak sunuyor. Adaleti dirilik, zulmü ölüm olarak işaret ediyor. İşte ilmin ve adaletin yoğun olarak vücut bulmuş şekli İmam Ali (k.v)'dir. Yani İmam Ali (k.v.)'nin diriltici bir yönü var. Hz. A li (k.v.) ile beraber olan dirilir. Dirilmek isteyen ilmin kapısı İmam Ali (k.v)'nin eşiğine yüz sürecek. Mücadele anında gösterilen ihtişam ve heybetin adı Haydardır. Mücadelede, cenk meydanında döne döne fedakârlığın en yücesini gösterenin adıdır, Haydar-ı Kerrar. Mücadele edecek olanı da, ilimle uğraşanı da, gönül kalp yolculuğuna çıkan da, Allaha itaat ve ibadet etmek isteyenler de dirilmek istiyorlar ise Haydar'a gelecek. Yani dirilik evine girecek. Çünkü ilim yoksa, edep yoksa, hayâ yoksa ölüsün. Haydar demek hayâ demek. Haydar demek edep, ilim, takva, ihlas, samimiyet, fedakârlık, şefkat, kahramanlık demek. Hz. Ali'yi böyle anlayıp seven dirilir. Ne de çok ihtiyacımız var Hz. Ali'ye (k.v.) ve bu değerleri yaşayana, yaşatana, yaşamaya değil mi?.
Namus-u ekberin vahiy getirdiği, Resûlullah'ın evinde doğan bir nehir çorak bir coğrafyayı sevgi ve rahmet iklimiyle yeşertti. Bu iklimin yerleşmesinde Resulullahı hiç yalnız bırakmayan hep yanında bir gölge gibi takip eden, Resulullahın terbiyesinde yetişen, yâri, yareni, Allah'ın yenilmez cengaveri Hz. Aliyi (k.v) görüyoruz. Hz. Ali (k.v)'nin Resullulah (s.a.a)'e eşsiz yakınlığını ve özel konumunu biliyoruz. Hz. Ali (k.v) daha çocuk iken risâlet beşiğinde terbiye oldu. Nitekim bizzat kendisi Kasıa adlı hutbesinde bu gerçeği şöyle beyan etmektedir:
"Resulullah'a ne kadar yakın olduğumu, yanında nasıl bir yere ulaştığımı bilirsiniz. Çocukluğumda beni bağrına basar, yatağına alır… Lokmayı çiğnedikten sonra bana verirdi. Ne söylediğimde bir yalan, ne yaptığımda bir kötülük bulmuştur… O gün İslam Resullah ve Hatice'nin evinden başka hiçbir evde yoktu; ben de onların üçüncüsüydüm. Vahyin ve Risalet'in nurunu görür, nübüvvettin kokusunu duyardım."
İmam Ali bu…
Kuranın diriltici bir özelliği var. Konuşan kuranında diriltici bir özelliği var. Ama Allah (c.c) ne buyuruyor; "Bil ki sen ölülere işittiremezsin, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. Sen körleri yanlış yoldan doğruya yönlendiremezsin. Sen (çağrını) ancak ayetlerimize inanıp teslim olanlara duyurabilirsin." (Neml, 80-81).
Konuşan Kuranı, ilmîn kapısının söylediklerini ölüler işitmedi, sağırlar duymadı, körler görmedi. Yalan dünyanın hırsına kapılanlar, Hz. Ali'nin haklı olduğunu bildikleri halde dünya saltanatı kalplerini öldürmüştü. KUfelinin dediği gibi; "Ben de biliyorum Ali haklı ama Muaviye'nin bazlaması yağlı."
Bu zihniyet İmam'ı yalnız bıraktı. Bu zihniyet İmam Hasan'ı yalnız bıraktı. Bu zihniyet İmam Hüseyn'i yalnız bıraktı. Bu zihniyet Fâtıma anamı ve soyunu yalnız bıraktı. Bu zihniyet ehlibeytin güzellikleriyle buluşmadığı sürece değişmeyecek. Enfeksiyonlu din algısına sahip Müslümanların hali de ortada. Elimizden tut ya Şah-ı Merdan Ali.
- Matematiğin, fiziğin formülü mü yoksa insanlığın formülü mü? / 19.02.2024
- İnsanlığa insanlık yolculuğu şart / 15.01.2024
- Güçlü aile güçlü millet demektir / 19.12.2023
- Cumhuriyet yüz yaşında, nice yüzyıllara / 01.11.2023
- Saygı beyaz çizgimiz olmalı / 15.10.2023
- Dinin mücadelesi dinsizlikle değil din ile olmuştur / 10.09.2023
- Mum kadar ışığı yok, Kendini Güneş sananlar / 06.09.2023
- Merhamet, hürmet, muhabbet / 28.08.2023
- Aslında çifte kıble olmaz / 25.08.2023