Fahruddin Irâkî’nin ‘Lemeât’ eseri ve hayatı üzerine bir inceleme
Fahruddin (Fahreddîn) İbrâhîm b. Büzürcmihr, 13. yüzyılın önemli mutasavvıf şairlerinden biridir. 610/1213 yılında İran’ın Hemedân yakınlarındaki Kumcân köyünde doğan Irâkî, bilgili ve kültürlü bir aile ortamında yetişmiştir
07.06.2025 00:10:00
Abdülkadir Gündoğdu
Abdülkadir Gündoğdu





Fahruddin (Fahreddîn) İbrâhîm b. Büzürcmihr, 13. yüzyılın önemli mutasavvıf şairlerinden biridir. 610/1213 yılında İran'ın Hemedân yakınlarındaki Kumcân köyünde doğan Irâkî, bilgili ve kültürlü bir aile ortamında yetişmiştir.
Erken yaşta Kur'ân'ı ezberlemiş, güzel tilavetiyle tanınmış ve Hemedân'da adından söz ettirmiştir. 17 yaşında naklî ve aklî ilimlerde icazet alarak "Şehristân" medresesinde ders vermeye başlamıştır.
Ancak hayatı, bir grup Kalenderî dervişin medresede semâ etmesiyle köklü bir değişim geçirmiştir. Bu olay, onun tasavvuf yoluna yönelmesine vesile olmuş; medrese hayatını bırakarak gezgin bir derviş olarak Fars ve Hind topraklarına seyahat etmiştir.
Irâkî, Sühreverdiyye tarikatına intisap etmiş, Mevlânâ'nın semâ meclislerine katılmış ve Sadreddîn Konevî'nin nazarî irfân derslerinden etkilenmiştir. Konya'da Emir Muînüddîn Süleyman Pervâne'nin himayesine girmiş, Tokat'ta bir zâviye inşa ettirilmiştir.
Daha sonra Mısır'a ve Şam'a gitmiş, Mısır Sultanı tarafından "şeyhu'ş-şüyûh" unvanıyla onurlandırılmıştır. 8 Zilka'de 688 (23 Kasım 1289) tarihinde Şam'da vefat etmiş ve Sâlihiyye Mezarlığı'nda İbnü'l-Arabî'nin türbesi yanına defnedilmiştir.
Lemeât Eseri Hakkında
"Lemeât" (Parıltılar), Fahruddin Irâkî'nin en tanınmış eseridir ve 13. yüzyıl Anadolu coğrafyasında Farsça kaleme alınmış bir sûfî metindir. Eser, Sadreddîn Konevî tarafından İbnü'l-Arabî'nin Fusûsu'l-Hikem adlı eserinin özü/lübbü olarak nitelendirilmiştir.
Bu nedenle literatürde genellikle Fusûsu'l-Hikem'in Farsça bir şerhi gibi anılsa da, sistematik bir şerh olmaktan ziyade, aşk ve varlık mertebeleri (merâtib-i vücûd) üzerine yoğunlaşan özgün bir metindir. Irâkî, eserin girişinde, üslubunun Ahmed Gazzâlî'nin Sevânihu'l-Uşşâk adlı eserinden etkilendiğini açıkça belirtir.
Lemeât, aşkı merkeze alan sûfî metinler arasında çığır açıcı bir yere sahiptir. Eser, "taayyünden münezzeh hakikat" ya da aşkın zuhur aşamalarını (merâtib-i aşk) ele alır. Aşk, varlık ve hakikatin birbiriyle ilişkisini poetik ve derin bir üslupla işler. Irâkî'nin melâmî ve kalenderî meşrebi, eserinde de kendini gösterir; bu, onun dünyevi makam ve mevkiye ilgisiz, aşk ve hakikat odaklı bir tavrını yansıtır.
Eserin Türkçeye çevirisi ve şerhi, Osmanlı dönemi sûfîlerinden Ahmed Avni Konuk tarafından yapılmıştır. Konuk, Abdurrahmân Câmî'nin Eşi'atü'l-Lemaât adlı şerhini esas alarak metni açıklamış ve günümüz okurları için anlaşılır kılmıştır. Bu çeviri, Lemeât'ın tasavvuf kültürümüzdeki önemini devam ettirmiştir.
Lemeât'ın ana temaları şunlardır
Aşk: Eser, ilahî aşkı merkeze alır ve aşkı, hakikatin zuhur ettiği bir yol olarak tanımlar. Aşk, varlık mertebelerinin (merâtib-i vücûd) hem başlangıcı hem de nihai amacıdır.
Varlık Mertebeleri (Merâtib-i Vücûd): Irâkî, varlığın taayyün (belirginleşme) süreçlerini tasavvufî bir perspektiften ele alır. Bu, İbnü'l-Arabî'nin vahdet-i vücud anlayışıyla paralellik gösterir.
Hakikat: Eser, mutlak hakikatin (taayyünden münezzeh hakikat) insan idrakine yansımasını ve bu hakikatin aşk yoluyla kavranışını işler.
Sûfî Neşe ve Melâmet: Irâkî'nin kalenderî ve melâmî meşrebi, eserde dünyevi bağlılıklardan arınma ve hakikate yönelme vurgusuyla belirginleşir.
Eserin Kültürel ve Tarihsel Önemi
Lemeât, Anadolu'daki tasavvufî düşüncenin gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Mevlânâ, Sadreddîn Konevî ve İbnü'l-Arabî gibi dönemin büyük sûfîleriyle bağlantıları, Irâkî'nin eserini zengin bir entelektüel ve manevi mirasın parçası yapar. Eser, aşk merkezli tasavvuf anlayışının Farsça edebiyattaki en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilir. Ayrıca, Ahmed Avni Konuk'un şerhiyle Osmanlı tasavvuf geleneğine de katkıda bulunmuştur.
Sonuç
Fahruddin Irâkî'nin Lemeât'ı, ilahî aşk, varlık ve hakikat temalarını derinlemesine işleyen bir başyapıttır. Irâkî'nin kalenderî ve melâmî duruşu, eserin hem poetik hem de manevi derinliğini artırmıştır. 13. yüzyılın zengin tasavvufî mirasını yansıtan bu eser, günümüzde de tasavvuf ve edebiyat meraklıları için önemli bir kaynaktır.
Ahmed Avni Konuk'un tercümesiyle Türkçeye kazandırılan Lemeât, tasavvuf kültürümüzün klasikleri arasında yerini korumaktadır.
Erken yaşta Kur'ân'ı ezberlemiş, güzel tilavetiyle tanınmış ve Hemedân'da adından söz ettirmiştir. 17 yaşında naklî ve aklî ilimlerde icazet alarak "Şehristân" medresesinde ders vermeye başlamıştır.
Ancak hayatı, bir grup Kalenderî dervişin medresede semâ etmesiyle köklü bir değişim geçirmiştir. Bu olay, onun tasavvuf yoluna yönelmesine vesile olmuş; medrese hayatını bırakarak gezgin bir derviş olarak Fars ve Hind topraklarına seyahat etmiştir.
Irâkî, Sühreverdiyye tarikatına intisap etmiş, Mevlânâ'nın semâ meclislerine katılmış ve Sadreddîn Konevî'nin nazarî irfân derslerinden etkilenmiştir. Konya'da Emir Muînüddîn Süleyman Pervâne'nin himayesine girmiş, Tokat'ta bir zâviye inşa ettirilmiştir.
Daha sonra Mısır'a ve Şam'a gitmiş, Mısır Sultanı tarafından "şeyhu'ş-şüyûh" unvanıyla onurlandırılmıştır. 8 Zilka'de 688 (23 Kasım 1289) tarihinde Şam'da vefat etmiş ve Sâlihiyye Mezarlığı'nda İbnü'l-Arabî'nin türbesi yanına defnedilmiştir.
Lemeât Eseri Hakkında
"Lemeât" (Parıltılar), Fahruddin Irâkî'nin en tanınmış eseridir ve 13. yüzyıl Anadolu coğrafyasında Farsça kaleme alınmış bir sûfî metindir. Eser, Sadreddîn Konevî tarafından İbnü'l-Arabî'nin Fusûsu'l-Hikem adlı eserinin özü/lübbü olarak nitelendirilmiştir.
Bu nedenle literatürde genellikle Fusûsu'l-Hikem'in Farsça bir şerhi gibi anılsa da, sistematik bir şerh olmaktan ziyade, aşk ve varlık mertebeleri (merâtib-i vücûd) üzerine yoğunlaşan özgün bir metindir. Irâkî, eserin girişinde, üslubunun Ahmed Gazzâlî'nin Sevânihu'l-Uşşâk adlı eserinden etkilendiğini açıkça belirtir.
Lemeât, aşkı merkeze alan sûfî metinler arasında çığır açıcı bir yere sahiptir. Eser, "taayyünden münezzeh hakikat" ya da aşkın zuhur aşamalarını (merâtib-i aşk) ele alır. Aşk, varlık ve hakikatin birbiriyle ilişkisini poetik ve derin bir üslupla işler. Irâkî'nin melâmî ve kalenderî meşrebi, eserinde de kendini gösterir; bu, onun dünyevi makam ve mevkiye ilgisiz, aşk ve hakikat odaklı bir tavrını yansıtır.
Eserin Türkçeye çevirisi ve şerhi, Osmanlı dönemi sûfîlerinden Ahmed Avni Konuk tarafından yapılmıştır. Konuk, Abdurrahmân Câmî'nin Eşi'atü'l-Lemaât adlı şerhini esas alarak metni açıklamış ve günümüz okurları için anlaşılır kılmıştır. Bu çeviri, Lemeât'ın tasavvuf kültürümüzdeki önemini devam ettirmiştir.
Lemeât'ın ana temaları şunlardır
Aşk: Eser, ilahî aşkı merkeze alır ve aşkı, hakikatin zuhur ettiği bir yol olarak tanımlar. Aşk, varlık mertebelerinin (merâtib-i vücûd) hem başlangıcı hem de nihai amacıdır.
Varlık Mertebeleri (Merâtib-i Vücûd): Irâkî, varlığın taayyün (belirginleşme) süreçlerini tasavvufî bir perspektiften ele alır. Bu, İbnü'l-Arabî'nin vahdet-i vücud anlayışıyla paralellik gösterir.
Hakikat: Eser, mutlak hakikatin (taayyünden münezzeh hakikat) insan idrakine yansımasını ve bu hakikatin aşk yoluyla kavranışını işler.
Sûfî Neşe ve Melâmet: Irâkî'nin kalenderî ve melâmî meşrebi, eserde dünyevi bağlılıklardan arınma ve hakikate yönelme vurgusuyla belirginleşir.
Eserin Kültürel ve Tarihsel Önemi
Lemeât, Anadolu'daki tasavvufî düşüncenin gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Mevlânâ, Sadreddîn Konevî ve İbnü'l-Arabî gibi dönemin büyük sûfîleriyle bağlantıları, Irâkî'nin eserini zengin bir entelektüel ve manevi mirasın parçası yapar. Eser, aşk merkezli tasavvuf anlayışının Farsça edebiyattaki en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilir. Ayrıca, Ahmed Avni Konuk'un şerhiyle Osmanlı tasavvuf geleneğine de katkıda bulunmuştur.
Sonuç
Fahruddin Irâkî'nin Lemeât'ı, ilahî aşk, varlık ve hakikat temalarını derinlemesine işleyen bir başyapıttır. Irâkî'nin kalenderî ve melâmî duruşu, eserin hem poetik hem de manevi derinliğini artırmıştır. 13. yüzyılın zengin tasavvufî mirasını yansıtan bu eser, günümüzde de tasavvuf ve edebiyat meraklıları için önemli bir kaynaktır.
Ahmed Avni Konuk'un tercümesiyle Türkçeye kazandırılan Lemeât, tasavvuf kültürümüzün klasikleri arasında yerini korumaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.