Farkında olmayanın itirazı olabilir mi?

Bir şeylerin yanlış gittiğini, bazı gerçeklerin kitlelerden ısrarla ve ustalıkla saklandığını fark edenler ancak bu yanlış gidişe karşı itiraz edebilir, o manada cümleler kurabilirler.
Farkında değilseniz asla bir itiraz sahibi de olamazsınız.
Halkın içine çıkmayan, semt pazarlarının semtine uğramayan ve pazar toplanırken o yoksul anaların çöplerden sebze-meyve seçtiğine şahit olmayanlar, milletin çektiklerinden asla haberdar olamayacakları için ahlaksız ve acımasız kapitalist sisteme karşı da bir itiraz geliştiremezler.
Önce haksızlığın, ahlaksızlığın, ahlaksız paylaşımın farkına varacaksınız ki "niye böyle, neden şöyle" diye sorular sorasınız ve bir adım ötesi çareler arayasınız.
Milli gelirden bu insanların hissesine düşen miktar hangi tefecinin kasasına ve kesesine ve nasıl, hangi yollarla aktarılmıştır ki bu çilekeş analar çöpe atılan pazar artıklarından domates, salatalık, kabak türü temel ihtiyaç maddelerini temin etmeye çalışmaktadırlar?
Bu insanları, köylerindeki dönüm dönüm arazilerini terk ederek şehirlere göçmelerinin, bir yere kapıcı, bekçi olabilmek için nice kapılar aşındırmak zorunda kalmalarının talihsiz yollarını kimler açmıştır?
Rezidansının otuzuncu katından sokaktaki pazar yerini seyredenler için, çöplerden yiyecek ayıklayan analar ile yuvalarına kırıntılar taşıyan karıncalar arasında bir fark yok ki bu duruma bir kez olsun itiraz etsinler.
Trafikte ters yöne giren sürücüyü önce ters yola girdiğine ikna edecekseniz, ters gidişin farkına vardıracaksınız ki sıra yolunu düzeltmeye gelsin.
Kendisinin düz gittiğini, karşıdan gelenlerin hepsinin ters yöne girdiğini iddia eden ve ısrarla inadını sürdüren sürücüyü doğru istikamete sokamazsınız.
Önce fark edecek.
Milli Ekonomi Modeline ve o tezin sahibi sayın Prof. Dr. Haydar Baş'a karşı sergilenen "kör ve sağır" vaziyetine bir de bu açıdan bakmak lazım.
Adam, acı gerçekleri bizzat yaşadığı halde meselenin farkında değil, içine sokulduğu cendereyi zavallı "kader" zannediyor.
Bir şekilde, bin bir hile ve desise ile gözenin başını tutmuş olan haramiler sana damla damla su veriyorlar hepsi o kadar. Günde bir kaç öğün olmak üzere sana karşı attıkları nutuklarla da bu paylaşıma razı olman gerektiğini, bu işin başka bir yolunun olmadığını anlatıp duruyorlar.
Hepsi yalan-dolan, hepsi talan metodları ve çevrilen fırıldaklardan ibaret.
Nice on yıllardan beri, umut bağlanan, vaad edilen bahar bir türlü gelmek bilmiyor. Her defasında, şu genel seçimden sonra, bu yerel seçimden sonra, olmadı şu referandumu da bir atlatalım ekonomi düzelecek, işler rayına oturacak cinsinden söylemlere çok çok aşına kulaklarımız.
Bu arada köşeyi dönen dönüyor, zengin-fakir arasındaki uçurum da büyüdükçe büyüyor.
İstanbul'un dört bir yanında yükselen acayip ve garaip elli katlı, yüz katlı gökdelenlerin dibindeki semt pazarlarında çöplerden sebze-meyve toplayanların sayısı da günden güne katlanarak artıyor.
Farkındaysanız itiraz başlamış demektir.
Haydar Hoca'ya kulak versen ve Milli Ekonomi Modeline razı olsan, çeşitli hileli yollarla senden çalınan senin hakların sana teslim edilecek ve kısa zamanda belini doğrultacaksın, ama önce soyulduğunun farkına varmalısın.
Önce dönen dolapların farkına varmalısın.
Önce çevrilen fırıldakları görmeli ve fırıldakçıları tanımalısın.
Önce, senin emeğine ve alın terine çöreklenen yerli ve yabancı tefecileri tanımalısın, seni bunlara soyduran iş birlikçileri hasseten tanımalısın.
Soygunun farkında değilsen, "kapitalizm soygun düzenidir, vurgun düzenidir, ahlaksız ve acımasız bir sistemdir" türü söylemler sana ninni gibi gelir ve sadece gafletinin uzamasını sağlar.
Farkında olmayanın itirazı olabilir mi?