Büyükler, çocuktan al haberi, derler… Türkiye de, birçok önemli haberi Graham Fuller’den alıyor.
Dilerseniz, hakkında, “ma’lumu ilam” kabilinden birkaç bilgi hatırlatması yapayım.
Fuller, CIA çocuğu… ABD’nin “yeşil kuşak” bölgesinin hem kulaklarından, hem önemli aktörlerinden!
Son günlerin güncel gündemlerinden biri 12 Eylül darbesi, biliyorsunuz… Fuller, 1980 döneminde CIA’nın Türkiye ve Ortadoğu İstasyon Şefi.
12 Eylül darbesi üzerine, Washington’a ‘Bizim çocuklar başardı’ kriptosunu geçtiği haberleriyle yıllarca tartışılan bir isim.
Fuller, CIA’nın F tipi elemanlarından biri… Hatta F tipi çevrelerde Papaz Moravitc’e “gizli Müslüman” dendiği gibi, Fuller de büyük hizmetinden ötürü “gizli Müslüman” diye konuşuluyor.
Fuller, ‘Yeşil Kart’ başvurusu ABD tarafından reddedilen Fetullah Gülen’e kefalet mektubu yazması hizmeti ile yıldızı parlamış. Fuller, kendisiyle Akşam’dan Şenay Yıldız’ın 8 Şubat 2011 günü yaptığı röportajında yazdığı “referans mektubu” anlatıyor.
Konu “WikiLeaks Türkiye Belgeleri”ne bile yansıyor:
Yeşil Kart başvurusunun reddi yönündeki kararın düzeltilmesi için açılan davanın iki bin sayfalık belgeleri arasına giren Gülen’e destek mektuplarının yazarları arasında Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) eski çalışanları George Fidas ve Graham Fuller, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz gibi isimler var.
Fuller, Türkiye’de “Ilımlı İslamcı” denilen “kalıbı İslamcı fakat kalbi Haçlı” olanların Amerika ve CIA adına mimarlarından ve hamilerinden!
Yanı sıra Amerika’nın yeşil kuşak projesinin Türkiye ayağında, 1980 öncesinin “sağ-sol” çatışmalarında “sağcılar”ının şeflerinden, sağcıların toplum mühendislerinden biri, Fuller.
Niye mi bu kadar detaylı bilgi kırıntılarını hatırlattım?!
Şundan… Fuller, son günlerde Türkiye’nin geleceği adına iki somut şey üflüyor:
1- Diyarbakır, Bölgesel Kürdistan’ın başkenti olabilir.
2- Türkiye’nin önümüzdeki süreçte “ılımlı sol”a ihtiyacı var.
Aklı olana, cümlenin tamamı söylenmez.
Fuller bunları seslendirirken, ülkemizde bir grup aymaz da, Suriye ekseninde Tampon Bölge oluşturulmasını yedirmeye çalışıyor.
Sadece Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, gazetemiz Yenimesaj’daki “Tampon Bölge” başlıklı makalesinde, bu hassas gündeme dair hayati önemde gerçeklere dikkat çekiyor.
Hatırlarsınız; 90’lı yılların başındaki Körfez Savaşı bahanesiyle oluşturulan Çekiç Güç / Tampon bölgeden, Barzani’ye Bölge Kürdistan Devleti türetildi, PKK terörü semirtildi. Bölgesel Kürdistan oluşumunun, İsrail ile olan bağları, İsrail’den aldıkları özel askeri eğitim, para ve lojistik destek diplomatik kamuoyunun malumu…
Suriye bahanesiyle oluşturulacak yeni Tampon Bölge’den ise; Fuller’in seslendirdiği, başkenti Diyarbakır olacak olan ilk adımda parçalı, ikinci adımda Birleşik Kürdistan türetilecektir.
Bunu anlamak için çok akıllı olmaya gerek yok…
Fuller’in konuşmalarına bakılırsa; yeni projeyi, Ankara’dakilere, Kuzey Irak Kürt Yönetimi, Türkiye’ye katılmak isteyecektir, şeklinde bir mavalla avlıyorlar.
Türk siyaseti, birinci Çekiç Güç zokasından alması gereken ders ve tecrübe ile, ikinci Tampon Bölge oyununa gelmemelidir.
Bu bağlamda AKP hükümeti, agresif görünen Suriye diplomasisini “denge”lemeli, kapı komşusuyla dalaştırılma provokasyonuna gelmemelidir. Tampon bölge oluşumu talebini kadük bırakmalı, böyle bir “yüksek riskli ara alan”a ihtiyaç bırakmayacak “dengeli diplomasi”yi başarmalıdır.
Fuller’in altını çizdiği üzere, hükümetin içindeki bazı F tipi elemanlar, bu gibi noktalardan AKP’yi zorlayabilirler. Ancak Erdoğan, hem kendi geleceği, hem de ülkenin geleceği adına bu F tipi fırsatçılardan hükümet ve devletin paçasını kurtarmalıdır. Erdoğan, 28 Şubat post-modern darbesine dair dosyalarda, etrafını kuşatan bu F tipi kadronun sicillerine baksın, gerçek yüzlerini fark etmesi için yeter.
Başbakan R. T. Erdoğan’ın, Çin ve İran ziyareti sonrasında Suriye konusundaki “yeter ki Suriye halkının önüne sandık konsun, kim çıkarsa başımız gözümüz üstüne” şeklindeki yaklaşımı, dengeli diplomasinin ipuçları olarak öne çıkıyor.
Bu yaklaşım tarzı, ülkemiz ve bölgemiz adına hayra alamet göstergelerdir.
Fuller, Türkiye ile ilgili önemli bir şey daha söylüyor.
Önümüzdeki günler için, ülkemizde 80 sonrası oluşturmayı başardıkları “Ilımlı İslam” adı verilen “Hıristiyanlaştırılmış / Amerikancı F tipi İslamcılar” gibi, “Ilımlı Sol”dan söz ediyor.
Bu hususta CHP’den bir ses çıkmadı, CHP’de sukût hakim.
Çıkışı, Alper Taş yaptı.
Pazar İmam Hatip Lisesi’nde okumuş olması sebebiyle “İmam-Hatipli devrimci” diye tanınan ÖDP Genel Başkanı Alper Taş “Daha dün 12 Eylül’ün mahkemesindeydik. 12 Eylül, içerideki işbirlikçileriyle Fuller’ların darbesidir. Onlar kendilerine uygun, ılımlı bir sol inşa etmek isteyebilirler. Biz, Fuller’e sol adını ağzına almamasını öneririz” diyor.
Fuller, sahibinin sesi, kendi adına konuşmuyor elbette.
Türkiye’nin geleceği adına, etki ve yetki sahiplerinin, bu gerçekleri akl-ı selim olarak değerlendirmeleri gerekiyor.
Dilerseniz, hakkında, “ma’lumu ilam” kabilinden birkaç bilgi hatırlatması yapayım.
Fuller, CIA çocuğu… ABD’nin “yeşil kuşak” bölgesinin hem kulaklarından, hem önemli aktörlerinden!
Son günlerin güncel gündemlerinden biri 12 Eylül darbesi, biliyorsunuz… Fuller, 1980 döneminde CIA’nın Türkiye ve Ortadoğu İstasyon Şefi.
12 Eylül darbesi üzerine, Washington’a ‘Bizim çocuklar başardı’ kriptosunu geçtiği haberleriyle yıllarca tartışılan bir isim.
Fuller, CIA’nın F tipi elemanlarından biri… Hatta F tipi çevrelerde Papaz Moravitc’e “gizli Müslüman” dendiği gibi, Fuller de büyük hizmetinden ötürü “gizli Müslüman” diye konuşuluyor.
Fuller, ‘Yeşil Kart’ başvurusu ABD tarafından reddedilen Fetullah Gülen’e kefalet mektubu yazması hizmeti ile yıldızı parlamış. Fuller, kendisiyle Akşam’dan Şenay Yıldız’ın 8 Şubat 2011 günü yaptığı röportajında yazdığı “referans mektubu” anlatıyor.
Konu “WikiLeaks Türkiye Belgeleri”ne bile yansıyor:
Yeşil Kart başvurusunun reddi yönündeki kararın düzeltilmesi için açılan davanın iki bin sayfalık belgeleri arasına giren Gülen’e destek mektuplarının yazarları arasında Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) eski çalışanları George Fidas ve Graham Fuller, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz gibi isimler var.
Fuller, Türkiye’de “Ilımlı İslamcı” denilen “kalıbı İslamcı fakat kalbi Haçlı” olanların Amerika ve CIA adına mimarlarından ve hamilerinden!
Yanı sıra Amerika’nın yeşil kuşak projesinin Türkiye ayağında, 1980 öncesinin “sağ-sol” çatışmalarında “sağcılar”ının şeflerinden, sağcıların toplum mühendislerinden biri, Fuller.
Niye mi bu kadar detaylı bilgi kırıntılarını hatırlattım?!
Şundan… Fuller, son günlerde Türkiye’nin geleceği adına iki somut şey üflüyor:
1- Diyarbakır, Bölgesel Kürdistan’ın başkenti olabilir.
2- Türkiye’nin önümüzdeki süreçte “ılımlı sol”a ihtiyacı var.
Aklı olana, cümlenin tamamı söylenmez.
Fuller bunları seslendirirken, ülkemizde bir grup aymaz da, Suriye ekseninde Tampon Bölge oluşturulmasını yedirmeye çalışıyor.
Sadece Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, gazetemiz Yenimesaj’daki “Tampon Bölge” başlıklı makalesinde, bu hassas gündeme dair hayati önemde gerçeklere dikkat çekiyor.
Hatırlarsınız; 90’lı yılların başındaki Körfez Savaşı bahanesiyle oluşturulan Çekiç Güç / Tampon bölgeden, Barzani’ye Bölge Kürdistan Devleti türetildi, PKK terörü semirtildi. Bölgesel Kürdistan oluşumunun, İsrail ile olan bağları, İsrail’den aldıkları özel askeri eğitim, para ve lojistik destek diplomatik kamuoyunun malumu…
Suriye bahanesiyle oluşturulacak yeni Tampon Bölge’den ise; Fuller’in seslendirdiği, başkenti Diyarbakır olacak olan ilk adımda parçalı, ikinci adımda Birleşik Kürdistan türetilecektir.
Bunu anlamak için çok akıllı olmaya gerek yok…
Fuller’in konuşmalarına bakılırsa; yeni projeyi, Ankara’dakilere, Kuzey Irak Kürt Yönetimi, Türkiye’ye katılmak isteyecektir, şeklinde bir mavalla avlıyorlar.
Türk siyaseti, birinci Çekiç Güç zokasından alması gereken ders ve tecrübe ile, ikinci Tampon Bölge oyununa gelmemelidir.
Bu bağlamda AKP hükümeti, agresif görünen Suriye diplomasisini “denge”lemeli, kapı komşusuyla dalaştırılma provokasyonuna gelmemelidir. Tampon bölge oluşumu talebini kadük bırakmalı, böyle bir “yüksek riskli ara alan”a ihtiyaç bırakmayacak “dengeli diplomasi”yi başarmalıdır.
Fuller’in altını çizdiği üzere, hükümetin içindeki bazı F tipi elemanlar, bu gibi noktalardan AKP’yi zorlayabilirler. Ancak Erdoğan, hem kendi geleceği, hem de ülkenin geleceği adına bu F tipi fırsatçılardan hükümet ve devletin paçasını kurtarmalıdır. Erdoğan, 28 Şubat post-modern darbesine dair dosyalarda, etrafını kuşatan bu F tipi kadronun sicillerine baksın, gerçek yüzlerini fark etmesi için yeter.
Başbakan R. T. Erdoğan’ın, Çin ve İran ziyareti sonrasında Suriye konusundaki “yeter ki Suriye halkının önüne sandık konsun, kim çıkarsa başımız gözümüz üstüne” şeklindeki yaklaşımı, dengeli diplomasinin ipuçları olarak öne çıkıyor.
Bu yaklaşım tarzı, ülkemiz ve bölgemiz adına hayra alamet göstergelerdir.
Fuller, Türkiye ile ilgili önemli bir şey daha söylüyor.
Önümüzdeki günler için, ülkemizde 80 sonrası oluşturmayı başardıkları “Ilımlı İslam” adı verilen “Hıristiyanlaştırılmış / Amerikancı F tipi İslamcılar” gibi, “Ilımlı Sol”dan söz ediyor.
Bu hususta CHP’den bir ses çıkmadı, CHP’de sukût hakim.
Çıkışı, Alper Taş yaptı.
Pazar İmam Hatip Lisesi’nde okumuş olması sebebiyle “İmam-Hatipli devrimci” diye tanınan ÖDP Genel Başkanı Alper Taş “Daha dün 12 Eylül’ün mahkemesindeydik. 12 Eylül, içerideki işbirlikçileriyle Fuller’ların darbesidir. Onlar kendilerine uygun, ılımlı bir sol inşa etmek isteyebilirler. Biz, Fuller’e sol adını ağzına almamasını öneririz” diyor.
Fuller, sahibinin sesi, kendi adına konuşmuyor elbette.
Türkiye’nin geleceği adına, etki ve yetki sahiplerinin, bu gerçekleri akl-ı selim olarak değerlendirmeleri gerekiyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019