Atilla Gökçe Milliyet'teki köşesinde Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'e ve iktidara güzel bir mesaj vermiş. Bizce az bile söylemiş. Sporu siyasetin içine çekenler, sahalara da hakim olmak isteyenler Türk sporunu ne hale getirdiklerine bir baksınlar. İşte Atilla Gökçe'nin yazısı...
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin'i CNN Türk'te hayret ve ibretle izliyorum.Sayın Şahin, tam da soyadına uygun bir tavırla Haluk Ulusoy'un yeniden Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı için aday olmasına karşı çıkıyor:"Hakkında şaibe olan bir insanın başkanlık makamına seçilmesi doğru olmaz!"Sonra da hukukçu kimliğiyle "Hukuken adaylığına mani bir hali olmamasına rağmen..." diyerek sürdürüyor sözlerini...Efendim, Başbakanlık Denetleme Kurulu'nun binlerce sayfayı bulan usulsüz harcamalar, fazla ödemeler, kapatılmamış avanslar, açıklaması yapılamayan masraflarla ilgili raporları varmış... Bunlara dayanarak 23 dava açılmış, dava süreci devam ediyormuş.Bu durumu değerlendirerek Ulusoy'u şaibeli ilan ediyor... Onunla birlikte çalışmaktan pek de memnun olmayacağını, gerekirse yasadan doğan denetleme-gözetleme yetkisini kullanacağını açıklıyor. Bunun adı "tehdit" değilse nedir ?Bir yandan hukuken aday olmasına engel bir durum oluşmadığını öne sürüyorsunuz, öte yandan davalara dikkat çekerek "şaibeli" aday için tavır koyuyorsunuz.Ben de şunu merak ediyorum: Acaba son genel seçimlerden önce AKP de aynı tavır içinde miydi ? Yani Adalet ve Kalkınma Partisi, milletvekili olmak için adaylık başvurusunda bulunanlara "Hakkınızda açılmış davalar var... Şaibelisiniz... Aklanın, sonra gelin (!)" mi demişti ?Hiç sanmıyorum...Öyle olsaydı, ne Başbakan ne de Sayın Maliye Bakanı bugünkü makamlarında olurlardı.Geçelim...Bu durum, siyasetin telaş ve hezeyanından başka hiçbir şey değildir!***Sayın Şahin'e iki hafta içinde iki kez hatırlattım ki, futboldaki kaotik ortamı bitirmek, kurulları, ilkeleri, kurumları yerli yerine oturtmak için herkesin kabul edeceği, adı etrafında kenetleneceği bir aday öne çıkmadıkça bu işler çözülmez...Hayır, hiçbir şekilde müdahale etmeyeceğini ısrarla açıkladı. Hatta çok adaylı seçim ortamının özerk federasyona daha da demokratik bir hava kazandıracağını söyledi.Sanırım Bakan'ın hesabı, Hasan Doğan'ın desteklediği Ayhan Bermek'in kendilerine yakın bir yönetim kuruluyla seçilebileceğine dayanıyordu.İki yerde lastik patladı...Birincisi, Bermek Hasan Doğan'ın dışında yönetim kurulunu ve diğer kurulları sadece kendi inandığı, spor dünyasından tanıdığı kişilerden oluşturacağını açıkladı.İkinci patlama da Anayasa Mahkemesi'nden geldi. Yüksek okul şartı iptal edilmişti. Haluk Ulusoy'un adaylığı inanılmaz bir destekle kabul gördü. Bir yandan Kulüpler Birliği, öte yandan taban birlikleri, hiç tartışmadan ham hum şaralop Haluk Ulusoy'u adaylığa davet ettiler...Siyasetin hesapları ters tepti...CNN Türk'teki özel programda Ankaralı meslektaşlarım, sordukları sorularla zaman zaman rahatsız ettikleri bakanın, imalı suçlamalarına da hedef oldular. Ama teslim olmadılar.Şunu hemen söylemeliyim. Haluk Ulusoy da Ayhan Bermek de 30 yıldan beri benim dostum ve arkadaşımdır. Her ikisine de aynı mesafede durarak-hoşlarına gitse de gitmese de-gazeteci/spor yazarı kimliğimle olayları değerlendiririm...Sayın Bakan'ın da aynı mesafe anlayışıyla davranmasını isterdim, olmadı... Paniğe ve telaşa kapıldı... Haluk Ulusoy'un yolunu kesmek için dosyaları ve davaları gündeme getirdi. Elbette yargının kararına hepimiz saygı duymalıyız... Ama henüz bir mahkumiyet kararı yokken, bu panik, bu telaş niye ?Ortadaki gerçek şudur: Türk Futbolu, gerçek sahibini aramaktadır...Futbola siyasetçiler mi sahip olacak, yoksa sporcular mı ?Herkes düşünmeli bu sorunun yanıtını... ...Ve karar vermeli!