Gazze’den esen rüzgâr ey!

Bize biraz, zerre kadar da olsa ürperti getir.

Hem bize hem de tüm İslam alemine biraz vicdan getir.

Yoksulluğun bini bir para olan Anadolu coğrafyasında en fazla yokluğunu yaşadığımız, yoksulluğunu çektiğimiz, acı kaybımız muhakkak ki ürpertidir.

Aylardan beridir, o diyarda yaşayan Müslümanların kadim yurdu olan Gazze'de Her dakika, her saat binalar yerle bir oluyor soykırımcı İsrail'in bombaları ile ve onlarca, yüzlerce kadın, çoluk-çocuk enkazlar altında can veriyor fakat bizler ürpermiyoruz, felaketi görmemek için kanal değiştiriyoruz, biz görmeyince acılar diner zannediyoruz.

Ey rüzgâr! Ürperti yoksunuyuz bize ürperti getir, vicdan yoksunuyuz bize biraz vicdan getir ki, o diyarda açlıktan ölen çocukların çığlıklarına büsbütün sağır, büsbütün duyarsız kalmayalım.

O diyardan bu diyara, o diyardan tüm dünyaya, özellikle de İslam coğrafyasına bir miktar işitme hassasiyeti getir ki, belki bebeklerini kundaklara saramadan kefenlere saran anaların çığlıklarını duyarız.

Ey rüzgâr! O diyardan bizim dünyamıza bir tutam basiret getir ki; gerçekten Müslümanların dertleri ile dertlenenleri rol yapanlardan ayırabilelim, halka açık yerlerde boynunda Filistin atkısı ile dolaşıp kapalı kapılar ardından yağlı ticaretlerini sürdürenleri tanıyabilelim.

Gazze'den tüm dünyaya esen rüzgâr ey!

Bizlere bir tutam ürperti getir, bir avuç vicdan getir, bir miktar işitme hassasiyeti ve görme keskinliği getir ki, uzun zamandan beridir saplanıp kaldığımız partizanlığımız gerçekleri görmemize, hakikatleri işitmemize mani olmasın, vicdan kararmalarına ve ürperti kayıplarına sebep olmasın.

"Sonra bunun arkasından kalpleriniz katılaştı, şimdi onlar taşlar gibi hatta daha duygusuz, çünkü taşların öylesi var ki içinde nehirler kaynıyor, öylesi var ki çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor ve öylesi var ki Allah'ın haşyetinden yerlerde yuvarlanıyor, sizler ise neler yapıyorsunuz Allah gafil değil." (Bakara:74)