Dört günlük İç Anadolu gezimizi, son olarak, dört saat Ankara/Elmadağ'da yaşadığımız kar ve tipi mahsurluğuyla sonuçlandırdık.
Ülkenin önemli ulaşım yollarından biri olan Kırıkkale-Ankara arasındaki Elmadağ, bir greyder ve bir polis otosuna emanetti o gece.
Günlerce alfabedeki bütün harflerin planı yapılmıştı, kar ve tipi sonrası meydana gelecek olağanüstü durum için.
A planı, B planı, C planı... sonuç; sevsinler bu yalanı...
Ve bu plan/yalan sonrası yüzlerce araç, dört ve beş saat yollarda kaldı.
Sadece Elmadağ'da mı? Hayır, ülkenin bir çok dağında ve bağında aynı şey yaşandı.
Dört gün birlikte çalışmalar yaptığımız Bilal Karamus da, Havza'da kaldı o gece.
"Et kokarsa tuz serperler, ya tuz kokarsa ne serperler" misali ülkede tuzlanacak o kadar çok şey mi vardı da, sıra buzlu yolları tuzlamaya gelemedi?
İnsanların mahsur kaldığı mesafe yaklaşık 2 km. idi. Ekonomik tedbirler yüzünden yetkililer tuz bulamamış idiyseler, her evden bir paket iyotlu/iyotsuz tuz alsalardı bu iş çözülürdü aslında.
Uzun bir uğraşıdan sonra, Adnan öğretmen kardeşim imdadımıza en erken ulaşan insan oldu.
Aslında Adnan Hoca diyeceğim ama, yeni mamul "diyalogcu" ve "bol renkli risaleci" bir eski dost aklınıza gelmesin diye öğretmen dedim.
Bir Anadolu mertliği ve cömertliği ile ulaştı bize Adnan kardeşim. Hem de kar ve tipi altında, soğuğun eksilerde seyrettiği bir ortamda yaklaşık iki km. yürüyerek.
Aracımızı yol kenarına park edip bir otobüse bindik.
Gecenin saat 02:30'u ve vardık Adnan kardeşimin evine.
Tutuşturulan kömür sobası ile meydana gelen ısıyı, kılcal damarların en ucunda hissetmek tarifi imkansız bir haldi.
Ve ardından gelen bir bardak süt.
Sıcak süt.
Kaynamış süt.
Hem de köy sütü.
Utanmasam, yazımı, o içimi "ferahlatan" süte mersiyeler dizerek bitireceğim.
Anadolu insanının o mertliğini-cömertliğini her yerde görmek mümkün.
Tokat'ta Dr. İbrahim'de. İşadamı Hasan Erdem'de. Mehmet hocada.
Ve Karacaören'deki bütün dostlarda.
Ordu Aybastı'daki arkadaşlarda.
Tam bir Anadolu mertliği-cömertliği örneği.
Ah Anadolu ah! Beceriksiz idareciler yüzünden, beceriksiz de değil aslında, ısmarlama idareciler yüzünden üç-beş "dönmenin" kurbanı Anadolu insanı.
Öküzünü, danasını, bağını-bostanını...devlete olan faiz borcunu, vergi taksitini ödemek için haraç-mezat satan ve alın teri ile kazanıp ödediği parası üç-beş hırsız tarafından hortumlanan Anadolu insanı.
40-50 milyar dolar kimin parası sizce?
Size; yol, köprü, çeşme, okul, cami (şimdi mabet oldu) ve daha bilmem ne hizmetler olarak dönecek denip tahsil edilen vergiden başka nedir ki bu hortumlanan?
Toplasan 500 aileye çalışıyor insanımız.
Çalışmıyor, adeta kölelik yapıyor, yaptırılıyor.
Onlar her gece Layla'da, Yayla'da ve bilmem nerde eğlensin, tepinsin diye ha bire çalışıyor Anadolu insanı.
İstanbul'da iki züp..nin bir gecede içkiye ödediği para, Anadolu'da 10 nüfuslu bir ailenin bir aylık geçim masrafından fazla değil mi?
Bu nasıl bir sosyal adalettir böyle?
Bu nasıl bir insanlık anlayışıdır? Söyler misiniz.
Her biri "büyük işadamı" eski emekçiler de artık görmez oldu bu hali.
Ağla Anadolu ağla. Haline, ahvaline ağla.
Eski Osmanlı kabadayısı "Ustura Kemal"in yeni versiyonu Kemal, lükse savaş açtı, korkmayın yakında herkes fakir hale gelecek, yani eşitlenecek.
Herkesi zengin yapmaktan fakir yapmak daha kolaydır nasıl olsa.
Anadolu'yu arada bir gezip görmek lazım.
Ülkenin önemli ulaşım yollarından biri olan Kırıkkale-Ankara arasındaki Elmadağ, bir greyder ve bir polis otosuna emanetti o gece.
Günlerce alfabedeki bütün harflerin planı yapılmıştı, kar ve tipi sonrası meydana gelecek olağanüstü durum için.
A planı, B planı, C planı... sonuç; sevsinler bu yalanı...
Ve bu plan/yalan sonrası yüzlerce araç, dört ve beş saat yollarda kaldı.
Sadece Elmadağ'da mı? Hayır, ülkenin bir çok dağında ve bağında aynı şey yaşandı.
Dört gün birlikte çalışmalar yaptığımız Bilal Karamus da, Havza'da kaldı o gece.
"Et kokarsa tuz serperler, ya tuz kokarsa ne serperler" misali ülkede tuzlanacak o kadar çok şey mi vardı da, sıra buzlu yolları tuzlamaya gelemedi?
İnsanların mahsur kaldığı mesafe yaklaşık 2 km. idi. Ekonomik tedbirler yüzünden yetkililer tuz bulamamış idiyseler, her evden bir paket iyotlu/iyotsuz tuz alsalardı bu iş çözülürdü aslında.
Uzun bir uğraşıdan sonra, Adnan öğretmen kardeşim imdadımıza en erken ulaşan insan oldu.
Aslında Adnan Hoca diyeceğim ama, yeni mamul "diyalogcu" ve "bol renkli risaleci" bir eski dost aklınıza gelmesin diye öğretmen dedim.
Bir Anadolu mertliği ve cömertliği ile ulaştı bize Adnan kardeşim. Hem de kar ve tipi altında, soğuğun eksilerde seyrettiği bir ortamda yaklaşık iki km. yürüyerek.
Aracımızı yol kenarına park edip bir otobüse bindik.
Gecenin saat 02:30'u ve vardık Adnan kardeşimin evine.
Tutuşturulan kömür sobası ile meydana gelen ısıyı, kılcal damarların en ucunda hissetmek tarifi imkansız bir haldi.
Ve ardından gelen bir bardak süt.
Sıcak süt.
Kaynamış süt.
Hem de köy sütü.
Utanmasam, yazımı, o içimi "ferahlatan" süte mersiyeler dizerek bitireceğim.
Anadolu insanının o mertliğini-cömertliğini her yerde görmek mümkün.
Tokat'ta Dr. İbrahim'de. İşadamı Hasan Erdem'de. Mehmet hocada.
Ve Karacaören'deki bütün dostlarda.
Ordu Aybastı'daki arkadaşlarda.
Tam bir Anadolu mertliği-cömertliği örneği.
Ah Anadolu ah! Beceriksiz idareciler yüzünden, beceriksiz de değil aslında, ısmarlama idareciler yüzünden üç-beş "dönmenin" kurbanı Anadolu insanı.
Öküzünü, danasını, bağını-bostanını...devlete olan faiz borcunu, vergi taksitini ödemek için haraç-mezat satan ve alın teri ile kazanıp ödediği parası üç-beş hırsız tarafından hortumlanan Anadolu insanı.
40-50 milyar dolar kimin parası sizce?
Size; yol, köprü, çeşme, okul, cami (şimdi mabet oldu) ve daha bilmem ne hizmetler olarak dönecek denip tahsil edilen vergiden başka nedir ki bu hortumlanan?
Toplasan 500 aileye çalışıyor insanımız.
Çalışmıyor, adeta kölelik yapıyor, yaptırılıyor.
Onlar her gece Layla'da, Yayla'da ve bilmem nerde eğlensin, tepinsin diye ha bire çalışıyor Anadolu insanı.
İstanbul'da iki züp..nin bir gecede içkiye ödediği para, Anadolu'da 10 nüfuslu bir ailenin bir aylık geçim masrafından fazla değil mi?
Bu nasıl bir sosyal adalettir böyle?
Bu nasıl bir insanlık anlayışıdır? Söyler misiniz.
Her biri "büyük işadamı" eski emekçiler de artık görmez oldu bu hali.
Ağla Anadolu ağla. Haline, ahvaline ağla.
Eski Osmanlı kabadayısı "Ustura Kemal"in yeni versiyonu Kemal, lükse savaş açtı, korkmayın yakında herkes fakir hale gelecek, yani eşitlenecek.
Herkesi zengin yapmaktan fakir yapmak daha kolaydır nasıl olsa.
Anadolu'yu arada bir gezip görmek lazım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024