'Gökler ve yerler bütün anahtarlarını O'na teslim etmişlerdir'
İmam Ali, Allah'ın azametini beyan etmekte, Kur’an ve Peygamberi hatırlatmakta ve insanlara öğüt vermektedir
03.06.2025 14:01:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Ali, Allah'ın azametini beyan etmekte, Kur'an ve Peygamberi hatırlatmakta ve insanlara öğüt vermektedir.
"Dünya ve ahiret, bütün yönleriyle Allah'a boyun eğmişlerdir. Gökler ve yerler bütün anahtarlarını O'na teslim etmişlerdir. Yemyeşil ağaçlar, sabah akşam O'na secde ederler; o yemyeşil ağaçların budanmış dallarından O'nun emriyle ateş yakılır, meyve ağaçları O'nun emriyle olgunlaşmış ve yenilecek meyveler verirler.
...Allah'ın kitabı; aranızda dili durmayan bir hatip, temelleri yıkılmaz bir bina, mensuplarının yenilemeyeceği bir azizdir.
...Allah Muhammed'i, Peygamberlerin gönderilmediği bir dönemde ve farklı söylemlerin çatıştığı bir zamanda göndermiştir. Kendisini peygamberlerin peşinden göndermiş ve onunla vahyini sona erdirmiştir. Resul de O'ndan yüz çevirenlerle ve O'na ortak koşanlarla Allah yolunda cihad etmiştir.
...Dünya ancak kör (kalpli) olanların görme sınırının son noktasıdır, dünyanın ötesinde ne olduğunu görmez. İnsan basiretiyle dünyayı deler geçer ve (esas) dünyanın öteki dünya olduğunu bilir. Bu yüzden basiretli kimse dünyadan yüz çevirir, kör ise ona yönelir. Basiretli kimse ondan azık toplar, kör ise onun için azık biriktirir.
...Biliniz ki, dünyada olan her şeyin sahibi ondan doyar, bıkar. Ancak hayat öyle değildir; zira ölümde huzur bulamaz. İşte bu, ölü kalpleri diriltecek, kör gözlere basiret verecek, sağır kulakları işittirecek, susuzları kandıracak bir hikmet mesabesindedir. Bütün zenginlikler ve selamet bundadır.
Siz, Allah'ın kitabıyla gerçekleri görüyor, hakikatleri söylüyor ve hakkı işitiyorsunuz. Kur'an'ın ayetlerinden bazıları diğerlerini destekler ve bir birbirlerine şahitlik eder. Onda Allah hakkında çelişki yoktur, dostunu da Allah'a muhalefet ettirmez.
Siz kinleriniz üzerinde birbirinizle ittifak ettiniz, dostluklarınız tezekler arasında biten bitki gibidir, emel sevgisinde birleştiniz, mal kazanmada birbirinize düşman oldunuz. Şeytan yollarınızı şaşırtmış, aldanış sizi helak etmiştir. Allah benim ve sizin yardımcınız olsun."
Halife Ömer, Rumlarla harbe katılmayı düşünerek istişare ettiğinde Hz. Ali şöyle buyurdu:
"Allah bu dinin mensuplarının dinini yüceltmeyi, ayıplarını örtmeyi üzerine almıştır. Müslümanlar azınlıktayken ve yardımcıları yokken onlara yardım eden sayılarının az olduğu ve kendilerini savunamadıkları bir zamanda da onları savunan Allah asla ölmeyen diridir.
Bu düşmana karsı bizzat savaşa çıkıp karşı durduğun ve yenildiğin zaman, o uzak memleketlerde Müslümanlara sığınacak bir yer kalmaz, senden sonra müracaat edecekleri biri olmaz.
O halde kumandan olarak savaşta tecrübeli birini seçip gönder; beraberine de belalara sabreden, savaşın şiddetine dayanan, öğüt tutan erler ver. Allah nusret verirse istediğin iş olur; ama bunun aksi olursa Müslümanların sığınağı, başvuracakları merci sen olursun."
Osman ile tartıştıklarında Muğire b. Ahnes, Osman'a: "Ben, onun hakkından gelirim, "deyince bunun üzerine Hz. Ali şöyle buyurdu:
"Ey lanetlenmiş; dalı, kökü olmayan soysuzun oğlu! Sen mi benim hakkımdan geleceksin! Allah'a andolsun Allah, senin yardımcısı olduğun kimseye galibiyet vermez, senin ayağa kaldırdığın kimseyi ayakta tutmaz. Yıkıl git karşımızdan! Allah hayrı seni uzak etsin! O halde dilediğini yap. Eğer istediğini yapmazsan Allah seni sağ koymasın!"
Biat hakkında şöyle buyurmuştur:
"Bana biat etmeniz tesadüf ve düşünülmeden yapılan bir iş değildi. Benim işimle sizin işiniz bir değildir. Ben, sizi Allah için istiyorum; sizse beni kendiniz için istiyorsunuz.
Ey insanlar! Kendi aleyhinize olsa bile, bana yardım edin. Allah'a andolsun mazlumun hakkını zalimden alacağım, zalimin burnuna halka takıp gem vuracağım, deve gibi istemese bile hakkın kaynağına zorla sürüp götüreceğim."
Talha ve Zübeyr'in biati hakkında şöyle buyurmuştur:
"Allah'a andolsun beni, üzerimdeki bir münker yüzünden inkâr etmediler; kendileriyle benim aramda insaflı da davranmadılar. Onlar benden kendilerinin terk ettiği hakkı ve kendilerinin akıttıkları kanı istiyorlar.
Eğer o işte onlarla ortaksam, onda onların da payı var. Sadece kendileri bu kanı döktüyse, kendileri sorgulanması gerekir. Adaletlerini ilk uygulamaları, kendileri aleyhinde hükmetmeleri olmalıdır.
Şüphesiz basiretim benimledir; ne şüpheye düştüm, ne de şüpheye düşürüldüm. Onlar isyan eden; içlerinde siyah fitne çamuru, ısırıcı akrep zehiri ve karanlık şüpheler bulunan bir topluluktur.
Oysa iş açıktır; batılın kötülüğü uzaklaşmış, bozgunculuk edenin dili kesilmiştir. Allah'a yemin olsun onlara suyunu sadece kendimin çekeceği, hiç birinin suya kanmayacağı ve başka bir yerden su içemeyeceği bir havuz dolduracağım.
... Çocuklarına yönelen dişi develer gibi bana yöneldiniz, "biat biat!" diye bağrıştınız. Ben elimi yumdum siz açtınız; ben elimi çektim, siz de çekip durdunuz. Allah'ım bu iki kişi (Talha ve Zübeyr) benden koptular, bana zulmettiler, biatimi bozup halkı aleyhime kışkırttılar.
Düğmelerini çöz; istedikleri, yaptıkları şeylerdeki kötülüğü onlara göster. Savaştan önce tövbe edip biatlerine dönmelerini bekledim, mühlet verdim; onlarsa nimeti teptiler, afiyeti hor gördüler." Nehc'ul Belaga 133-137 Hutbe
"Dünya ve ahiret, bütün yönleriyle Allah'a boyun eğmişlerdir. Gökler ve yerler bütün anahtarlarını O'na teslim etmişlerdir. Yemyeşil ağaçlar, sabah akşam O'na secde ederler; o yemyeşil ağaçların budanmış dallarından O'nun emriyle ateş yakılır, meyve ağaçları O'nun emriyle olgunlaşmış ve yenilecek meyveler verirler.
...Allah'ın kitabı; aranızda dili durmayan bir hatip, temelleri yıkılmaz bir bina, mensuplarının yenilemeyeceği bir azizdir.
...Allah Muhammed'i, Peygamberlerin gönderilmediği bir dönemde ve farklı söylemlerin çatıştığı bir zamanda göndermiştir. Kendisini peygamberlerin peşinden göndermiş ve onunla vahyini sona erdirmiştir. Resul de O'ndan yüz çevirenlerle ve O'na ortak koşanlarla Allah yolunda cihad etmiştir.
...Dünya ancak kör (kalpli) olanların görme sınırının son noktasıdır, dünyanın ötesinde ne olduğunu görmez. İnsan basiretiyle dünyayı deler geçer ve (esas) dünyanın öteki dünya olduğunu bilir. Bu yüzden basiretli kimse dünyadan yüz çevirir, kör ise ona yönelir. Basiretli kimse ondan azık toplar, kör ise onun için azık biriktirir.
...Biliniz ki, dünyada olan her şeyin sahibi ondan doyar, bıkar. Ancak hayat öyle değildir; zira ölümde huzur bulamaz. İşte bu, ölü kalpleri diriltecek, kör gözlere basiret verecek, sağır kulakları işittirecek, susuzları kandıracak bir hikmet mesabesindedir. Bütün zenginlikler ve selamet bundadır.
Siz, Allah'ın kitabıyla gerçekleri görüyor, hakikatleri söylüyor ve hakkı işitiyorsunuz. Kur'an'ın ayetlerinden bazıları diğerlerini destekler ve bir birbirlerine şahitlik eder. Onda Allah hakkında çelişki yoktur, dostunu da Allah'a muhalefet ettirmez.
Siz kinleriniz üzerinde birbirinizle ittifak ettiniz, dostluklarınız tezekler arasında biten bitki gibidir, emel sevgisinde birleştiniz, mal kazanmada birbirinize düşman oldunuz. Şeytan yollarınızı şaşırtmış, aldanış sizi helak etmiştir. Allah benim ve sizin yardımcınız olsun."
Halife Ömer, Rumlarla harbe katılmayı düşünerek istişare ettiğinde Hz. Ali şöyle buyurdu:
"Allah bu dinin mensuplarının dinini yüceltmeyi, ayıplarını örtmeyi üzerine almıştır. Müslümanlar azınlıktayken ve yardımcıları yokken onlara yardım eden sayılarının az olduğu ve kendilerini savunamadıkları bir zamanda da onları savunan Allah asla ölmeyen diridir.
Bu düşmana karsı bizzat savaşa çıkıp karşı durduğun ve yenildiğin zaman, o uzak memleketlerde Müslümanlara sığınacak bir yer kalmaz, senden sonra müracaat edecekleri biri olmaz.
O halde kumandan olarak savaşta tecrübeli birini seçip gönder; beraberine de belalara sabreden, savaşın şiddetine dayanan, öğüt tutan erler ver. Allah nusret verirse istediğin iş olur; ama bunun aksi olursa Müslümanların sığınağı, başvuracakları merci sen olursun."
Osman ile tartıştıklarında Muğire b. Ahnes, Osman'a: "Ben, onun hakkından gelirim, "deyince bunun üzerine Hz. Ali şöyle buyurdu:
"Ey lanetlenmiş; dalı, kökü olmayan soysuzun oğlu! Sen mi benim hakkımdan geleceksin! Allah'a andolsun Allah, senin yardımcısı olduğun kimseye galibiyet vermez, senin ayağa kaldırdığın kimseyi ayakta tutmaz. Yıkıl git karşımızdan! Allah hayrı seni uzak etsin! O halde dilediğini yap. Eğer istediğini yapmazsan Allah seni sağ koymasın!"
Biat hakkında şöyle buyurmuştur:
"Bana biat etmeniz tesadüf ve düşünülmeden yapılan bir iş değildi. Benim işimle sizin işiniz bir değildir. Ben, sizi Allah için istiyorum; sizse beni kendiniz için istiyorsunuz.
Ey insanlar! Kendi aleyhinize olsa bile, bana yardım edin. Allah'a andolsun mazlumun hakkını zalimden alacağım, zalimin burnuna halka takıp gem vuracağım, deve gibi istemese bile hakkın kaynağına zorla sürüp götüreceğim."
Talha ve Zübeyr'in biati hakkında şöyle buyurmuştur:
"Allah'a andolsun beni, üzerimdeki bir münker yüzünden inkâr etmediler; kendileriyle benim aramda insaflı da davranmadılar. Onlar benden kendilerinin terk ettiği hakkı ve kendilerinin akıttıkları kanı istiyorlar.
Eğer o işte onlarla ortaksam, onda onların da payı var. Sadece kendileri bu kanı döktüyse, kendileri sorgulanması gerekir. Adaletlerini ilk uygulamaları, kendileri aleyhinde hükmetmeleri olmalıdır.
Şüphesiz basiretim benimledir; ne şüpheye düştüm, ne de şüpheye düşürüldüm. Onlar isyan eden; içlerinde siyah fitne çamuru, ısırıcı akrep zehiri ve karanlık şüpheler bulunan bir topluluktur.
Oysa iş açıktır; batılın kötülüğü uzaklaşmış, bozgunculuk edenin dili kesilmiştir. Allah'a yemin olsun onlara suyunu sadece kendimin çekeceği, hiç birinin suya kanmayacağı ve başka bir yerden su içemeyeceği bir havuz dolduracağım.
... Çocuklarına yönelen dişi develer gibi bana yöneldiniz, "biat biat!" diye bağrıştınız. Ben elimi yumdum siz açtınız; ben elimi çektim, siz de çekip durdunuz. Allah'ım bu iki kişi (Talha ve Zübeyr) benden koptular, bana zulmettiler, biatimi bozup halkı aleyhime kışkırttılar.
Düğmelerini çöz; istedikleri, yaptıkları şeylerdeki kötülüğü onlara göster. Savaştan önce tövbe edip biatlerine dönmelerini bekledim, mühlet verdim; onlarsa nimeti teptiler, afiyeti hor gördüler." Nehc'ul Belaga 133-137 Hutbe
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.