İbrahim Gülşeni Hz.
İnşallah senin için hacceder. Yalnız ücretini bol ver" dedi. Diğerine de; "Niçin sabah gusledip tövbe etmedin? Burada oturma. Git, çabuk gusl abdesti al gel" buyurdu. Meğer, o iki kimsenin birisi yerine hacca vekil gönderecekmiş. Düşündüğü bir kimsenin bu işi yapıp yapamayacağı hakkında tereddüt ediyordu. Vereceği paranın helalden olup olmadığında da şüphesi vardı.
Devlet adamı, İbrahim Gülşeni hazretlerinden bu kerametleri görünce, hemen Sultan Hasan'a gitti. Olanları anlattı. Sultan, İbrahim Gülşeni'nin büyüklüğünü daha iyi anladı ve onu memnun etmek için Kadı Hasan'ı çağırdı. "Git, İbrahim Gülşeni'yi ziyaret et. Bizden selam söyle. Bizi duadan eksik etmesin" diyerek pek çok hediyeler gönderdi. Kadı Hasan, İbrahim Gülşeni'nin huzuruna gidip, selamı söyledi ve hediyeleri arz eyledi. Selamı alan İbrahim Gülşeni, hediyeleri kabul etmedi. Kadı hediyeyi mutlaka vermek için zorlayıp duruyordu. Bu ısrar karşısında İbrahim Gülşeni; "Kadıefendi! Bana hediyeyi vermek için uğraşıp duracağına, acele evine git, kitapların yanıyor!" buyurdu. Kadı süratle evine vardı ve mangaldan sıçrayan ateşin kütüphanesini yakmaya başladığını gördü. Eğer yetişmese, kitaplarının hepsi ve evi yanacaktı. İbrahim Gülşeni'nin bu kerametini de görünce, ona olan yakınlığı ve bağlılığı bir kat daha arttı. Bu arada gusl için gönderdiği kimse abdest alıp geldi. İbrahim Gülşeni ona tövbe ettirdi. Tövbeden sonra o kimse velilik hallerine kavuştu.
Babası Uzun Hasan ve kardeşi Halil'in ölümünden sonra tahta çıkan Sultan Yakub da İbrahim Gülşeni'ye izzet ve itibar gösterdi. Onun için Tebriz'de bir zaviye inşa ettirdi. Fakat İbrahim Gülşeni bu zaviyede irşad, insanlara hak ve hakikatı anlatma vazifesine uzun süre devam edemedi.
Erdebil Hanedanına mensup Safevi ashab-ı kiram düşmanları, Tebriz'deki Ehl-i Sünnet Müslümanları ortadan kaldırmak ve İbrahim Gülşeni'ye zulmetmek için hareket geçtiler. Ateşe tapan mecusiler ile birleşerek, Tebriz'i işgal ettiler. Her tarafıyakıp yıktılar. Önlerine gelen genç, yaşlı, kadın, erkek demeden herkesi öldürmeğe başladılar. İbrahim Gülşeni hazretleri bu fitneden kurtulmak için hicrete karar verdi. Maceralı bir yolculuktan sonra oğlu Ahmed Hayali ile Diyarbakır'a ulaştı. İbrahim Gülşeni'ye, şehrin hakimi, Amir Bey ile kardeşi Kayıtmaz Bey son derece hürmet gösterdiler. İzzet ve ikramlarda bulundular. Fakat orada fazla kalmayıp, yollarına devam ederek Mısır'a ulaştılar.
İbrahim Gülşeni'nin hocası Ömer Ruşeni hazretlerini talebelerinden Timurtaş ile Şahin efendiler de daha önce Mısır'a gelip yerleşmişlerdi. Mısır halkı onlara değer veriyor, saygı ve hürmette kusur etmiyorlardı. İbrahim Gülşeni'nin Mısır'a gelmesini halk büyük bir sevinçle karşıladı. Kadı'l-kudat Abdülberr bin Şahna, Timurtaş ve Şahin efendilerin ricası üzerine Kubbet-ül-Mustafa denilen yerde yerleşti. İnsanlara nasihate, ibadetleri yapmanın haramlardan kaçmanın faziletini anlatmaya başladı. Kısa zamanda Sultan Gavri başta olmak üzere herkes onu çok sevdi. Onun kalblere şifa olan sözlerini hep dinlemek için huzuruna bulunmaya gayret ettiler. Gelenlerin çok olması üzerine, hükümdar ona, Müeyyediye'de bir medrese yaptırdı. İbrahim Gülşeni oraya giderek, insanlara Ehl-i Sünnet itikadını ve Gülşeniyye yolunu anlatmaya başladı.
Bu arada Memlûklerin Safevileri desteklemesi yüzünden Osmanlılarla arası açılmıştı. Sultan Gavri, İbrahim Gülşeni hazretlerinin karşı çıkmasına rağmen, devlet adamlarının ısrarı üzerine, Yavuz Sultan Selim'in üzerine yürüdü. Ancak yapılan savaşta hayatını kaybetti. Onun yerine tahta çıkan Tomanbay, İbrahim Gülşeni'ye gelip dua istirham eyledi. Şeyh dedi ki: "Siz duaya kabiliyet ve istidad hasıl eyleyin ki dua size ulaşsın. Sultanların duaya istidadı adalettir. Ol dahi Allah-ü Teala'nın kitabı ile hüküm vermektir. Her kim Allah-ü Teala'nın emri üzere hüküm etmez ise zalimdir. Sultanım! Eğer makam-ı selamette olmak istersen, Selim'e tabi olasın." Bu nasihatlere rağmen Tomanbay Ridaniye'de Yavuz'un karşısına çıktı. Bozguna uğradı, sonra yakalanarak idam edildi.
İnşallah senin için hacceder. Yalnız ücretini bol ver" dedi. Diğerine de; "Niçin sabah gusledip tövbe etmedin? Burada oturma. Git, çabuk gusl abdesti al gel" buyurdu. Meğer, o iki kimsenin birisi yerine hacca vekil gönderecekmiş. Düşündüğü bir kimsenin bu işi yapıp yapamayacağı hakkında tereddüt ediyordu. Vereceği paranın helalden olup olmadığında da şüphesi vardı.
Devlet adamı, İbrahim Gülşeni hazretlerinden bu kerametleri görünce, hemen Sultan Hasan'a gitti. Olanları anlattı. Sultan, İbrahim Gülşeni'nin büyüklüğünü daha iyi anladı ve onu memnun etmek için Kadı Hasan'ı çağırdı. "Git, İbrahim Gülşeni'yi ziyaret et. Bizden selam söyle. Bizi duadan eksik etmesin" diyerek pek çok hediyeler gönderdi. Kadı Hasan, İbrahim Gülşeni'nin huzuruna gidip, selamı söyledi ve hediyeleri arz eyledi. Selamı alan İbrahim Gülşeni, hediyeleri kabul etmedi. Kadı hediyeyi mutlaka vermek için zorlayıp duruyordu. Bu ısrar karşısında İbrahim Gülşeni; "Kadıefendi! Bana hediyeyi vermek için uğraşıp duracağına, acele evine git, kitapların yanıyor!" buyurdu. Kadı süratle evine vardı ve mangaldan sıçrayan ateşin kütüphanesini yakmaya başladığını gördü. Eğer yetişmese, kitaplarının hepsi ve evi yanacaktı. İbrahim Gülşeni'nin bu kerametini de görünce, ona olan yakınlığı ve bağlılığı bir kat daha arttı. Bu arada gusl için gönderdiği kimse abdest alıp geldi. İbrahim Gülşeni ona tövbe ettirdi. Tövbeden sonra o kimse velilik hallerine kavuştu.
Babası Uzun Hasan ve kardeşi Halil'in ölümünden sonra tahta çıkan Sultan Yakub da İbrahim Gülşeni'ye izzet ve itibar gösterdi. Onun için Tebriz'de bir zaviye inşa ettirdi. Fakat İbrahim Gülşeni bu zaviyede irşad, insanlara hak ve hakikatı anlatma vazifesine uzun süre devam edemedi.
Erdebil Hanedanına mensup Safevi ashab-ı kiram düşmanları, Tebriz'deki Ehl-i Sünnet Müslümanları ortadan kaldırmak ve İbrahim Gülşeni'ye zulmetmek için hareket geçtiler. Ateşe tapan mecusiler ile birleşerek, Tebriz'i işgal ettiler. Her tarafıyakıp yıktılar. Önlerine gelen genç, yaşlı, kadın, erkek demeden herkesi öldürmeğe başladılar. İbrahim Gülşeni hazretleri bu fitneden kurtulmak için hicrete karar verdi. Maceralı bir yolculuktan sonra oğlu Ahmed Hayali ile Diyarbakır'a ulaştı. İbrahim Gülşeni'ye, şehrin hakimi, Amir Bey ile kardeşi Kayıtmaz Bey son derece hürmet gösterdiler. İzzet ve ikramlarda bulundular. Fakat orada fazla kalmayıp, yollarına devam ederek Mısır'a ulaştılar.
İbrahim Gülşeni'nin hocası Ömer Ruşeni hazretlerini talebelerinden Timurtaş ile Şahin efendiler de daha önce Mısır'a gelip yerleşmişlerdi. Mısır halkı onlara değer veriyor, saygı ve hürmette kusur etmiyorlardı. İbrahim Gülşeni'nin Mısır'a gelmesini halk büyük bir sevinçle karşıladı. Kadı'l-kudat Abdülberr bin Şahna, Timurtaş ve Şahin efendilerin ricası üzerine Kubbet-ül-Mustafa denilen yerde yerleşti. İnsanlara nasihate, ibadetleri yapmanın haramlardan kaçmanın faziletini anlatmaya başladı. Kısa zamanda Sultan Gavri başta olmak üzere herkes onu çok sevdi. Onun kalblere şifa olan sözlerini hep dinlemek için huzuruna bulunmaya gayret ettiler. Gelenlerin çok olması üzerine, hükümdar ona, Müeyyediye'de bir medrese yaptırdı. İbrahim Gülşeni oraya giderek, insanlara Ehl-i Sünnet itikadını ve Gülşeniyye yolunu anlatmaya başladı.
Bu arada Memlûklerin Safevileri desteklemesi yüzünden Osmanlılarla arası açılmıştı. Sultan Gavri, İbrahim Gülşeni hazretlerinin karşı çıkmasına rağmen, devlet adamlarının ısrarı üzerine, Yavuz Sultan Selim'in üzerine yürüdü. Ancak yapılan savaşta hayatını kaybetti. Onun yerine tahta çıkan Tomanbay, İbrahim Gülşeni'ye gelip dua istirham eyledi. Şeyh dedi ki: "Siz duaya kabiliyet ve istidad hasıl eyleyin ki dua size ulaşsın. Sultanların duaya istidadı adalettir. Ol dahi Allah-ü Teala'nın kitabı ile hüküm vermektir. Her kim Allah-ü Teala'nın emri üzere hüküm etmez ise zalimdir. Sultanım! Eğer makam-ı selamette olmak istersen, Selim'e tabi olasın." Bu nasihatlere rağmen Tomanbay Ridaniye'de Yavuz'un karşısına çıktı. Bozguna uğradı, sonra yakalanarak idam edildi.