İmam-ı Azam Ebu Hanife Hz.
İmâm-ı A'zam Ebû Hanife; Tabiinden. İslam aleminde ashab-ı kirâmdan sonra yetişen evliyanın ve alimlerin en büyüklerinden. Ehl-i sünnetin reisi ve Hanefi mezhebinin kurucusudur. İsmi, Nûmân bin Sâbit bin Zûta'dır. Ebû Hanife künyesiyle ve İmam-ı A'zam lakabıyla meşhûr olmuştur. Kûfe'de doğduğu için Kûfi nisbetiyle bilinir. H. 80 senesinde Kûfe'de doğdu, H. 150 senesinde Bağdat'ta vefat etti. Kabri Bağdat'ta olup, ziyaret yeridir.
Aslen İran'ın ileri gelenlerinden bir zâtın neslinden olan İmâm-ı A'zam Ebû Hanife'nin dedesi Zûta Müslüman olup, Hazret-i Ali'ye ikramlarda bulundu. Onun sohbetinde bulundu. Babası Sabit de hazret-i Ali ile görüşüp sohbetinde bulundu. Hazret-i Ali Sâbit'e ve onun neslinden gelecek kimselere hayır duâda bulundu.
Asıl, ilim sahibi, salih ve kıymetli bir zatın oğlu olan İmâm-ı A'zam'ın çocukluğu doğum yeri olan Kûfe'de geçti. Ailesinden üstün bir terbiye alarak küçük yaşta Kur'an-ı Kerim'i ezberledi. Arab lisanını sarf, nahiv, şiir ve edebiyatını öğremeye başladı. Ashâb-ı kirâmdan Enes bin Mâlik, Abdullah bin Ebi Evfâ, Vâsile bin Eskâ, Sehl bin Saide ve Ebû't-Tufeyl Amir bin Vâsile'yi (radıyallahü anhüm) görerek onların sohbetlerinde bulundu. Bu zâtlardan hadis-i şerif dinledi.
Enes bin Mâlik hazretlerinin sohbetinde bulunmasını şöyle anlattı: "Küçük yaşlarda babamla beraber bir alimin meclisinde bulundum. Meclisin orta yerinde oturan âlim zât şöyle diyordu: Resûllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) işittim, buyurdu ki: 'Kardeşinin başına gelen bir musibetten dolayı sevinme! Allah-ü Teala'nın ona afiyet verip, seni o musibete mübtelâ kılması mümkündür.' Ben; 'Bu zat kimdir?' diye sordum. Resûlullah'ın hizmetiyle şereflenen Enes bin Mâlik'tir, diye cevap verdiler."
İmam-ı A'zam Ebû Hanife'nin doğup büyüdüğü Kûfe şehri o devrin önemli ilim merkezlerindendi. Kûfe'de pekçok ashab-ı kirâm yaşadı. Ayrıca çeşitli dinlere ve sapık inanışlara mensûb insanlar da Kûfe'yi kendilerine merkez seçmişlerdi.
İtikâdı bozuk olan Şii, Mûtezili ve Hâriciler de Kûfe'de yaşıyorlardı. Ashâb-ı kirâmla görüşüp, onlardan Ehl-i Sünnet itikâdını ve din bilgilerini öğrenip nakleden Tabiin'in büyükleri de Kûfe'de bulunuyorlardı. Çocukluğu ve ilk gençlik yılları böyle bir muhitte geçen İmâm-ı A'zam Ebû Hanife hazretleri, önce babası gibi ticaretle meşgûl olmaya başladı. Bir taraftan da sık sık âlimlerin meclislerine giderek onları dinledi, ilimlerinden istifâde etmeye çalıştı. Ehl-i Sünnet itikâdının yayılması için gayret eden âlimlerin meclislerine giderek onları dinledi, ilimlerinden istifâde etmeye çalıştı. Ehl-i Sünnet itikâdının yayılması için gayret eden alimlerin sapık ve bozuk fırka mensuplarıyla olan mücâdele ve münâzaralarda bulundu. Katıldığı münâzaralardaki iknâ kabiliyeti ve üstün başarıları zamânının büyük âlimlerinin dikkatini çekti. Bir cevher olduğunu anlayan âlimler, onu ilim öğrenmeye teşvik ettiler.
İmâm-ı A'zam Ebû Hanife bir gün zamanın âlimlerinden Şa'bi'nin yanından geçiyordu. Şa'bi hazretleri onu yanına çağırıp; "Nereye devam ediyorsun?" diye sordu. O da; "Çarşıya, pazara devam ediyorum" dedi. Şa'bi hazretleri; "Hayır, maksadım o değil, alimlerden kimin dersini devam ediyorsun?" dedi. İmam-ı A'zam; "Hiçbirinin dersine devamda bulunmuyorum" dedi. Şa'bi hazretleri sözlerine devam ederek; "İlim ile uğraşmayı ve alimlerle görüşmeyi sakın ihmal etme. Ben senin zeki, akıllı ve kabiliyetli bir genç olduğunu görüyorum" buyurdu.
İmâm-ı A'zam Ebû Hanife; Tabiinden. İslam aleminde ashab-ı kirâmdan sonra yetişen evliyanın ve alimlerin en büyüklerinden. Ehl-i sünnetin reisi ve Hanefi mezhebinin kurucusudur. İsmi, Nûmân bin Sâbit bin Zûta'dır. Ebû Hanife künyesiyle ve İmam-ı A'zam lakabıyla meşhûr olmuştur. Kûfe'de doğduğu için Kûfi nisbetiyle bilinir. H. 80 senesinde Kûfe'de doğdu, H. 150 senesinde Bağdat'ta vefat etti. Kabri Bağdat'ta olup, ziyaret yeridir.
Aslen İran'ın ileri gelenlerinden bir zâtın neslinden olan İmâm-ı A'zam Ebû Hanife'nin dedesi Zûta Müslüman olup, Hazret-i Ali'ye ikramlarda bulundu. Onun sohbetinde bulundu. Babası Sabit de hazret-i Ali ile görüşüp sohbetinde bulundu. Hazret-i Ali Sâbit'e ve onun neslinden gelecek kimselere hayır duâda bulundu.
Asıl, ilim sahibi, salih ve kıymetli bir zatın oğlu olan İmâm-ı A'zam'ın çocukluğu doğum yeri olan Kûfe'de geçti. Ailesinden üstün bir terbiye alarak küçük yaşta Kur'an-ı Kerim'i ezberledi. Arab lisanını sarf, nahiv, şiir ve edebiyatını öğremeye başladı. Ashâb-ı kirâmdan Enes bin Mâlik, Abdullah bin Ebi Evfâ, Vâsile bin Eskâ, Sehl bin Saide ve Ebû't-Tufeyl Amir bin Vâsile'yi (radıyallahü anhüm) görerek onların sohbetlerinde bulundu. Bu zâtlardan hadis-i şerif dinledi.
Enes bin Mâlik hazretlerinin sohbetinde bulunmasını şöyle anlattı: "Küçük yaşlarda babamla beraber bir alimin meclisinde bulundum. Meclisin orta yerinde oturan âlim zât şöyle diyordu: Resûllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) işittim, buyurdu ki: 'Kardeşinin başına gelen bir musibetten dolayı sevinme! Allah-ü Teala'nın ona afiyet verip, seni o musibete mübtelâ kılması mümkündür.' Ben; 'Bu zat kimdir?' diye sordum. Resûlullah'ın hizmetiyle şereflenen Enes bin Mâlik'tir, diye cevap verdiler."
İmam-ı A'zam Ebû Hanife'nin doğup büyüdüğü Kûfe şehri o devrin önemli ilim merkezlerindendi. Kûfe'de pekçok ashab-ı kirâm yaşadı. Ayrıca çeşitli dinlere ve sapık inanışlara mensûb insanlar da Kûfe'yi kendilerine merkez seçmişlerdi.
İtikâdı bozuk olan Şii, Mûtezili ve Hâriciler de Kûfe'de yaşıyorlardı. Ashâb-ı kirâmla görüşüp, onlardan Ehl-i Sünnet itikâdını ve din bilgilerini öğrenip nakleden Tabiin'in büyükleri de Kûfe'de bulunuyorlardı. Çocukluğu ve ilk gençlik yılları böyle bir muhitte geçen İmâm-ı A'zam Ebû Hanife hazretleri, önce babası gibi ticaretle meşgûl olmaya başladı. Bir taraftan da sık sık âlimlerin meclislerine giderek onları dinledi, ilimlerinden istifâde etmeye çalıştı. Ehl-i Sünnet itikâdının yayılması için gayret eden âlimlerin meclislerine giderek onları dinledi, ilimlerinden istifâde etmeye çalıştı. Ehl-i Sünnet itikâdının yayılması için gayret eden alimlerin sapık ve bozuk fırka mensuplarıyla olan mücâdele ve münâzaralarda bulundu. Katıldığı münâzaralardaki iknâ kabiliyeti ve üstün başarıları zamânının büyük âlimlerinin dikkatini çekti. Bir cevher olduğunu anlayan âlimler, onu ilim öğrenmeye teşvik ettiler.
İmâm-ı A'zam Ebû Hanife bir gün zamanın âlimlerinden Şa'bi'nin yanından geçiyordu. Şa'bi hazretleri onu yanına çağırıp; "Nereye devam ediyorsun?" diye sordu. O da; "Çarşıya, pazara devam ediyorum" dedi. Şa'bi hazretleri; "Hayır, maksadım o değil, alimlerden kimin dersini devam ediyorsun?" dedi. İmam-ı A'zam; "Hiçbirinin dersine devamda bulunmuyorum" dedi. Şa'bi hazretleri sözlerine devam ederek; "İlim ile uğraşmayı ve alimlerle görüşmeyi sakın ihmal etme. Ben senin zeki, akıllı ve kabiliyetli bir genç olduğunu görüyorum" buyurdu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.