Vezir özür beyân edip geri dönmeyeceğini arzetti. O büyük zât bu isteği kabûl edince, vezir, adamlarını tulumlarla birlikte geri gönderdi. Adamlarının yanında veziri görmeyen Eşrefoğlu'nun canı sıkıldı. Hem de gönderdiği hediyeler geri gelmişti. Eşrefoğlu gelenlere olanlar hakkında suâller sordu. Onlar da; "Efendim! Vezirimiz orada kalıp, hizmetkârlık yapmayı vezirliğe tercih etti. Seyyid Hârun Velî bu tulumların içine su atıp bizimle geri gönderdi. Eşref oğlu gazaba gelip; "Getirin şu tulumları bir görelim" dedi. Tulumlar getirilip açılınca, herkes hayretler içinde kaldı. Zîrâ birini bal, diğerini yağ olmuş gördüler. Yine de buna "büyü" dediler.
Gayrete gelen Eşrefoğlu, askerlerini hazırladı. Hârun Velî'nin yaptıklarını yıkmak için yola çıktı. Eşrefoğlu adamlarını toplayıp meşveret etti. Sonunda; "Önce eski veziri çağıralım o ne derece ona göre hareket edelim" diye bir karâra vardılar. Velvelid iline geldiklerinde eski vezire adam göndererek; "Bugün biz Seyyid Hârun'u ziyârete geldik. Gel bizim rehberimiz ol" dediler. Vezir bu isteklerine herhangi bir cevap vermeden Hârun Velî'ye; "Efendim! Eşrefoğlu Mehmed Bey sizi ziyârete gelmiş, bendenize adam göndermiş, gelsin ziyaretimize kılavuz olsun demiş, ne buyurursunuz" diye sordu. Hârun Velî de izin verdi. Vezir, Eşrefoğlu'nun muazzam bir kalabalık ile geldiğini görünce; "Ey Sultan! Bu nasıl harekettir? Bir Hak dostuna bu kadar askerle niçin geldin? Yoksa niyetin başka mıdır? diye sordu. Eşrefoğlu; "Evet bizim yola çıkışımızda ilk niyetimiz öyle idi. Fakat yolda bir fikir bize mâni oldu. Şimdi niyetimiz dostluk ziyâretinden başka bir şey değildir. Ne yol gösterirsen ona göre gidelim, hattâ askerimin atlarını bile vermek niyetindeyim" dedi. Vezir; "Ey Sultan! Bu velîye gâibten bir ses gelip; "Yâ Hârun! Anadolu'ya git, Küpe Dağı'nın doğu tarafına bir şehir kur. O şehir halkı sâlih ola. Şakî olanların sonu hayr olmaya" demiş. "Bu ilâhî ilham ile buraya gelmiş bulunuyorum. Ne olur sultânım, Allah dostuna alçak gönüllülük lâzımdır" dedi. Eşrefoğlu; "Ne şekil bir alçak gönüllülük yapalım?" diye sorunca vezir; "Efendim kendiniz arkanıza bir büyük taş alın. Cümle asker de size uyarak, her birisi arkalarına birer taş alsınlar. O velînin yaptığı kalenin etrafına koysunlar. Sen de o zâta; "Mübarek olsun kolay gelsin" diyesin dedi. Eşrefoğlu bunu makul karşılayıp, askerlerine; "Hepiniz arkanıza birer taş alın" diyerek kendisi de büyük bir taş alıp Hârun Velî'nin inşâ ettiği kalenin etrâfına geldiler. Bunu görenler hemen gidip Hârun Velî'ye; "Beyşehir beyi Eşrefoğlu, bütün maiyeti ile arkalarında taş getirmişler, ne buyurursunuz?" dediler. Hârun Velî; "O taşları koyun, lâkin bu hiç iyi bir şey olmadı. Zirâ, zorla güç ile getirdiler. Bu kale tez hârap olsa gerek. Gerçi dünyâ fânîdir. Harap olmak revâdır" dedi.