Göze güzel Dağlarda göze güzel

Sıcak gündemin bunaltıcı atmosferinden biraz uzaklaşıp derin bir nefes alabilmek için, şiirin yamacına yaslanmak gerekiyor bazen.

Enflasyon oranları açıklanmış, yaşadığınız, hissettiğiniz enflasyon yüzde iki yüzleri çoktan aştığı halde, açıklanan resmi rakam yüzde seksenlerde kalmış.

Şimdilerde gündemde olan asgari ücret ayarlamaları, elbette açıklanan resmi rakamlara göre yapılacakmış ve belki hatırlayanlar çıkabilir, eskiden 'kul hakkı' diye bir mesele varmış!

Mevcut iktidar, geçen yirmi yıl boyunca kurdurup geliştirdiği, besleyip palazlandırdığı malum marketlere karşı savaş açmış ve fahiş fiyatlardan ötürü kıvranan yoksullara karşı, kendini suçsuz gösterme gayreti içindeymiş.

Görüldüğü gibi gündem çok sıkıcı, çok can sıkıcı, can yakıcı ve istikbale dair umutları törpüleyici.

Gündemden uzaklaşıp şiirin gölgesine sığınalım biraz.

Güzel Türkçemizin, bal tadında olup, dimağımızı tatlandıran cinas örneklerinden dillendirelim.

Hangi şairin, hangi halk ozanının gönlünden ve nasıl bir ortamda dökülmüştür ama iyi ki dökülmüştür, süzme bal mesabesinde bir cinas örneği:

Göze güzel göze güzel

Dağlarda göze güzel

Geçme halay başına

Gelirsin göze, güzel

Yanık sesli bir ozanın seslendirdiği dokunaklı bir türkünün dörtlükleri arasına yerleştirdiği şu dörtlüğe ne demeli:

Dünyasına dünyasına

Kim doymuş dünyasına

Dünya benim diyenin

Gitmiştik dün, yasına

Şair, bazen kamyonlara ağır gelecek büyüklükteki sitemini yüklermiş bir dörtlüğe:

Gidiyorum işte gör

Hayalde gör düşte gör

Sen beni dost bilmedin

Bir zalime düş de gör

Bir vaizin, belki bir saate sığdırabileceği bir nasihati, şair bazen bir dörtlüğe sığdırabilir:

Gülene gülene

Bülbül ağlar güle ne?

Derdin söyle dertliye

Sakın açma gülene

Bu cinas örnekleri, yanık sesli halk ozanlarının dilinde ve telinde elbette bambaşka lezzetler saçıyor dinleyenlere, tıpkı şu dörtlük gibi:

Geçti benden geçti benden

Ok değdi geçti benden

Ben merde köprü oldum

Nâmert de geçti benden