Son zamanlarda çok gergin bir toplum olup çıktık. Gülmeyi, tebessüm etmeyi unuttuk adeta. Ufak bir şeye bile hemen sinirleniyor, kızıyoruz. Çabucak geriliyoruz. Halbuki hoşgörüyle yoğrulan bir medeniyetin çocuklarıydık. Nasrettin Hoca, Keloğlan, Karagöz, Meddah, Evliya Çelebi, nüktedân şâir ve yazarlarımız, yüzyıllar boyu insanımızın daha neşeli olması için zekâlarını seferber ettiler. Mizahımız ustalar vasıtasıyla elden ele, dilden dile, gönülden gönüle akıp geldi. Zamanla duruldu, inceldi ve tefekkürümüzün bir aynası oldu.
Mehmet Nuri Yardım'ın "Edebiyatımızın Güleryüzü" adlı eseri, Çatı Kitapları yayınları arasında çıktı. Türk Edebiyatı'nın nükteleriyle tanınan isimlerinden 11'inin kapakta yer aldığı kitapta, binlerce yazar, şair, kültür, sanat, ve siyaset adamı arasında geçen 1041 nükte bulunuyor. Ön sözde "Mizahın İzahı" yapılıyor. Nükte, nekre, latife ve fıkra kavramları arasındaki nüansa değinen yazar, Türk mizahının tarihçesini ana hatlarıyla verirken, sonsuz ufuklara açılan geniş bir yola dalıyor... Nasrettin Hoca... Şeyhî... Letâif kitapları... Nef'i... Eşref... Abdülhak Hâmit... Ahmet Râsim... Hüseyin Rahmi... Süleyman Nazif... Mehmet Akif... Neyzen Tevfik... Yahya Kemal, İbnülemin... Refik Halit... Yusuf Ziya... Necip Fazıl... İsmail Dümbüllü... Salah Birsel... Osman Yüksel Serdengeçti... Kısa nükte ikramıyla başlanan kitapta, okuyucu Mevlana ile selamlanıyor.
Başlıklı nükteler oldukça kısa Her biri ortalama 6-7 satır. Nüktedanların isimleri doğum ve ölüm tarihleriyle, kronolojik biçimde "Edebiyatımızın Güleryüzü"nün baş taraflarında, Divan Edebiyatı'nın hiciv şaheserleri güldürücü ve düşündürücü metinleri görücüye çıkıyor. Ardından, Tanzimat öncesi sanatkârları tanıyor ve tebessüm ettiren dünyalarına giriyoruz. 1800'lü yıllardan sonra gelişmeye başlayan tenkitle birlikte mizahın da şahlanışına şahit oluyoruz.
"Edebiyatımızın Güleryüzü'nde çok geniş bir bakış açısı ve ufukla hiçbir ayırıma ve kollanmaya gidilmemiş. Son iki yüzyılın dönem olarak ağırlıklı yer aldığı kitapta, Kemal Tahir'den Hilmi Oflaz'a, Nihad Sami'den Mina Urgan'a, Mehmet Çınarlı'dan Cemal Süreya'ya, Sait Faik'ten Tahir Kutsi'ye, Ulunay'dan Şükufe Nihal'e, Mahir İz'den Hasan Ali Yücel'e, Mükrimin Halil'den Nurullah Ataç'a, Ekrem Hakkı Ayverdi'den Vala Nurettin'e, Peyami Safa'dan Nizamettin Nazif'e, Orhan Şaik'ten Fazıl Hüsnü'ye, Vecdi Bürün'den Çetin Altan'a, Elif Naci'den Celal Sılay'a farklı sanat anlayışı ve dünya görüşü ile değişik inanışlara şakalaşma, takılma iğneleme ve dokundurmalar özlü bir şekilde sunuluyor.
Kitabın sonundaki bibliyografyadan sonra isme göre düzenlenen şahıs, eser ve yayın indeksi, araştırıcılara ve meraklılara büyük kolaylık sağlıyor. 360 sayfalık kitap, adına uygun olarak edebiyatımızın ve kültürümüzün sevimli ve sempatik çehresini ortaya çıkarıyor. Okuyucu, çoğuna aşina olduğu isimlerin samimi edalarına tanık oluyor, maskesiz, çıplak ve yalın dünyalarında zevkli ve renkli olduğu kadar anlamlı ve düşündürücü bir zihni yolculuğa çıkıyor. "Edebiyatımızın Güleryüzü" meraklılarına geçmişten keyifli anlar yaşatıyor.
Mehmet Nuri Yardım'ın "Edebiyatımızın Güleryüzü" adlı eseri, Çatı Kitapları yayınları arasında çıktı. Türk Edebiyatı'nın nükteleriyle tanınan isimlerinden 11'inin kapakta yer aldığı kitapta, binlerce yazar, şair, kültür, sanat, ve siyaset adamı arasında geçen 1041 nükte bulunuyor. Ön sözde "Mizahın İzahı" yapılıyor. Nükte, nekre, latife ve fıkra kavramları arasındaki nüansa değinen yazar, Türk mizahının tarihçesini ana hatlarıyla verirken, sonsuz ufuklara açılan geniş bir yola dalıyor... Nasrettin Hoca... Şeyhî... Letâif kitapları... Nef'i... Eşref... Abdülhak Hâmit... Ahmet Râsim... Hüseyin Rahmi... Süleyman Nazif... Mehmet Akif... Neyzen Tevfik... Yahya Kemal, İbnülemin... Refik Halit... Yusuf Ziya... Necip Fazıl... İsmail Dümbüllü... Salah Birsel... Osman Yüksel Serdengeçti... Kısa nükte ikramıyla başlanan kitapta, okuyucu Mevlana ile selamlanıyor.
Başlıklı nükteler oldukça kısa Her biri ortalama 6-7 satır. Nüktedanların isimleri doğum ve ölüm tarihleriyle, kronolojik biçimde "Edebiyatımızın Güleryüzü"nün baş taraflarında, Divan Edebiyatı'nın hiciv şaheserleri güldürücü ve düşündürücü metinleri görücüye çıkıyor. Ardından, Tanzimat öncesi sanatkârları tanıyor ve tebessüm ettiren dünyalarına giriyoruz. 1800'lü yıllardan sonra gelişmeye başlayan tenkitle birlikte mizahın da şahlanışına şahit oluyoruz.
"Edebiyatımızın Güleryüzü'nde çok geniş bir bakış açısı ve ufukla hiçbir ayırıma ve kollanmaya gidilmemiş. Son iki yüzyılın dönem olarak ağırlıklı yer aldığı kitapta, Kemal Tahir'den Hilmi Oflaz'a, Nihad Sami'den Mina Urgan'a, Mehmet Çınarlı'dan Cemal Süreya'ya, Sait Faik'ten Tahir Kutsi'ye, Ulunay'dan Şükufe Nihal'e, Mahir İz'den Hasan Ali Yücel'e, Mükrimin Halil'den Nurullah Ataç'a, Ekrem Hakkı Ayverdi'den Vala Nurettin'e, Peyami Safa'dan Nizamettin Nazif'e, Orhan Şaik'ten Fazıl Hüsnü'ye, Vecdi Bürün'den Çetin Altan'a, Elif Naci'den Celal Sılay'a farklı sanat anlayışı ve dünya görüşü ile değişik inanışlara şakalaşma, takılma iğneleme ve dokundurmalar özlü bir şekilde sunuluyor.
Kitabın sonundaki bibliyografyadan sonra isme göre düzenlenen şahıs, eser ve yayın indeksi, araştırıcılara ve meraklılara büyük kolaylık sağlıyor. 360 sayfalık kitap, adına uygun olarak edebiyatımızın ve kültürümüzün sevimli ve sempatik çehresini ortaya çıkarıyor. Okuyucu, çoğuna aşina olduğu isimlerin samimi edalarına tanık oluyor, maskesiz, çıplak ve yalın dünyalarında zevkli ve renkli olduğu kadar anlamlı ve düşündürücü bir zihni yolculuğa çıkıyor. "Edebiyatımızın Güleryüzü" meraklılarına geçmişten keyifli anlar yaşatıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.