Gündemde iki Recep

Birisi, "kimsesizlerin kimsesi, sessiz yığınların sesi olacağız" vaatleri ile iktidar olup on iki sene tek başına ülkeyi yöneten ve son günlerde bin odalı sarayı ile dillerde olan Sayın Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan, diğeri de Ermenek maden kazasında oğlunu kaybeden ve oğlunun cenazesinde giydiği delik-deşik lastik ayakkabıları ile Türkiye'nin yüreğini sızlatan Recep amca.Gündemde iki Recep.Biri, on iki seneden beri yönettiği ülkede uyguladığı tarım politikaları ile, çıkarttığı ve köylünün-çiftçinin elini kolunu bağlayan yasalarla, on milyonlarca nüfusu üretemez, dolayısıyla tüketemez bir duruma getiren devletin en tepesindeki Erdoğan Recep, diğeri de, ayağındaki delik-deşik ayakkabıları ile yoksulların, kimsesizlerin, çaresizlerin temsilcisi Ermenekli Gökçe Recep.Gündemdeki iki Recep fotoğrafı, aynı zamanda 2014 Türkiye'sinin acı ve acıklı fotoğrafıdır.Görülüyor ki, bu ülkeyi on şu kadar yıldan beri yönetenler yüklerini tutarken, lahana gibi servetlerine servet katarken, yönettikleri halkı alabildiğine yoksullaştırmışlar, geçim kaynaklarını her geçen yıl teker teker kurutmuşlar.Soma faciasında, Balıkesir'in Savaştepe ilçesindeki vatandaşlarımızın feryatları hala kulaklarımızda çınlamaktadır, hala vicdanı olanların vicdanlarını sızlatmaktadır, tıpkı Ermenekli Recep amcanın; "param olsaydı bu lastiklerle milletin içine çıkar mıydım" sözleri gibi.Soma faciasının yaşandığı günlerde kaleme aldığımız yazılardan birinde şöyle demişiz:"Savaştepe, Balıkesir ilimizin Manisa'ya komşu ilçelerinden biri ve yaşanan Soma felaketinde onlarca gencini kaybeden ilçelerimizden?Milli Mücadelede dillere destan kahramanlıklar gösterdikleri için bu kahraman insanlarımızın yaşadıkları bu ilçeye bu isim bizzat Başkomutan Gazi Mustafa Kemal tarafından verilmiş.Savaştepe'de cenazelerin defni sırasında oradan yayın yapan bir sunucu; "Savaştepe halkı Milli Mücadeleyi kazandı ama maden mücadelesini kaybetti" dedi ve ardından yüreği yaralı o insanlarla söyleşiler yaptı.Savaştepe'de yaşayan ve çocuklarını, babalarını, eşlerini, nişanlılarını toprağın kara bağrında kaybeden o derin yaralı insanları dinlerken, ister istemez; "işte Türkiye gerçekleri" dedim.Yaklaşık olarak hemen hepsi şunları söylediler:Eskiden pamuğumuz vardı, şeker pancarımız vardı, pamuk üretir kazanırdık, pancar üretir kazanırdık, kendi toprağımızda ailece, dede torun bir arada huzur içinde çalışır ve rahatlıkla geçinirdik.Pamuğumuz para etmemeye, pancarımız para etmemeye başlayınca, yavaş yavaş tarladan, topraktan elimizi-eteğimizi çektik ve mecburen gençlerimizi ekmek parası için kömür ocaklarına gönderdik. Çocuklarımızı, eşlerimizi, babalarımızı işe gönderdiğimiz her gün, onlar gelene kadar yüreğimiz ağzımızda bekledik ve işte günün birinde de kara haberleri çaldı kapımızı.Bizler ailece kendi tarlamızda, kendi toprağımızda çalışıp kazanırken daha huzurlu ve daha mutlu ve daha da güvende idik.Şimdi herkes elini vicdanına koysun, insaf ve iz'anına lütfen müracaat etsin ve şu soruların cevabını hep beraber arayalım.Türkiye'de pamuk ve pamuk mamulleri kullanımdan mı kalktı?Türkiye nüfusu elli milyon iken pamuk üretenler kazanıyordu da şimdi 77 milyon olduğu halde neden pamuk üretenler tarlalarını terk ettiler?Türkiye'de şeker ve şeker mamullerinin tüketimine son mu verildi ki şeker pancarı üreticisi tarlasından-toprağından koptu?Türkiye nüfusu elli, altmış milyon iken şeker pancarı üretici ailece çalışıp kazanıyordu da şimdi seksen milyona yaklaşan nüfusu ile neden şeker pancarı kotaları hala devam ediyor?Köylüyü-çiftçiyi pamuk tarlasından, şeker pancarı tarlasından koparıp şehirlerde kapıcı, kaloriferci yapan ve Savaştepe örneğinde olduğu gibi beş yüz metre yerin altında çalışmaya mecbur eden zihniyet, anlayış, kafa kimin zihniyeti, kimlerin aklı?İktidar ve yeminli sözcüleri-sazcıları, ihmalleri gündem eden hemen herkesi maden şehitleri üzerinden siyaset yapmakla suçluyorlar ve meseleyi kapatmaya çalışıyorlar.Soruyoruz; bu ülkede pamuk, şeker pancarı, buğday, mısır, mercimek, fasulye neden para etmez de bütün bunlar ithal edilir ve Türk insanı toprağından-tarlasından uzaklaştırılır?Kim kurdu bu düzenbaz düzeni, kim kurdu bu felaket tuzaklarını?