Özel tedbirler alınıyormuş!
Güvenlik önlemleri artırılıyormuş! İstihbarat ihmali yokmuş! Dünyanın hiç bir yerinde terör yüzde yüz engellenemezmiş!
Recep Tayyip giderse Devlet gidermiş!
Allah aşkına ne diyorlar bunlar? Yanlış yoldan, doğru adrese gidildiği nerede görülmüş, ne zaman duyulmuş?
Bu adamlar aydan, uzaydan falan gelmedi! Bunları biz getirdik bizim ve devletin başına!
Beynimde bir bomba patladı ve ömrümü sorgulattım bugünüme!
Vicdanımı falakaya yatırttım -bir daha- karakterime!
Bazen bıkar ya insan çocuksa ağlamaktan, erkekse nara atmaktan!
Bazen insan içindekini kusmak, kusmuğundan kaçmak ister ya! Tam da o haldeyim!
Kendimden kendime firarda, kendimde kendimi gerdiğim çarmıhtayım!
Hatırladıkça sustuklarıma kızıyorum, kızdıkça kendi vicdani falakamda susuyorum! Sorgumu hiç bir cüz'i irâdenin dayanamayacağı işkencelerle yapıyorum kendime!
Dayanamadığım ânlarda kendimi kusuyorum! Fitil fitil burnumdan getiriyorum kendime sakladığım özel anılarımı!
Sorulmadık şeyler sordum kendimden! Verdiğim cevapların, yarısına inanmadım! Oysa bildiklerimi sormuştum! Bilmediklerimi zaten soramazdım da!
"Şunlar da şöyle olsaydı, ne yapardın?" şeklindeki varsayım sorulara cevap veremedim! Bazen istedim ama cevaplamadım!
Çünkü dolu dolu yaşadığımı bildiğim hayatımda, kendime, aklıma ve vicdânıma karşı sorumluydum! Hatta suçluydum!
Ömrümü hîbe ettiğim bir millî ülkü peşinde, Milli idealleri olduğunu sandığım birinin peşinde yıllarca zorları kolaylaştırmış, imkânsızlarla epeyce uğraşmıştım!
Yenilgi olgusunu silip atmıştım söz dağarcığımdan, aklımdan, yüreğimden!
Dolu, dopdolu bir ömür yaşamıştım! Düğünler görüp oynamış, cenazeler omuzlayıp ağlamıştım! Zor günlerdi! Kanlı günlerdi ama -Billahi- canlı günlerdi!
Bugünüme, o günlerimi sorgulattım, aklayamadım! Aksine aklım karıştı!
Özellikle ömrümün son on beş yılında; Türk gibi yürümeyen, Türk'çe düşünmeyen, Türkçe konuşamayan birinin peşinde, hem ömrümü hem de, bir sürü millet evladının vaktini ziyan etmiştim! Bu suçu, kendi sorgulamamdaki samîmi itirafım bile hafifletemezdi!
Bu suçun iyi hallilikten faydalanmasını mümkün görmedi vicdânım! Kendim kendime helallik vermediğim için kimseden helâllik de isteyemiyorum!
Bu hâlimin kendimden başka sebebi yok! Bizi ve özellikle de beni kandırdığını bildiğim birisinin, on beş yıl, ısrarla akranlarımı kandırmasına da yardımcı olmuştum! Mâzime sâdık kalmıştım güya! Teşkilatlarıma, gönüldaşlarıma sadâkat göstermiştim güya!
Oysa önce kendim kanmış, sonra da 15 yıl mahir bir kandırıcının akranlarımı kandırmasına vesîle olmuştum! Herkesin hakkını teslîm ettiği cesâretime rağmen aklımın iğfâl edilmesine ses çıkarmamıştım!
Ve kandırıldığımızı, ziyan edildiğimizi bizden yirmi sene evvel görüp yeni bir millî sancak açan, yeniden Millî Seferberlik ilan eden bir "Türkoğlu Türk" önderi görmezden, duymazdan gelmiştim!
Kendimizi, mazimizi, perişan ettirirken; "Ulu Tanrım! Türk Yurdunda fakirlik suç sayılsın! Gök çadırımız güneş bayrağımız olsun" diyen Oğuz Kağan özgüveniyle "Kâinat Türk Devleti" idealli bir Türkoğlu Türk Yiğidin safında yer almamıştım!
Sert sorgulama sonucu, itiraf ettiğim suçlarımın bedelini ödemek için suçluyu cezâlandırmam gerek ama kendimi cezalandırmaya cesaretim yok!
Beceremeyince de, kendimden iyice kendime kaçtım yine!
Kendime firardayım bir daha!
Her sabah uyandığımda, nerede bomba patlatılmış, nerede kaç Şehidimiz var merakıyla tv zaplamaktan, gazete taramaktan usandım!
Polis, polisten korkuyor; savcı hakimden!
Bütün resmî kurumlar, kendi izlerinde Cadı Sürek Avı'ndalar! Yeni faaliyete geçen "AV TV"mize hayırlı olsun diyerek, yapımcılarının bu kuralsız sürek avıyla da ilgilenmelerini rica ediyorum! Bu sürek avında, resmî görevliler birbirinin izini sürer, birbirini kollarken hainler memlekette cirit atıyorlar!
Tecrübeli yetişmiş Güvenlik Güçlerimiz, Askerlerimiz; "Açılım" adlı öteleyici-bölücü proje neticesinde Filistin'e döndürülen iller ve ilçelere gönderildiği için metropoller sahipsiz! Ankara'nın kalbinde bombalar patlıyor! İstanbul'da bombalar patlıyor! Sırada diğer metropoller ve tedbîren maç iptal edilip, konsolosluğu ve kolejini uyaran yabancılara kızılıyor!
Böyle insafsızlık, böyle korkakça kahramanlık var mı?
Böyle saklanarak, böyle suçlularca desteklenerek meçhul suçlulara saldırmak gibi bir adâlet var mı?
Bize ne yaptıysak biz yaptık! Bu çorabı başımıza kendimiz ördük!
Benim benden size; benim sizden size şikâyetim var!
Beni ve sizi, bir de siz sorgulayın, yargılayın! Sonuca itiraz etmeyeceğim! Çünkü size neyse bana da o!
Hatipler suskun! Kahramanlar durgun! Güvenlik güçleri yorgun!
Komutan diplomat, imam politik! Siyasetçi bulmaksa mümkün değil!
Canım yanıyor canım!
Mevsim bahar, Nevruz Bayramı geldi, çiçek bahçelerinde de çiçek yok!
600 yıldır duran mozaiğe, niye soluyor diye kızmıştık! Renkli mermerin farklı renklerinin farkında olan bir ferâset sahibi var şükürler olsun ki!
Susanın susana, kusanın kusana; küsen küsene, sürek avında at izinin it izine karıştığı bu zor günlerde, -Allah'tan- aklını, îmanını, vicdânını kiraya vermemiş; "Türkoğlu Türk'üm./ Biz dünyamızı ahiretimiz için yaşarız./ Akıl, kullanılacak bir araçtır; insan, gönüldür Gönül./ Bir elimi kesseler Türk kanı, diğerini kesseler Kürt kanı akar!" diyen bir ses var şükürler olsun!
İşimiz kolay değil ama Vallahi imkânsız da değil...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN"
vesselâm...
Selam, sevgi, dua...
Güvenlik önlemleri artırılıyormuş! İstihbarat ihmali yokmuş! Dünyanın hiç bir yerinde terör yüzde yüz engellenemezmiş!
Recep Tayyip giderse Devlet gidermiş!
Allah aşkına ne diyorlar bunlar? Yanlış yoldan, doğru adrese gidildiği nerede görülmüş, ne zaman duyulmuş?
Bu adamlar aydan, uzaydan falan gelmedi! Bunları biz getirdik bizim ve devletin başına!
Beynimde bir bomba patladı ve ömrümü sorgulattım bugünüme!
Vicdanımı falakaya yatırttım -bir daha- karakterime!
Bazen bıkar ya insan çocuksa ağlamaktan, erkekse nara atmaktan!
Bazen insan içindekini kusmak, kusmuğundan kaçmak ister ya! Tam da o haldeyim!
Kendimden kendime firarda, kendimde kendimi gerdiğim çarmıhtayım!
Hatırladıkça sustuklarıma kızıyorum, kızdıkça kendi vicdani falakamda susuyorum! Sorgumu hiç bir cüz'i irâdenin dayanamayacağı işkencelerle yapıyorum kendime!
Dayanamadığım ânlarda kendimi kusuyorum! Fitil fitil burnumdan getiriyorum kendime sakladığım özel anılarımı!
Sorulmadık şeyler sordum kendimden! Verdiğim cevapların, yarısına inanmadım! Oysa bildiklerimi sormuştum! Bilmediklerimi zaten soramazdım da!
"Şunlar da şöyle olsaydı, ne yapardın?" şeklindeki varsayım sorulara cevap veremedim! Bazen istedim ama cevaplamadım!
Çünkü dolu dolu yaşadığımı bildiğim hayatımda, kendime, aklıma ve vicdânıma karşı sorumluydum! Hatta suçluydum!
Ömrümü hîbe ettiğim bir millî ülkü peşinde, Milli idealleri olduğunu sandığım birinin peşinde yıllarca zorları kolaylaştırmış, imkânsızlarla epeyce uğraşmıştım!
Yenilgi olgusunu silip atmıştım söz dağarcığımdan, aklımdan, yüreğimden!
Dolu, dopdolu bir ömür yaşamıştım! Düğünler görüp oynamış, cenazeler omuzlayıp ağlamıştım! Zor günlerdi! Kanlı günlerdi ama -Billahi- canlı günlerdi!
Bugünüme, o günlerimi sorgulattım, aklayamadım! Aksine aklım karıştı!
Özellikle ömrümün son on beş yılında; Türk gibi yürümeyen, Türk'çe düşünmeyen, Türkçe konuşamayan birinin peşinde, hem ömrümü hem de, bir sürü millet evladının vaktini ziyan etmiştim! Bu suçu, kendi sorgulamamdaki samîmi itirafım bile hafifletemezdi!
Bu suçun iyi hallilikten faydalanmasını mümkün görmedi vicdânım! Kendim kendime helallik vermediğim için kimseden helâllik de isteyemiyorum!
Bu hâlimin kendimden başka sebebi yok! Bizi ve özellikle de beni kandırdığını bildiğim birisinin, on beş yıl, ısrarla akranlarımı kandırmasına da yardımcı olmuştum! Mâzime sâdık kalmıştım güya! Teşkilatlarıma, gönüldaşlarıma sadâkat göstermiştim güya!
Oysa önce kendim kanmış, sonra da 15 yıl mahir bir kandırıcının akranlarımı kandırmasına vesîle olmuştum! Herkesin hakkını teslîm ettiği cesâretime rağmen aklımın iğfâl edilmesine ses çıkarmamıştım!
Ve kandırıldığımızı, ziyan edildiğimizi bizden yirmi sene evvel görüp yeni bir millî sancak açan, yeniden Millî Seferberlik ilan eden bir "Türkoğlu Türk" önderi görmezden, duymazdan gelmiştim!
Kendimizi, mazimizi, perişan ettirirken; "Ulu Tanrım! Türk Yurdunda fakirlik suç sayılsın! Gök çadırımız güneş bayrağımız olsun" diyen Oğuz Kağan özgüveniyle "Kâinat Türk Devleti" idealli bir Türkoğlu Türk Yiğidin safında yer almamıştım!
Sert sorgulama sonucu, itiraf ettiğim suçlarımın bedelini ödemek için suçluyu cezâlandırmam gerek ama kendimi cezalandırmaya cesaretim yok!
Beceremeyince de, kendimden iyice kendime kaçtım yine!
Kendime firardayım bir daha!
Her sabah uyandığımda, nerede bomba patlatılmış, nerede kaç Şehidimiz var merakıyla tv zaplamaktan, gazete taramaktan usandım!
Polis, polisten korkuyor; savcı hakimden!
Bütün resmî kurumlar, kendi izlerinde Cadı Sürek Avı'ndalar! Yeni faaliyete geçen "AV TV"mize hayırlı olsun diyerek, yapımcılarının bu kuralsız sürek avıyla da ilgilenmelerini rica ediyorum! Bu sürek avında, resmî görevliler birbirinin izini sürer, birbirini kollarken hainler memlekette cirit atıyorlar!
Tecrübeli yetişmiş Güvenlik Güçlerimiz, Askerlerimiz; "Açılım" adlı öteleyici-bölücü proje neticesinde Filistin'e döndürülen iller ve ilçelere gönderildiği için metropoller sahipsiz! Ankara'nın kalbinde bombalar patlıyor! İstanbul'da bombalar patlıyor! Sırada diğer metropoller ve tedbîren maç iptal edilip, konsolosluğu ve kolejini uyaran yabancılara kızılıyor!
Böyle insafsızlık, böyle korkakça kahramanlık var mı?
Böyle saklanarak, böyle suçlularca desteklenerek meçhul suçlulara saldırmak gibi bir adâlet var mı?
Bize ne yaptıysak biz yaptık! Bu çorabı başımıza kendimiz ördük!
Benim benden size; benim sizden size şikâyetim var!
Beni ve sizi, bir de siz sorgulayın, yargılayın! Sonuca itiraz etmeyeceğim! Çünkü size neyse bana da o!
Hatipler suskun! Kahramanlar durgun! Güvenlik güçleri yorgun!
Komutan diplomat, imam politik! Siyasetçi bulmaksa mümkün değil!
Canım yanıyor canım!
Mevsim bahar, Nevruz Bayramı geldi, çiçek bahçelerinde de çiçek yok!
600 yıldır duran mozaiğe, niye soluyor diye kızmıştık! Renkli mermerin farklı renklerinin farkında olan bir ferâset sahibi var şükürler olsun ki!
Susanın susana, kusanın kusana; küsen küsene, sürek avında at izinin it izine karıştığı bu zor günlerde, -Allah'tan- aklını, îmanını, vicdânını kiraya vermemiş; "Türkoğlu Türk'üm./ Biz dünyamızı ahiretimiz için yaşarız./ Akıl, kullanılacak bir araçtır; insan, gönüldür Gönül./ Bir elimi kesseler Türk kanı, diğerini kesseler Kürt kanı akar!" diyen bir ses var şükürler olsun!
İşimiz kolay değil ama Vallahi imkânsız da değil...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN"
vesselâm...
Selam, sevgi, dua...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017