Hacerü’l-Esved şahitlik edecek
Resûlullah (s.a.v.), Hacerü’l-Esved için buyurdu ki: “Kâbe’deki malûm taş, Cennet yakutlarından biridir. Kıyamet günü, iki gözü, konuşabilen dili olduğu halde baas olacak. Kendine gelip, gerçek ve doğru olarak el sürenlerin lehinde şehadet edecek”
04.06.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri Kâbe ve Mekke'nin kıymeti ile ilgili şöyle buyurdu:
Kâbe'nin değerini aşağıdaki hadis-i şeriflerden anlamaktayız:
"Allah Teâlâ Kâbe'ye vaad etti. Her yıl oraya altı yüz bin hacı gönderecek. Eksik kaldığı takdirde üstünü meleklerle tamamlayacak."
"Kıyamet günü, durak yerine Kâbe bir gelin gibi çıkacak. Haccedenler örtülerine yapışacak. Hep birlikte Cennete varıncaya kadar etrafında koşuşup duracaklar."
"Kâbe'deki malûm taş, Cennet yakutlarından biridir. Kıyamet günü, iki gözü, konuşabilen dili olduğu halde baas olacak. Kendine gelip, gerçek ve doğru olarak el sürenlerin lehinde şehadet edecek."
Peygamberimiz o taşı çok öperdi. Hz. Ömer de öper ve şöyle derdi: "Biliyorum, sen bir taşsın; ne zararın olur, ne de faydan... Peygamberin seni öptüğünü görmeseydim, şüphesiz öpmezdim."
Oradan dönünce, Hz. Ali'yi arkada gördü ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:
"Öyle deme, ya Ömer."
"İbareler ağzımdan öyle aktı, ya Ebâ Hasan."
"Elbet onun faydası ve zararı olur."
"Nasıl."
"Allah Teâlâ türeyecek nesillerden and aldığı zaman bir de senet yazdı. İşte o yazıyı bu taşa sakladı. O sebepten bu taş, kıyamet günü; iman sahiplerinin vefasına, kâfirlerin ise inadına şehadet edecek."
Derler ki, Hacer-i Esved'e el-yüz sürerken okunan, "Allah'ım, sana iman, yazdığını tasdik ederek, ahdini yerine getirmek için elimizi-yüzümüzü sürüyoruz" duası, Hz. Ali'nin yukarıda Hz. Ömer'e hatırlattığı hikmete mebnidir.
Rivayet ederler ki, Hasan Basrî Hz. şöyle demiş: "Mekke'de tutulan oruç bin misli sevap getirir. Bir dirhem sadaka yüz bin dirhem yerine geçer." Bir hadis-i şerifinde Peygamberimiz şöyle buyurur: "Dünya son bulduğunda yer ilk defa benim için yarılır, çıkarım. Diğer yer ehline giderim. Onlar da benimle kalkar, hep birlikte gider, Mekke-Medine arasında toplanırız."
Deniliyor ki; her gün ebdâl zümresinden bir veli, her gece evtad kısmından diğer bir veli Kâbe'yi ziyaret eder. Bu ziyaretlerin kesilmesi Kâbe'nin kalkmasına sebep olur. O gün insanlar sabaha erince Kâbe'nin yok olup uçtuğunu, yerinde bir iz kalmadığını görür. Bu durumun hâsıl olmasına, peş peşe yedi yıl kimsenin orayı ziyarete gidemeyişi sebep olur.
Kâbe'nin bu hale ermesi sonunda, Kur'ân-ı Kerim de kalkar. Sayfaları açıldığı zaman, içinde tek harfin olmadığı, yaprakların beyaz olduğu görülür.
Bundan sonra, Kur'ân-ı Kerim, hafızalardan da silinir, tek kelime dahi kimse hatırlayamaz.
Hal böyle olunca, halk; şairlere, şarkıcılara, cahilce verilen haberlere koşar.
Sonra, deccal çıkar ve İsa Peygamber onu, iner öldürür.
Artık Kıyamet'in kopması yaklaşır, günü yaklaşan bir kadının doğum günleri kadar az bir zaman kalır.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Kâbe'nin değerini aşağıdaki hadis-i şeriflerden anlamaktayız:
"Allah Teâlâ Kâbe'ye vaad etti. Her yıl oraya altı yüz bin hacı gönderecek. Eksik kaldığı takdirde üstünü meleklerle tamamlayacak."
"Kıyamet günü, durak yerine Kâbe bir gelin gibi çıkacak. Haccedenler örtülerine yapışacak. Hep birlikte Cennete varıncaya kadar etrafında koşuşup duracaklar."
"Kâbe'deki malûm taş, Cennet yakutlarından biridir. Kıyamet günü, iki gözü, konuşabilen dili olduğu halde baas olacak. Kendine gelip, gerçek ve doğru olarak el sürenlerin lehinde şehadet edecek."
Peygamberimiz o taşı çok öperdi. Hz. Ömer de öper ve şöyle derdi: "Biliyorum, sen bir taşsın; ne zararın olur, ne de faydan... Peygamberin seni öptüğünü görmeseydim, şüphesiz öpmezdim."
Oradan dönünce, Hz. Ali'yi arkada gördü ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:
"Öyle deme, ya Ömer."
"İbareler ağzımdan öyle aktı, ya Ebâ Hasan."
"Elbet onun faydası ve zararı olur."
"Nasıl."
"Allah Teâlâ türeyecek nesillerden and aldığı zaman bir de senet yazdı. İşte o yazıyı bu taşa sakladı. O sebepten bu taş, kıyamet günü; iman sahiplerinin vefasına, kâfirlerin ise inadına şehadet edecek."
Derler ki, Hacer-i Esved'e el-yüz sürerken okunan, "Allah'ım, sana iman, yazdığını tasdik ederek, ahdini yerine getirmek için elimizi-yüzümüzü sürüyoruz" duası, Hz. Ali'nin yukarıda Hz. Ömer'e hatırlattığı hikmete mebnidir.
Rivayet ederler ki, Hasan Basrî Hz. şöyle demiş: "Mekke'de tutulan oruç bin misli sevap getirir. Bir dirhem sadaka yüz bin dirhem yerine geçer." Bir hadis-i şerifinde Peygamberimiz şöyle buyurur: "Dünya son bulduğunda yer ilk defa benim için yarılır, çıkarım. Diğer yer ehline giderim. Onlar da benimle kalkar, hep birlikte gider, Mekke-Medine arasında toplanırız."
Deniliyor ki; her gün ebdâl zümresinden bir veli, her gece evtad kısmından diğer bir veli Kâbe'yi ziyaret eder. Bu ziyaretlerin kesilmesi Kâbe'nin kalkmasına sebep olur. O gün insanlar sabaha erince Kâbe'nin yok olup uçtuğunu, yerinde bir iz kalmadığını görür. Bu durumun hâsıl olmasına, peş peşe yedi yıl kimsenin orayı ziyarete gidemeyişi sebep olur.
Kâbe'nin bu hale ermesi sonunda, Kur'ân-ı Kerim de kalkar. Sayfaları açıldığı zaman, içinde tek harfin olmadığı, yaprakların beyaz olduğu görülür.
Bundan sonra, Kur'ân-ı Kerim, hafızalardan da silinir, tek kelime dahi kimse hatırlayamaz.
Hal böyle olunca, halk; şairlere, şarkıcılara, cahilce verilen haberlere koşar.
Sonra, deccal çıkar ve İsa Peygamber onu, iner öldürür.
Artık Kıyamet'in kopması yaklaşır, günü yaklaşan bir kadının doğum günleri kadar az bir zaman kalır.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.