Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bağımsızlık tapusu olan ve 24 Temmuz 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması'nın 102. yıldönümünü idrak ettik. Dışarıdan ve içeriden estirilen her türlü fırtınaya rağmen hala Türkiye Cumhuriyeti dimdik ayaktaysa, Türk milleti de birlik ve beraberliğini koruyabildiyse bu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Lozan Antlaşması'yla elde ettiği diplomatik zafer sayesindedir.
Atatürk Lozan zaferiyle ilgili şunları söylemiştir:
"Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme girişiminin yıkılışını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş siyasi bir zafer eseridir."
Lozan Antlaşması İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) temsilcileriyle Britanya İmparatorluğu, Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya Krallığı ve Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı temsilcileri tarafından, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.
1920 yılında I. Dünya Savaşı'nın galip ülkeleri mağlup olanlar ile hesaplaşmalarını bitirmiş, savaşı kaybeden ülkelere barış antlaşmalarının kabul ettirilmesi süreci tamamlanmıştı.
Almanya'ya 28 Haziran 1919'da Versay'da, Bulgaristan'a 27 Kasım 1919'da Neuilly'de, Avusturya'ya 10 Eylül 1919'da Saint-Germain'de, Macaristan'a da 4 Haziran 1920'de Trianon'da anlaşmalar imzalatılmış, Osmanlı İmparatorluğu ile de 10 Ağustos 1920'de Sevr'de anlaşma imzalanmıştır.
Osmanlı hükümetinin imza attığı Sevr Antlaşması'na TBMM'nin tepkisi çok sert oldu. Ankara İstiklâl Mahkemesinin 1 numaralı kararı ile anlaşmaya imza koyan 3 kişiyi ve Sadrazam Damat Ferit Paşa'yı idama mahkûm etti ve vatan haini ilan etti.
Yunanistan dışında Sevr'i hiçbir ülkenin meclislerinde onaylamaması nedeni ile Sevr bir anlaşma taslağı olarak kaldı. Onaylanmamış olmasının yanı sıra Anadolu'daki mücadelenin de başarıya ulaşması ve zaferle sonuçlanması neticesinde Sevr Antlaşması hiçbir zaman uygulanamadı.
TBMM Hükümeti'nin Yunan kuvvetlerine karşı elde ettiği zaferin ardından Mudanya Ateşkes Antlaşması'nın imzalanmasından sonra İtilaf Devletleri 28 Ekim 1922'de TBMM Hükümeti'ni Lozan'da toplanacak olan barış konferansına davet etti.
İtilaf Devletleri Lozan'a TBMM Hükûmeti üzerinde baskı kurmak için İstanbul Hükümeti'ni de davet etti. Bu duruma tepki gösteren TBMM Hükümeti, 1 Kasım 1922'de saltanatı kaldırdı.
TBMM Hükümeti Lozan Konferansı'na katılarak Misak-ı Milli'yi gerçekleştirmeyi, Türkiye'de bir Ermeni devletinin kurulmasını engellemeyi, kapitülasyonları kaldırmayı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunları (Batı Trakya, Ege adaları, nüfus değişimi, savaş tazminatı) çözmeyi ve Türkiye ile Avrupa devletleri arasındaki sorunları (ekonomik, siyasal, hukuksal) çözmeyi amaçlamış Ermeni yurdu ve kapitülasyonlar hakkında anlaşma sağlanamazsa görüşmeleri kesme kararı almıştır.
20 Kasım 1922'de Lozan görüşmeleri başlamıştır. Osmanlı borçları, Türk-Yunan sınırı, boğazlar, Musul, azınlıklar ve kapitülasyonlar üzerinde uzun görüşmeler yapılmıştır. Ancak kapitülasyonların kaldırılması, İstanbul'un boşaltılması ve Musul konularında anlaşma sağlanamamıştır.
Temel konularda tarafların tavize yanaşmaması ve önemli görüş ayrılıkları çıkması üzerine 4 Şubat 1923'te görüşmelerin kesilmesi, savaş ihtimalini yeniden gündeme getirmiştir. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Türk Ordusu'na savaş hazırlıklarının başlamasını emretmiştir. Sovyetler Birliği eğer tekrar savaş çıkarsa bu sefer Türkiye'nin yanında savaşa gireceğini duyurmuştur.
Yeni bir savaşı ve kendi kamuoyunun tepkisini göze alamayan İtilaf Devletleri barış görüşmelerini tekrar başlatmak için Türkiye'yi tekrar Lozan'a çağırmıştır. Taraflar arasında karşılıklı verilen tavizler ile görüşmeler 23 Nisan 1923'te tekrar başlamış, 23 Nisan'da başlayan görüşmeler 24 Temmuz 1923'e kadar devam etmiş ve bu süreç Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanması ile sonuçlanmıştır.
Anlaşma, tüm tarafların onayladığına dair belgeler resmi olarak Paris'e iletildikten sonra, 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Lozan'da elde ettiğimiz kazanımlar özetle şöyledir:
İşgalci ülkeler işgal ettikleri topraklarımızdan geri çekilmişlerdir ve bugünkü sınırlarımız çizilmiştir.
Ekonomik sömürü olan kapitülasyonlar tamamen kaldırılmış, böylece Türkiye ekonomik bağımsızlığına kavuşmuştur. Buna madenleri çıkarma ve işleme, senyoraj hakkını kullanma özgürlükleri de dahil.
Lozan Barış Antlaşması'nda Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Alevi'siyle, Sünni'siyle herkes Türk milletinin asli unsuru olarak kabul edilirken, azınlık olarak, "Müslüman olmayanlar" belirlenmiştir.
Bu ve benzeri birçok kazanımla Lozan Türkiye ve Türk milleti için büyük bir zaferdir. Lozan, İngiliz, Yunan, tüm işgalciler ve bölücüler için hezimettir. "Lozan hezimettir" diyenler de onların sözcülüğünü yapmaktadır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın tarihi tespitini tekrar hatırlatalım: "Lozan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bağımsızlık tapusudur."
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın vurguladığı gibi, "Şunu hiç kimse unutmasın; Lozan'a hezimet diyen, Kurtuluş Savaşı'na hezimet demek istiyordur. Lozan'ı beğenmeyen, bizlerin Ata'sının, dedesinin can verdiği milli mücadeleyi beğenmiyorum demek istiyordur. Ve biz bunu diyenlerin İngiliz'in tohumu olduğunu Yunan'ın uşağı olduğunu çok iyi biliyor ve bunların hepsini reddediyoruz."
Aziz milletimizin Lozan zaferi kutlu olsun.
- BTP'den 'Büyük Kongre'ye büyük hazırlık / 06.12.2025
- Etrafımız ateş çemberi / 05.12.2025
- Enflasyon, ‘talebi baskılama’ aracı mı? / 04.12.2025
- Asgari ücreti kim belirliyor: Komisyon mu, hükümet mi, JpMorgan mı? / 03.12.2025
- Gıdasız kalma riski bir ulusal güvenlik meselesi / 02.12.2025
- Papa’nın huzurunda(!) ‘Taleal Bedru’ / 29.11.2025
- Papa'nın Türkiye ziyaretinin siyasi hedefleri var / 27.11.2025
- Kim terör yandaşı: Süreci dayatanlar mı, yoksa eleştirenler mi? / 26.11.2025
- Öğretmenlerin mutsuzluğu derinleşiyor! / 25.11.2025

















































































