İsterseniz önce fıkrayı anlatayım sonra da olayı.
Ağanın çiftliğinde özel imamı vardır.
Bir farkla ki, ağa imamın önünde, imam bir adım ağadan geri ve marabasından ağanın sülalesine kadar sair cemaat imamın arkasında.
Ya bir de "biz de ağanın aile efradıyız, bizim de imamdan önde olmamız lazım" diye tutturan yok.
İmam fıkhî ölçülerden olaya tepkili, ama şairin eskiden, Ali Rıza Demircan'ın şimdilerde sık sık ifade ettiği gibi:
"Gözü kör olası hanede evlad-ü iyal var", imam kerhen susuyor.
Bir çoluk çocuğu düşünüyor, bir de geçimi ve seçiyor o biçimi.
Ve günlerden bir gün yeter diyor imam ve ağadan öne bir adım atıp vaziyet alıyor.
Bir an şok hali yaşayan ağa kısa zamanda toparlar.
Duruma anında müdahil olur ve şöyle okkalı cinsinden imama bir tokat şaplatır.
Öyle ya, sen kimsin ki ağanın önünde duracaksın.
Namaz bitiyor, cemaat cami avlusunda olayın kritiğini yapmakla meşgul.
Her olayda olduğu gibi, iyi oldu diyenin yanında kötü oldu diyen de var.
Kimi ağanın yanında kimi imamın sağında yer aldı.
Ama en tarihi ve sosyolojik açıklama ağanın oğlundan geldi:
-Evet babam da haksızdı, ama imam da pek fazla ileri gitti.
Hayli yararlı geçen bir işadamı ziyareti sonrası yolumuz, vakit dar olmasına rağmen bir kebapçıya uğramıştı bu gezide.
Hani Gaziantepli arkadaşlar ısrar ettiği için.
Yoksa biz kim kebap yemek kim.
İl Başkanımız değerli kardeşim Ersin Polat, akademisyen Ömer Eğercioğlu ve Mühendis Musa Aydın, tam üç kişi, mahkemelerde iki kişiyle ciddi kararların verildiği bir zamanda üç kişi kebap yemeye karar vermiş, biz ne edebiliriz?
Kebaplar eridikçe vakit de eridi ve otobüsün hareket saatine az bir zaman kala terminale varmış olduk.
Akşam namazı için biz mescide diğer arkadaşlar eşyaları bagaja teslime yöneldi.
İmamete, yılların müftüsü M. Emin bey daha layıktı.
Bu fetva hususidir, biline.
Her zaman geçeri olmayabilir.
İmam efendi önde biz imamın arkasında, sağ tarafta bir gurup yöre vatandaşı imamın bir adım önünde namazı huşu ile tamamladık.
İşte tam burada yukarıdaki fıkrayı hatırladım.
Yola revan olduk.
Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Bolu'da bir tesiste sabah namazını kılalım dedik.
Yine imamete, ona en layık olan geçti, ben tek başıma ve bir başıma cemaat oldum, aynı zamanda müezzin.
Siması eskilerinkinden bir arkadaş, canibi yemine doğru üç adım sağda, imam efendiden bir adım önde ve dahi minberin dininde bize uydu, namazın bir yerinde imam, "namazı ve abdesti aynı anda bozan; kahkahayı" atacak gibi oldu, atmadı ve namazı bitirdik.
Ya ağa, ya da ağa torunu olan arkadaş da cemaatle namazı kılmanın faziletine nail olmuş halde camiyi terk etti.
Bunlar gülünecek değil, ağlanacak hallerdir.
Birileri yüzünden imam arkadaşlar İslam dinini ideolojik olarak anlamaya ve anlatmaya başladı yıllardır.
İdeal mü'min veya cemaat; namazı huşu ve bilinçli kılan değil, ibadetlerini aksatmadan yapan hiç değil, ideal mü'minin ölçüsü; "şeriatı isteyen ya da istemeyen" kabul edildi.
Yeter ki, şeriatı istesin, isterse abdetsiz kılsın.
Müslümanlara dinlerini öğretmek gayesiyle kurulmuş kurum da, millete dinini öğretmek yerine, başka "şeylerle" meşgul oldu.
İslam'ın on dört asırdır değişmeyen ölçülerini zamanın şartlarına uygun hale getirmek için yoğun faaliyetler içinde oldu.
Mübarek kanallar ise işi daha da pratiğe dönüştürdü.
Kanal 7 televizyonuna çıkan bir dış ülke eğitimli teolog prof, ilmihal kitaplarında namaz konusunun gereğinden fazla ele alındığından şikayet etmişti.
Sağolsun Ahmet Hakan, o akademisyeni İskele-Sancak programına çıkarmıştı ve Vahhabî denizinde tam yol tahrifat ilerii diye yol almasını sağlamıştı.
Bu ince ve tiz fikirli tipler genelde dışarıda eğitim görmüşlerden.
Ya İngiltere, ya Almanya, ya ABD'de. Bir de Suudi Arabistan'da kurs görenleri var.
Vahhabiliğin merkezinde yani.
Bu "dış eğitimli" akademisyenler sayesinde, yakın bir gelecekte imam ve cemaat köy kahvesi sitilinde masa ve sandalyeler etrafında ve de cemaatle namazı kılmaya başlarlarsa şaşmayın.
Şaşmayın çünkü şaşıran karıya hala dermiş
Ağanın çiftliğinde özel imamı vardır.
Bir farkla ki, ağa imamın önünde, imam bir adım ağadan geri ve marabasından ağanın sülalesine kadar sair cemaat imamın arkasında.
Ya bir de "biz de ağanın aile efradıyız, bizim de imamdan önde olmamız lazım" diye tutturan yok.
İmam fıkhî ölçülerden olaya tepkili, ama şairin eskiden, Ali Rıza Demircan'ın şimdilerde sık sık ifade ettiği gibi:
"Gözü kör olası hanede evlad-ü iyal var", imam kerhen susuyor.
Bir çoluk çocuğu düşünüyor, bir de geçimi ve seçiyor o biçimi.
Ve günlerden bir gün yeter diyor imam ve ağadan öne bir adım atıp vaziyet alıyor.
Bir an şok hali yaşayan ağa kısa zamanda toparlar.
Duruma anında müdahil olur ve şöyle okkalı cinsinden imama bir tokat şaplatır.
Öyle ya, sen kimsin ki ağanın önünde duracaksın.
Namaz bitiyor, cemaat cami avlusunda olayın kritiğini yapmakla meşgul.
Her olayda olduğu gibi, iyi oldu diyenin yanında kötü oldu diyen de var.
Kimi ağanın yanında kimi imamın sağında yer aldı.
Ama en tarihi ve sosyolojik açıklama ağanın oğlundan geldi:
-Evet babam da haksızdı, ama imam da pek fazla ileri gitti.
Hayli yararlı geçen bir işadamı ziyareti sonrası yolumuz, vakit dar olmasına rağmen bir kebapçıya uğramıştı bu gezide.
Hani Gaziantepli arkadaşlar ısrar ettiği için.
Yoksa biz kim kebap yemek kim.
İl Başkanımız değerli kardeşim Ersin Polat, akademisyen Ömer Eğercioğlu ve Mühendis Musa Aydın, tam üç kişi, mahkemelerde iki kişiyle ciddi kararların verildiği bir zamanda üç kişi kebap yemeye karar vermiş, biz ne edebiliriz?
Kebaplar eridikçe vakit de eridi ve otobüsün hareket saatine az bir zaman kala terminale varmış olduk.
Akşam namazı için biz mescide diğer arkadaşlar eşyaları bagaja teslime yöneldi.
İmamete, yılların müftüsü M. Emin bey daha layıktı.
Bu fetva hususidir, biline.
Her zaman geçeri olmayabilir.
İmam efendi önde biz imamın arkasında, sağ tarafta bir gurup yöre vatandaşı imamın bir adım önünde namazı huşu ile tamamladık.
İşte tam burada yukarıdaki fıkrayı hatırladım.
Yola revan olduk.
Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Bolu'da bir tesiste sabah namazını kılalım dedik.
Yine imamete, ona en layık olan geçti, ben tek başıma ve bir başıma cemaat oldum, aynı zamanda müezzin.
Siması eskilerinkinden bir arkadaş, canibi yemine doğru üç adım sağda, imam efendiden bir adım önde ve dahi minberin dininde bize uydu, namazın bir yerinde imam, "namazı ve abdesti aynı anda bozan; kahkahayı" atacak gibi oldu, atmadı ve namazı bitirdik.
Ya ağa, ya da ağa torunu olan arkadaş da cemaatle namazı kılmanın faziletine nail olmuş halde camiyi terk etti.
Bunlar gülünecek değil, ağlanacak hallerdir.
Birileri yüzünden imam arkadaşlar İslam dinini ideolojik olarak anlamaya ve anlatmaya başladı yıllardır.
İdeal mü'min veya cemaat; namazı huşu ve bilinçli kılan değil, ibadetlerini aksatmadan yapan hiç değil, ideal mü'minin ölçüsü; "şeriatı isteyen ya da istemeyen" kabul edildi.
Yeter ki, şeriatı istesin, isterse abdetsiz kılsın.
Müslümanlara dinlerini öğretmek gayesiyle kurulmuş kurum da, millete dinini öğretmek yerine, başka "şeylerle" meşgul oldu.
İslam'ın on dört asırdır değişmeyen ölçülerini zamanın şartlarına uygun hale getirmek için yoğun faaliyetler içinde oldu.
Mübarek kanallar ise işi daha da pratiğe dönüştürdü.
Kanal 7 televizyonuna çıkan bir dış ülke eğitimli teolog prof, ilmihal kitaplarında namaz konusunun gereğinden fazla ele alındığından şikayet etmişti.
Sağolsun Ahmet Hakan, o akademisyeni İskele-Sancak programına çıkarmıştı ve Vahhabî denizinde tam yol tahrifat ilerii diye yol almasını sağlamıştı.
Bu ince ve tiz fikirli tipler genelde dışarıda eğitim görmüşlerden.
Ya İngiltere, ya Almanya, ya ABD'de. Bir de Suudi Arabistan'da kurs görenleri var.
Vahhabiliğin merkezinde yani.
Bu "dış eğitimli" akademisyenler sayesinde, yakın bir gelecekte imam ve cemaat köy kahvesi sitilinde masa ve sandalyeler etrafında ve de cemaatle namazı kılmaya başlarlarsa şaşmayın.
Şaşmayın çünkü şaşıran karıya hala dermiş
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua... - 1 / 20.03.2024
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua... - 1 / 20.03.2024
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024