Hz. Mevlana’nın bir sözüyle başlayalım; “Tuzağa saçtığın taneler cömertlik sayılmaz ki!” Aynen öyle.
Tayyip Erdoğan ve zihniyeti siyasetlerini tuzaklara saçtıkları taneler üzerine kurdular ve iyide (!) götürüyorlar. Çünkü ortada “angut” çok. Direk tuzağa dalıyorlar. Kaybeden ise hep millet oldu bu güne kadar.
Şimdi Sayın Erdoğan yeni bir tuzak ve her kesimin iştahını kabartan yemi hazırladı ve sürdü milletin gündemine. Daha dakka dolmadan ne avlar geldi oltaya bir bilseniz.
İç ve dış politikada iflas etmiş, kırdığı ihracat rekorunu, ithalatı ve cari açığı saklayarak kendini avutmaya çalışan iktidar yeni bir güç arayışına girdi. Nedir o güç? Her zaman ki gibi milletin inancı. Konuya geçmeden, laik bir partinin başkanı olan, gittiği özellikle Arap ülkelerine “laik” rejimi anlatan ve ısrarla tavsiye eden bir başbakanın, kendi ülkesinde insanların inancı üzerinden gündem oluşturması en hafif tabirle hiç şık olmadı.
Konuya dönersek tuzaktaki “dindar nesil” tanelerine cuk diye birçok kesimden sözde aydın, kurum ve kuruluş atladı. Bunların başında meşhur odalarda ikna eden Nur Serter hanım geliyor. Kendisi CHP vekili. Gitmiş bilmem nereye dava açmış arkadaşı vekille. İnanın bu tipler AKP’nin en büyük kazanımlarıdır. Nur hanım ve onun gibi sözde cumhuriyetçi ve Atatürkçü geçinenler, bu tip hareketleri ile CHP’ye en az üç, dört puan kaybettirdikleri gibi AKP’ye de bir o kadar puan kazandırıyorlar. Zaten Erdoğan ne diyor; ‘Böyle muhalefete can kurban.’
Dindar nesil. Kulağa hoş geliyor. Ama Erdoğan’ın nesli, babasının nesli, dedesinin nesli neydi ki, Erdoğan şimdi böyle bir ihtiyaç hissetti. (Babası, dedesi derken birey olarak değil, komple o yıllarda yaşayan gençlik olarak kastediliyor)
Konunun mahiyetini anlayamasa da Yılmaz Özdil kendisine has üslubuyla ilginç bir sorgulama yapmış…
“İmam hatip mevzuu alevlendi, “dindar gençlik yetiştirmek istiyoruz” filan deniyor.
Halbuki... Dindar Cumhurbaşkanı” denilen Cumhurbaşkanımız, bildiğin düz liseden yetişti. Cemil Çiçek, Bülent Arınç düz lise. Dindar değiller mi? Ali Babacan... Kolej mezunu. Ateist mi?...
Gençlik Bakanımız... 19 Mayıs Lisesi mezunu! Beşir Atalay, Egemen Bağış, Fatma Şahin, Zafer Çağlayan, Ertuğrul Günay, Cevdet Yılmaz, Mehdi Eker, Ahmet Davutoğlu... Mevcut kabinemiz neredeyse komple düz liseden yetişti. Dinsiz mi yetişmişler?
“Maliye Bakanımız mı, yoksa sakallı Enerji Bakanımız mı imam hatipli?” diye sorsak... Eminim, Enerji Bakanımız ağır basar. Gel gör ki, Mehmet Şimşek imam hatipli, Taner Yıldız düz liseden... Öbür sakallı bakanımız Nihat Ergün ise, endüstri meslek lisesi, torna tesviye.
…İmam hatip şartsa... İmam hatip eğitimli Profesör Yaşar Nuri Öztürk’ün sözlerine niye ağız burun kıvırıyorsunuz?
Demem o ki... Nerede okuduğun değil, hayatı nasıl okuduğundur önemli olan…”
İşte işin sırrı son cümlede; Hayatı nasıl okuduğun önemli. Sen kalkıp dini İHL’lere mal edersen, biriside o malı alır istediği gibi kullanır. Sonra sen dine karşı mesafe koyar, hem Müslüman olduğunu iddia eder hem iddian hakkında şeytanın aklına gelmeyecek itham ve yakıştırmalarda bulunursan, siyasileri beceriksizliğini, toplumun geri kalmışlığını, inandığını iddia ettiğin dinin üzerine atarsan, o dinin sahibi de sana öyle birilerini musallat eder ki aldığın nefesin hesabını bile yapmak zorunda kalırsın… (bu isyanım Yılmaz beye değil. Komple dini bilmeden din adına ithamlarda bulunan dini–darlara)
Evet, Erdoğan “dindar nesil” yetiştirmekten bahsediyor. Bence burada sorgulanması gereken “Hangi din veya inanç ölçülerine göre dindar nesil” sorusudur. İslam, diyorsanız etrafınıza iyi bakın! Mesela;
Parklarda, dolmuşlarda, otobüslerde uzun çizmeli, dar pantolonlu, iyi makyajlı ama saçları görünmeyen bir sürü bayanla karşılaşacaksınız. AKP iktidarından önce böyle görüntüler ya yoktu, ya da çok azdı. Camilerde tişört ve pantolonlarında ABD bayraklı veya dolar amblemli birçok genç görürsünüz. Bunlarda eskiden yoktu veya çok azdı. Eskiden saçları kapalı bir bayanın, özellikle topluma açık yerlerde eşi olsun, olmasın bir erkekle el ele tutuştuğunu, öpüştüğünü ben görmedim. Şimdi her gün tanık oluyoruz. Sonra Peygamber Efendimizin (s.a.v.) tabiri ile “Saçlarını deve hörgücü gibi” bağlama modasını bu ülkeye hangi liderlerin eşleri soktu ki, bu hadisin devamında saçlarını böyle bağlayanların cennetin kokusunu dahi alamayacaklarını bildiriyor Peygamberimiz. (Yarın devam edelim bi iznillah)
Tayyip Erdoğan ve zihniyeti siyasetlerini tuzaklara saçtıkları taneler üzerine kurdular ve iyide (!) götürüyorlar. Çünkü ortada “angut” çok. Direk tuzağa dalıyorlar. Kaybeden ise hep millet oldu bu güne kadar.
Şimdi Sayın Erdoğan yeni bir tuzak ve her kesimin iştahını kabartan yemi hazırladı ve sürdü milletin gündemine. Daha dakka dolmadan ne avlar geldi oltaya bir bilseniz.
İç ve dış politikada iflas etmiş, kırdığı ihracat rekorunu, ithalatı ve cari açığı saklayarak kendini avutmaya çalışan iktidar yeni bir güç arayışına girdi. Nedir o güç? Her zaman ki gibi milletin inancı. Konuya geçmeden, laik bir partinin başkanı olan, gittiği özellikle Arap ülkelerine “laik” rejimi anlatan ve ısrarla tavsiye eden bir başbakanın, kendi ülkesinde insanların inancı üzerinden gündem oluşturması en hafif tabirle hiç şık olmadı.
Konuya dönersek tuzaktaki “dindar nesil” tanelerine cuk diye birçok kesimden sözde aydın, kurum ve kuruluş atladı. Bunların başında meşhur odalarda ikna eden Nur Serter hanım geliyor. Kendisi CHP vekili. Gitmiş bilmem nereye dava açmış arkadaşı vekille. İnanın bu tipler AKP’nin en büyük kazanımlarıdır. Nur hanım ve onun gibi sözde cumhuriyetçi ve Atatürkçü geçinenler, bu tip hareketleri ile CHP’ye en az üç, dört puan kaybettirdikleri gibi AKP’ye de bir o kadar puan kazandırıyorlar. Zaten Erdoğan ne diyor; ‘Böyle muhalefete can kurban.’
Dindar nesil. Kulağa hoş geliyor. Ama Erdoğan’ın nesli, babasının nesli, dedesinin nesli neydi ki, Erdoğan şimdi böyle bir ihtiyaç hissetti. (Babası, dedesi derken birey olarak değil, komple o yıllarda yaşayan gençlik olarak kastediliyor)
Konunun mahiyetini anlayamasa da Yılmaz Özdil kendisine has üslubuyla ilginç bir sorgulama yapmış…
“İmam hatip mevzuu alevlendi, “dindar gençlik yetiştirmek istiyoruz” filan deniyor.
Halbuki... Dindar Cumhurbaşkanı” denilen Cumhurbaşkanımız, bildiğin düz liseden yetişti. Cemil Çiçek, Bülent Arınç düz lise. Dindar değiller mi? Ali Babacan... Kolej mezunu. Ateist mi?...
Gençlik Bakanımız... 19 Mayıs Lisesi mezunu! Beşir Atalay, Egemen Bağış, Fatma Şahin, Zafer Çağlayan, Ertuğrul Günay, Cevdet Yılmaz, Mehdi Eker, Ahmet Davutoğlu... Mevcut kabinemiz neredeyse komple düz liseden yetişti. Dinsiz mi yetişmişler?
“Maliye Bakanımız mı, yoksa sakallı Enerji Bakanımız mı imam hatipli?” diye sorsak... Eminim, Enerji Bakanımız ağır basar. Gel gör ki, Mehmet Şimşek imam hatipli, Taner Yıldız düz liseden... Öbür sakallı bakanımız Nihat Ergün ise, endüstri meslek lisesi, torna tesviye.
…İmam hatip şartsa... İmam hatip eğitimli Profesör Yaşar Nuri Öztürk’ün sözlerine niye ağız burun kıvırıyorsunuz?
Demem o ki... Nerede okuduğun değil, hayatı nasıl okuduğundur önemli olan…”
İşte işin sırrı son cümlede; Hayatı nasıl okuduğun önemli. Sen kalkıp dini İHL’lere mal edersen, biriside o malı alır istediği gibi kullanır. Sonra sen dine karşı mesafe koyar, hem Müslüman olduğunu iddia eder hem iddian hakkında şeytanın aklına gelmeyecek itham ve yakıştırmalarda bulunursan, siyasileri beceriksizliğini, toplumun geri kalmışlığını, inandığını iddia ettiğin dinin üzerine atarsan, o dinin sahibi de sana öyle birilerini musallat eder ki aldığın nefesin hesabını bile yapmak zorunda kalırsın… (bu isyanım Yılmaz beye değil. Komple dini bilmeden din adına ithamlarda bulunan dini–darlara)
Evet, Erdoğan “dindar nesil” yetiştirmekten bahsediyor. Bence burada sorgulanması gereken “Hangi din veya inanç ölçülerine göre dindar nesil” sorusudur. İslam, diyorsanız etrafınıza iyi bakın! Mesela;
Parklarda, dolmuşlarda, otobüslerde uzun çizmeli, dar pantolonlu, iyi makyajlı ama saçları görünmeyen bir sürü bayanla karşılaşacaksınız. AKP iktidarından önce böyle görüntüler ya yoktu, ya da çok azdı. Camilerde tişört ve pantolonlarında ABD bayraklı veya dolar amblemli birçok genç görürsünüz. Bunlarda eskiden yoktu veya çok azdı. Eskiden saçları kapalı bir bayanın, özellikle topluma açık yerlerde eşi olsun, olmasın bir erkekle el ele tutuştuğunu, öpüştüğünü ben görmedim. Şimdi her gün tanık oluyoruz. Sonra Peygamber Efendimizin (s.a.v.) tabiri ile “Saçlarını deve hörgücü gibi” bağlama modasını bu ülkeye hangi liderlerin eşleri soktu ki, bu hadisin devamında saçlarını böyle bağlayanların cennetin kokusunu dahi alamayacaklarını bildiriyor Peygamberimiz. (Yarın devam edelim bi iznillah)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Gerçekler ve yalanlar / 12.06.2025
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025
- Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır / 05.06.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025
- Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır / 05.06.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025