Hârun’un, İmam Kazım’ı zindana atması
İmam Mûsâ Kâzım (a.s.), elli beş yaşında şehit edilmiştir. Bağdat’ta Sindi b. Şahek zindanında Hicrî 183 yılının Receb ayının altısında Hakka yürümüştür
03.01.2024 07:55:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





İmam Mûsâ Kâzım (a.s.), elli beş yaşında şehit edilmiştir. Bağdat'ta Sindi b. Şahek zindanında Hicrî 183 yılının Receb ayının altısında Hakka yürümüştür.
Mübarek türbesi, Bağdat'ta, Bağdat'a yakın Kâzımeyn şehrindedir.
Şehâdeti, Hârun Reşid eliyledir. Ancak bu şehâdeti hazırlayan maalesef kendi soyundan biri olmuştur.
İmam'ı şehâdete hazırlayan olaylar "el-İrşad" adlı eserde şöyle verilir:
"Ahmed b. Ubeydullah (kendi senedi ile) İmam Mûsâ Kâzım'ın şehit edilmesi ile sonuçlanan olayı büyük muhaddislerden şöyle rivâyet etmektedir:
Halife Hârun Reşid büyük oğlu Muhammed Emin'i, gerekli eğitimleri alması için Ca'fer b. Muhammed b. Eş'as'ın yanına gönderdi.
Yahya b. Halid Bermekî, bundan dolayı Ca'fer b. Muhammed b. Eş'as 'ı kıskandı.
Kendi kendine eğer Hârun'un bu oğlu iyi eğitim görür ve halife olursa, vezirlik makamı kendisinden yani Yahya Bermekî'den ve ailesinden alınacağını düşündü.
Ca'fer b. Muhammed hakkında bir komplo kurdu. Ca'fer b. Muhammed b. Eş'as, İmam Kâzım'ın imametine inananlardandı.
Bu amaçla, Yahya, Ca'fer b. Muhammed ile dostluk kurdu, aile arasında görüşmeye başladı. Sık sık evine gidiyor, Hârun'a hakkında raporlar sunuyordu. Bu raporlar, halifeyi etkiliyordu.
Bir gün Yahya Bermekî, yakınlarına, Ebû Tâliboğulları'ndan yoksul olan birini kendisine bulmalarını söyledi. İmam Mûsâ Kâzım'ın kardeşi İsmail'in oğlu Ali'yi kendisine önerdiler.
Yahya Bermekî, Ali b. İsmail'e bir miktar para ve mal göndererek, eğer Bağdat'a, Hârun'un yanına gelirse kendisine daha fazlasını vereceğini bildirdi.
İmam Mûsâ Kâzım (a.s.), yeğeni Ali b. İsmail'in dâima ihtiyaçlarını karşılar kendisine büyük iyiliklerde bulunurdu.
Yahya Bermekî'nin bu girişimini duyunca, yeğenini yanına çağırarak, nereye ve niçin gitmek istediğini sordu.
Ali çok borçlu ve muhtaç olduğunu, bu nedenle Bağdat'a Hârun Reşid'in yanına gitmek istediğini söyledi.
İmam, "Ben, senin borcunu öder ve ondan fazlasını da sana hediye ederim" diye buyurdu.
Ali b. İsmail, İmam'ın buyruklarını dinlemedi, Bağdat'a gitme kararından vazgeçmedi.
İmam ikinci kere Ali'yi çağırtıp, kendisine üç yüz dinar ve dört bin dirhem vererek, 'Yeğenim, iyi düşün; gitmek istediğin yere gidip, çocuklarını öksüz bırakma' buyurdu.
Ali, amcası İmam'ın yanından ayrıldıktan sonra, İmam yanındakilere buyurdu ki:
'Benim şu yeğenim, Allah'a yemin olsun ki, benim ölümüme vesile olacaktır.'
Yârenlerinden bazıları, 'Sana kurban olayım, bunu bildiğiniz hâlde yine de ona yardım ediyor, ihsanda bulunuyorsunuz' dediler.
İmam, "Babam babasından, o da babasından Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve âlihi) şu hadisini nakleder:
"Bir kimse akrabaları ile ilişkisini bozar sonra tekrar akrabalık bağlarını kurar ve tekrar bu ilişkiyi bozarsa Allah, onun bu ilişkisine son verir."
O, benden akrabalık ilişkilerini koparmıştı. Ben bu ilişkiyi yeniden kurdum. Eğer o bu ilişkiyi bozarsa, Allah, onun ilişkisini benden keser" buyurdu.
İmam Mûsâ Kâzım'ın Ali b. İsmail'in kendisine ihanet edeceğini biliyordu. Ve bu konuda elinden gelen tedbiri almıştır. Onu ikaz etmiş, ancak onun kendi şehâdetine yardımcı olacağına emin olduğu için, Resûlullah'tan (sallallahu aleyhi ve âlihi) gelen bir hadise binâen, onun ömrünün kısalması için para vermiştir.
Bundan maksadı, akrabalık ilişkilerini kesenlerin ömrünün kısalacağına olan inancı idi."
Bu konudaki bir rivâyet de şöyledir: Ali b. Ca'fer şöyle rivâyet etmiştir:
"Recep ayının umresini yapmak için Mekke'de olduğumuz bir sırada Muhammed b. İsmail yanıma geldi ve şöyle dedi:
'Ey amcacığım! Bağdat'a gitmek istiyorum, gitmeden önce amcam Ebû'l- Hasan'a (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) veda etmek istedim. Benimle birlikte onun yanına gelmeni istiyorum.'
Onunla birlikte kardeşimin yanına gittik. Kardeşim el-Hube denilen yerdeki evindeydi. Vakit akşam namazından biraz sonraydı. Kapıyı çaldım.
Kardeşim, 'Kim o?' dedi. 'Ali' diye cevap verdim. 'Şimdi çıkıyorum' dedi. Abdest alması uzun sürdü.
'Acele et' dedim. 'Acele ediyorum' dedi.
Dışarı çıktı, üzerinde boyalı bir hırka vardı. Hırkayı boynuna bağlamıştı, sonra kapı eşiğinde oturdu. Üzerine kapandım ve başını öptüm ve dedim ki:
'Bir iş için sana geldim. Eğer bunu uygun görürsen Allah onu muvaffak kılar. Aksi de olursa, büyük bir hata yapmış oluruz.'
'Nedir?' dedi.
Dedim ki: 'Bu senin kardeşinin oğludur, sana veda etmek istiyor ve Bağdat'a gitmek istiyor.'
'Çağır onu' dedi.
Çağırdım, bir kenarda duruyordu. Ona yaklaştı, başını öptü ve dedi ki: 'Sana kurban olayım, bana tavsiyede bulun.'
Dedi ki: 'Benim kanım hususunda, Allah'tan korkmanı tavsiye ediyorum.'
Cevap olarak dedi ki: 'Senin hakkında, kötülük isteyene Allah kötülük versin.'
Sonra ona kötülük isteyenlere beddua etti, ardından başını öptü ve dedi ki: 'Ey amcam! Bana vasiyet et.'
Dedi ki: 'Kanım hususunda Allah'tan korkmanı tavsiye ediyorum.'
Dedi ki: 'Senin hakkında kötülük isteyenlere Allah kötülük etsin, etmiştir de.'
Sonra döndü, tekrar başını öptü ve dedi ki: 'Ey amcam! Bana vasiyet et.'
Dedi ki: 'Kanım hususunda Allah'tan korkmanı tavsiye ediyorum.'
Sonra ona kötülük dileyenlere beddua etti, ardından ondan uzaklaştı, ben de onunla birlikte yürüdüm, kardeşim bana dedi ki: 'Ey Ali! Yerinde dur.'
Yerimde durdum, o da evine girdi, sonra beni çağırdı, yanına gittim, bir kese aldı, içinde yüz dinar vardı, keseyi bana verdi ve dedi ki: 'Kardeşinin oğluna de ki; yolculuğu sırasında bundan yararlansın.'
Ali dedi ki: 'Keseyi aldım, hırkamın eteğine koydum' sonra bana yüz dinar daha verdi. 'Bunu da ona ver' dedi.
Sonra bir kese daha verdi, 'Bunu da ona ver' dedi.
Dedim ki: 'Sana kurban olayım, şâyet, söylediğin gibi ondan korkuyorsan, niçin ona kendi aleyhine olmak üzere yardım ediyorsun?'
Dedi ki: 'Ben, onunla ilişkilerimi sürdürür ve o benimle bağlarını keserse, Allah onun ömrünü kısaltır.'
Sonra bir meşin kese aldı, içinde üç bin saf dirhem vardı. 'Bunu da ona ver' dedi. Çıktım, onun yanına gittim. İlk yüz dirhemi verdim, çok sevindi ve amcasına dua etti.
Sonra, ona ikinci, üçüncü keseleri verdim. O kadar sevindi ki, geri döneceğini gitmeyeceğini sandım. Sonra, üç bin dirhemi verdim, doğru yürüdü, halife Hârun'un yanına gitti, ona hilâfet selâmını verdi ve dedi ki:
'Amcam, Mûsâ b. Ca'fer'e hilâfet selâmıyla selâm verildiğini görünceye kadar yeryüzünde iki halife olabileceğine inanmazdım.'
Bunun üzerine Hârun, ona yüz bin dirhem gönderdi fakat Allah, ona bir boğaz hastalığı musallat etti. O paranın bir tek dirhemine bile el süremedi."
Rivâyet edildiğine göre, İmam Mûsâ Kâzım'dan nasihatleri dinleyen ve paraları alan Ali b. İsmail, toplanıp Yahya b. Hâlid'in yanına gitti.
Yahya, İmam Mûsâ Kâzım (a.s.) hakkında istediği her türlü bilgiyi Ali b. İsmail'den öğrenerek Hârun Reşid'e rapor ediyordu.
Bir gün de Ali'yi Hârun'un yanına götürdü. Hârun, amcası, İmam Mûsâ Kâzım hakkında sorular sorunca, o da amcasını kötüleyerek, doğudan batıdan kendisine paralar geldiğini, daha yakın zamanda Medine'de otuz bin dinar ödeyerek bir çiftlik aldığını, çiftlik sahibinin bu dinarları beğenmeyerek, başka dinar istemesi üzerine, amcasının başka dinarlarla borcu ödediğini anlattı. İmam Mûsâ (a.s.) hakkında başka bilgilerde verdi.
Hârun Reşid bunları duyunca Ali b. İsmail'e iki yüz bin dinar ödenmesini ve parayı alarak başka bir yerde kendine yeni bir hayat kurmasını emretti.
Ali b. İsmail, yeni yaşamı için Bağdat'ın doğusunda bir yer seçti. Bir süre geçmesine rağmen Hârun'un vaad ettiği para kendine ödenmeyince halifeye haber gönderdi.
Haberciler de birkaç gün geciktiler. Bu esnada Ali b. İsmail, şiddetli bir ishale tutuldu. Öyle ki, son tuvalete gittiğinde bağırsakları da dışarı çıktı.
Adamları durumu anladıklarında müdahale etmelerine rağmen bağırsaklarını içine yerleştiremediler.
O bu hâlde, can vermek üzere iken Hârun'un gönderdiği para kendisine ulaştı.
Ali b. İsmail, 'Ben ölüyorken bu paraları ne yapayım' diyerek can verdi."
Ali b. İsmail'in para için amcası İmam Kâzım hakkında Hârun Reşid'e verdiği bilgiler, Hârun'un İmam'a olan hıncını arttırmıştı.
Hilafet makamını elinden alacak endişesi ile onu hapsetmeye Ali b. İsmail'in anlattıklarından sonra karar verdi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Mübarek türbesi, Bağdat'ta, Bağdat'a yakın Kâzımeyn şehrindedir.
Şehâdeti, Hârun Reşid eliyledir. Ancak bu şehâdeti hazırlayan maalesef kendi soyundan biri olmuştur.
İmam'ı şehâdete hazırlayan olaylar "el-İrşad" adlı eserde şöyle verilir:
"Ahmed b. Ubeydullah (kendi senedi ile) İmam Mûsâ Kâzım'ın şehit edilmesi ile sonuçlanan olayı büyük muhaddislerden şöyle rivâyet etmektedir:
Halife Hârun Reşid büyük oğlu Muhammed Emin'i, gerekli eğitimleri alması için Ca'fer b. Muhammed b. Eş'as'ın yanına gönderdi.
Yahya b. Halid Bermekî, bundan dolayı Ca'fer b. Muhammed b. Eş'as 'ı kıskandı.
Kendi kendine eğer Hârun'un bu oğlu iyi eğitim görür ve halife olursa, vezirlik makamı kendisinden yani Yahya Bermekî'den ve ailesinden alınacağını düşündü.
Ca'fer b. Muhammed hakkında bir komplo kurdu. Ca'fer b. Muhammed b. Eş'as, İmam Kâzım'ın imametine inananlardandı.
Bu amaçla, Yahya, Ca'fer b. Muhammed ile dostluk kurdu, aile arasında görüşmeye başladı. Sık sık evine gidiyor, Hârun'a hakkında raporlar sunuyordu. Bu raporlar, halifeyi etkiliyordu.
Bir gün Yahya Bermekî, yakınlarına, Ebû Tâliboğulları'ndan yoksul olan birini kendisine bulmalarını söyledi. İmam Mûsâ Kâzım'ın kardeşi İsmail'in oğlu Ali'yi kendisine önerdiler.
Yahya Bermekî, Ali b. İsmail'e bir miktar para ve mal göndererek, eğer Bağdat'a, Hârun'un yanına gelirse kendisine daha fazlasını vereceğini bildirdi.
İmam Mûsâ Kâzım (a.s.), yeğeni Ali b. İsmail'in dâima ihtiyaçlarını karşılar kendisine büyük iyiliklerde bulunurdu.
Yahya Bermekî'nin bu girişimini duyunca, yeğenini yanına çağırarak, nereye ve niçin gitmek istediğini sordu.
Ali çok borçlu ve muhtaç olduğunu, bu nedenle Bağdat'a Hârun Reşid'in yanına gitmek istediğini söyledi.
İmam, "Ben, senin borcunu öder ve ondan fazlasını da sana hediye ederim" diye buyurdu.
Ali b. İsmail, İmam'ın buyruklarını dinlemedi, Bağdat'a gitme kararından vazgeçmedi.
İmam ikinci kere Ali'yi çağırtıp, kendisine üç yüz dinar ve dört bin dirhem vererek, 'Yeğenim, iyi düşün; gitmek istediğin yere gidip, çocuklarını öksüz bırakma' buyurdu.
Ali, amcası İmam'ın yanından ayrıldıktan sonra, İmam yanındakilere buyurdu ki:
'Benim şu yeğenim, Allah'a yemin olsun ki, benim ölümüme vesile olacaktır.'
Yârenlerinden bazıları, 'Sana kurban olayım, bunu bildiğiniz hâlde yine de ona yardım ediyor, ihsanda bulunuyorsunuz' dediler.
İmam, "Babam babasından, o da babasından Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve âlihi) şu hadisini nakleder:
"Bir kimse akrabaları ile ilişkisini bozar sonra tekrar akrabalık bağlarını kurar ve tekrar bu ilişkiyi bozarsa Allah, onun bu ilişkisine son verir."
O, benden akrabalık ilişkilerini koparmıştı. Ben bu ilişkiyi yeniden kurdum. Eğer o bu ilişkiyi bozarsa, Allah, onun ilişkisini benden keser" buyurdu.
İmam Mûsâ Kâzım'ın Ali b. İsmail'in kendisine ihanet edeceğini biliyordu. Ve bu konuda elinden gelen tedbiri almıştır. Onu ikaz etmiş, ancak onun kendi şehâdetine yardımcı olacağına emin olduğu için, Resûlullah'tan (sallallahu aleyhi ve âlihi) gelen bir hadise binâen, onun ömrünün kısalması için para vermiştir.
Bundan maksadı, akrabalık ilişkilerini kesenlerin ömrünün kısalacağına olan inancı idi."
Bu konudaki bir rivâyet de şöyledir: Ali b. Ca'fer şöyle rivâyet etmiştir:
"Recep ayının umresini yapmak için Mekke'de olduğumuz bir sırada Muhammed b. İsmail yanıma geldi ve şöyle dedi:
'Ey amcacığım! Bağdat'a gitmek istiyorum, gitmeden önce amcam Ebû'l- Hasan'a (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) veda etmek istedim. Benimle birlikte onun yanına gelmeni istiyorum.'
Onunla birlikte kardeşimin yanına gittik. Kardeşim el-Hube denilen yerdeki evindeydi. Vakit akşam namazından biraz sonraydı. Kapıyı çaldım.
Kardeşim, 'Kim o?' dedi. 'Ali' diye cevap verdim. 'Şimdi çıkıyorum' dedi. Abdest alması uzun sürdü.
'Acele et' dedim. 'Acele ediyorum' dedi.
Dışarı çıktı, üzerinde boyalı bir hırka vardı. Hırkayı boynuna bağlamıştı, sonra kapı eşiğinde oturdu. Üzerine kapandım ve başını öptüm ve dedim ki:
'Bir iş için sana geldim. Eğer bunu uygun görürsen Allah onu muvaffak kılar. Aksi de olursa, büyük bir hata yapmış oluruz.'
'Nedir?' dedi.
Dedim ki: 'Bu senin kardeşinin oğludur, sana veda etmek istiyor ve Bağdat'a gitmek istiyor.'
'Çağır onu' dedi.
Çağırdım, bir kenarda duruyordu. Ona yaklaştı, başını öptü ve dedi ki: 'Sana kurban olayım, bana tavsiyede bulun.'
Dedi ki: 'Benim kanım hususunda, Allah'tan korkmanı tavsiye ediyorum.'
Cevap olarak dedi ki: 'Senin hakkında, kötülük isteyene Allah kötülük versin.'
Sonra ona kötülük isteyenlere beddua etti, ardından başını öptü ve dedi ki: 'Ey amcam! Bana vasiyet et.'
Dedi ki: 'Kanım hususunda Allah'tan korkmanı tavsiye ediyorum.'
Dedi ki: 'Senin hakkında kötülük isteyenlere Allah kötülük etsin, etmiştir de.'
Sonra döndü, tekrar başını öptü ve dedi ki: 'Ey amcam! Bana vasiyet et.'
Dedi ki: 'Kanım hususunda Allah'tan korkmanı tavsiye ediyorum.'
Sonra ona kötülük dileyenlere beddua etti, ardından ondan uzaklaştı, ben de onunla birlikte yürüdüm, kardeşim bana dedi ki: 'Ey Ali! Yerinde dur.'
Yerimde durdum, o da evine girdi, sonra beni çağırdı, yanına gittim, bir kese aldı, içinde yüz dinar vardı, keseyi bana verdi ve dedi ki: 'Kardeşinin oğluna de ki; yolculuğu sırasında bundan yararlansın.'
Ali dedi ki: 'Keseyi aldım, hırkamın eteğine koydum' sonra bana yüz dinar daha verdi. 'Bunu da ona ver' dedi.
Sonra bir kese daha verdi, 'Bunu da ona ver' dedi.
Dedim ki: 'Sana kurban olayım, şâyet, söylediğin gibi ondan korkuyorsan, niçin ona kendi aleyhine olmak üzere yardım ediyorsun?'
Dedi ki: 'Ben, onunla ilişkilerimi sürdürür ve o benimle bağlarını keserse, Allah onun ömrünü kısaltır.'
Sonra bir meşin kese aldı, içinde üç bin saf dirhem vardı. 'Bunu da ona ver' dedi. Çıktım, onun yanına gittim. İlk yüz dirhemi verdim, çok sevindi ve amcasına dua etti.
Sonra, ona ikinci, üçüncü keseleri verdim. O kadar sevindi ki, geri döneceğini gitmeyeceğini sandım. Sonra, üç bin dirhemi verdim, doğru yürüdü, halife Hârun'un yanına gitti, ona hilâfet selâmını verdi ve dedi ki:
'Amcam, Mûsâ b. Ca'fer'e hilâfet selâmıyla selâm verildiğini görünceye kadar yeryüzünde iki halife olabileceğine inanmazdım.'
Bunun üzerine Hârun, ona yüz bin dirhem gönderdi fakat Allah, ona bir boğaz hastalığı musallat etti. O paranın bir tek dirhemine bile el süremedi."
Rivâyet edildiğine göre, İmam Mûsâ Kâzım'dan nasihatleri dinleyen ve paraları alan Ali b. İsmail, toplanıp Yahya b. Hâlid'in yanına gitti.
Yahya, İmam Mûsâ Kâzım (a.s.) hakkında istediği her türlü bilgiyi Ali b. İsmail'den öğrenerek Hârun Reşid'e rapor ediyordu.
Bir gün de Ali'yi Hârun'un yanına götürdü. Hârun, amcası, İmam Mûsâ Kâzım hakkında sorular sorunca, o da amcasını kötüleyerek, doğudan batıdan kendisine paralar geldiğini, daha yakın zamanda Medine'de otuz bin dinar ödeyerek bir çiftlik aldığını, çiftlik sahibinin bu dinarları beğenmeyerek, başka dinar istemesi üzerine, amcasının başka dinarlarla borcu ödediğini anlattı. İmam Mûsâ (a.s.) hakkında başka bilgilerde verdi.
Hârun Reşid bunları duyunca Ali b. İsmail'e iki yüz bin dinar ödenmesini ve parayı alarak başka bir yerde kendine yeni bir hayat kurmasını emretti.
Ali b. İsmail, yeni yaşamı için Bağdat'ın doğusunda bir yer seçti. Bir süre geçmesine rağmen Hârun'un vaad ettiği para kendine ödenmeyince halifeye haber gönderdi.
Haberciler de birkaç gün geciktiler. Bu esnada Ali b. İsmail, şiddetli bir ishale tutuldu. Öyle ki, son tuvalete gittiğinde bağırsakları da dışarı çıktı.
Adamları durumu anladıklarında müdahale etmelerine rağmen bağırsaklarını içine yerleştiremediler.
O bu hâlde, can vermek üzere iken Hârun'un gönderdiği para kendisine ulaştı.
Ali b. İsmail, 'Ben ölüyorken bu paraları ne yapayım' diyerek can verdi."
Ali b. İsmail'in para için amcası İmam Kâzım hakkında Hârun Reşid'e verdiği bilgiler, Hârun'un İmam'a olan hıncını arttırmıştı.
Hilafet makamını elinden alacak endişesi ile onu hapsetmeye Ali b. İsmail'in anlattıklarından sonra karar verdi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.