Aşkı, sevgiyi doya doya yaşamış Hak ereni, aşıklar sultanı Hz. Mevlana şöyle demiş: "Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide… Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki." Allah (c.c), Hz. Muhammed (s.a.v) ve O'nun pak nesli Ehl-i Beyt'in yolunu anlatmayı ve yaşamayı dava edinmiş ve bu yolda sayısız sıkıntıya göğüs germiş bir Hak dostunu, gönül insanını, fikir dehasını, önderimizi, hocamızı Prof. Dr. Haydar Baş beyefendiyi son yolculuğuna uğurladık. Biz İcmal Gençleri olarak hocamızın davasına da, hak için çektiği cefasına da şahidiz. Yolu yolumuz, davası davamızdır.
Kendisini anlatmak bizim gibi bir ilim ve gönül fakirine düşmeyeceğine şüphe yoktur. Ancak, Hz. Mevlana'nın "Aşk nedir, bilmiyorsan gecelere sor, şu sapsarı yüzlere, şu kupkuru dudaklara sor" sözündeki gönül dünyam(ız) ile ilgili bir şeyler yazmak istedim. Bazıları hocamızı tanı(ya)mayanlar belki "böyle bir üzüntüye ne gerek var" diyebilir, bunlara yine Hz. Mevlana'nın sözü ile cevap verelim: "Senin dünyaya bakan penceren kirli ise, benim çiçeklerim sana çamur görünür."
Evet, bazıları yetişmemizde, fikir sahibi olmamızda ve İcmal Genci kimliği kazanmamıza vesile olan hocamızdaki bu güzellikleri gör(e)mez, görmek istemez veya hayal dahi edemez. Biz de belki kendi başımıza olsaydık, ahir zaman fitnesine kapılsaydık, bu aşk ve mana insanını tanımasaydık, bu güzellikleri ve aşkı göremezdik.
O, ısrarla insanları bu ilahi aşka, güzelliklere ve doğru yola davet etti, çünkü o Hacı Bektaş Veli'nin ifadesi ile hem arı, hem de arıtıcı olan arif insanlar gibiydi. Ama insanımız ahir zaman'daki Hz. Peygamber'in uyardığı en büyük imtihan olan dünya sevgisine dalmıştı, hak ile batılı ayıramadı ve onu dinlemek istemedi veya dinle(ye)medi.
Eğer onu dinleselerdi; yazdığı Milli Ekonomi Modeli ile maddi olarak dünyaları, yazdığı Ehl-i Beyt külliyatı ile de manevi olarak gönülleri ve ahiretleri, şen ve şad olacaktı. Gözleri ile gördüler ama gönülleri ile kabul etmediler veya edemediler. Onun için onu yaşarken tanı(ya)mayanların ahirete göçtükten sonra onun fikirlerini ve yapmak istediklerini anlamasını yüce Allah'tan niyaz ediyorum.
Bizim yazdığımız satırlar, üstadı anlamaya ve anlatmaya asla ama asla yetmez. Bu hususta hayatta iken de ahirete göçtükten sonra da yine bize ışık tutan Sayın Baş'ın akademik kariyerinde önemli bir yer tutan "İslam ve Mevlana" adlı eserinden alıntılarla, onun bize anlatmak istediklerini yine kendi yazdıkları ile anlamaya ve anlatmaya çalışalım:
"Kamil insan bu alemin ruhu, alem de onun cesedidir. Kalbi ile sonsuz bir alem olan kamil insan her iki alemi seyreden, bilen ve bildiren bir aynadır. Ne dünyası için ahiretini, ne de ahireti için dünyasını terk etmiş, her ikisini de Allah için yaşayandır."
O, İcmal mektebinin mihmandarı, her hali ile yaşantısıyla, sohbetleriyle, öğretileriyle bize bu güzellikleri anlattı. Bizlere Allah'a nasıl kamil bir kul olunur? nasıl Hz. Peygambere (s.a.v) ümmet olunur, nasıl Ehl-i Beyt'ine bende olunur, nasıl Hak dostlarına, kamil insanlara evlat olunur bunları öğretti.
Bizler, İcmal Gençleri, onun bu yaşantısına, yaptıklarına ve yapmak istediklerine şahit olduk, bizler ondan beslendik ve son nefesimize kadar da beslenmeye devam edeceğiz.
Hz. Mevlana'nın bir sözü ile bitirelim: "Sevenler en sonunda bir yerlerde buluşmazlar. Onlar en başından beri birbirlerinin içindedirler."
O, çok sevdiği Rabbine, Peygamber'ine (s.a.v), Hz. Fâtıma'sına, Hz. Ali'sine, Hz. Hasan'ına ve Hz. Hüseyin'ine kavuştu. O, sevdiklerini arzuluyordu ve onlara vuslat oldu.
Allah'ın izniyle tekrar buluşacağız.
Allah, bizleri bu kutlu davadan ayırmasın.
Kendisini anlatmak bizim gibi bir ilim ve gönül fakirine düşmeyeceğine şüphe yoktur. Ancak, Hz. Mevlana'nın "Aşk nedir, bilmiyorsan gecelere sor, şu sapsarı yüzlere, şu kupkuru dudaklara sor" sözündeki gönül dünyam(ız) ile ilgili bir şeyler yazmak istedim. Bazıları hocamızı tanı(ya)mayanlar belki "böyle bir üzüntüye ne gerek var" diyebilir, bunlara yine Hz. Mevlana'nın sözü ile cevap verelim: "Senin dünyaya bakan penceren kirli ise, benim çiçeklerim sana çamur görünür."
Evet, bazıları yetişmemizde, fikir sahibi olmamızda ve İcmal Genci kimliği kazanmamıza vesile olan hocamızdaki bu güzellikleri gör(e)mez, görmek istemez veya hayal dahi edemez. Biz de belki kendi başımıza olsaydık, ahir zaman fitnesine kapılsaydık, bu aşk ve mana insanını tanımasaydık, bu güzellikleri ve aşkı göremezdik.
O, ısrarla insanları bu ilahi aşka, güzelliklere ve doğru yola davet etti, çünkü o Hacı Bektaş Veli'nin ifadesi ile hem arı, hem de arıtıcı olan arif insanlar gibiydi. Ama insanımız ahir zaman'daki Hz. Peygamber'in uyardığı en büyük imtihan olan dünya sevgisine dalmıştı, hak ile batılı ayıramadı ve onu dinlemek istemedi veya dinle(ye)medi.
Eğer onu dinleselerdi; yazdığı Milli Ekonomi Modeli ile maddi olarak dünyaları, yazdığı Ehl-i Beyt külliyatı ile de manevi olarak gönülleri ve ahiretleri, şen ve şad olacaktı. Gözleri ile gördüler ama gönülleri ile kabul etmediler veya edemediler. Onun için onu yaşarken tanı(ya)mayanların ahirete göçtükten sonra onun fikirlerini ve yapmak istediklerini anlamasını yüce Allah'tan niyaz ediyorum.
Bizim yazdığımız satırlar, üstadı anlamaya ve anlatmaya asla ama asla yetmez. Bu hususta hayatta iken de ahirete göçtükten sonra da yine bize ışık tutan Sayın Baş'ın akademik kariyerinde önemli bir yer tutan "İslam ve Mevlana" adlı eserinden alıntılarla, onun bize anlatmak istediklerini yine kendi yazdıkları ile anlamaya ve anlatmaya çalışalım:
"Kamil insan bu alemin ruhu, alem de onun cesedidir. Kalbi ile sonsuz bir alem olan kamil insan her iki alemi seyreden, bilen ve bildiren bir aynadır. Ne dünyası için ahiretini, ne de ahireti için dünyasını terk etmiş, her ikisini de Allah için yaşayandır."
O, İcmal mektebinin mihmandarı, her hali ile yaşantısıyla, sohbetleriyle, öğretileriyle bize bu güzellikleri anlattı. Bizlere Allah'a nasıl kamil bir kul olunur? nasıl Hz. Peygambere (s.a.v) ümmet olunur, nasıl Ehl-i Beyt'ine bende olunur, nasıl Hak dostlarına, kamil insanlara evlat olunur bunları öğretti.
Bizler, İcmal Gençleri, onun bu yaşantısına, yaptıklarına ve yapmak istediklerine şahit olduk, bizler ondan beslendik ve son nefesimize kadar da beslenmeye devam edeceğiz.
Hz. Mevlana'nın bir sözü ile bitirelim: "Sevenler en sonunda bir yerlerde buluşmazlar. Onlar en başından beri birbirlerinin içindedirler."
O, çok sevdiği Rabbine, Peygamber'ine (s.a.v), Hz. Fâtıma'sına, Hz. Ali'sine, Hz. Hasan'ına ve Hz. Hüseyin'ine kavuştu. O, sevdiklerini arzuluyordu ve onlara vuslat oldu.
Allah'ın izniyle tekrar buluşacağız.
Allah, bizleri bu kutlu davadan ayırmasın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem / diğer yazıları
- Dr. Yasemin Köker: Paylaşmak güzeldir / 03.02.2025
- Nurcan Karakaya: Sene 2040 / 19.12.2024
- İlyas Güneştekin: İsrail’in önündeki bir engel daha kalktı / 13.12.2024
- MELEK KERESTECİ : Vatan sevgisi imandandır / 11.03.2024
- R.Sümeyye Aydın: Hüseyin Baş’ın mücadelesi / 27.05.2023
- FATİH KIVIK: Son çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız / 18.04.2023
- ALİ HAMZA AYDIN: Millete rağmen o koltukta oturulmaz / 28.03.2023
- FATIMA ZEHRA AYDIN: Milletimiz Ata’sını arıyor-1 / 16.02.2023
- Şener KONUKSEVEN: Canım vatanım / 01.11.2022
- Ali Hamza Aydın: Kim bu Hasan Yeşildağ? / 25.08.2022
- Nurcan Karakaya: Sene 2040 / 19.12.2024
- İlyas Güneştekin: İsrail’in önündeki bir engel daha kalktı / 13.12.2024
- MELEK KERESTECİ : Vatan sevgisi imandandır / 11.03.2024
- R.Sümeyye Aydın: Hüseyin Baş’ın mücadelesi / 27.05.2023
- FATİH KIVIK: Son çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız / 18.04.2023
- ALİ HAMZA AYDIN: Millete rağmen o koltukta oturulmaz / 28.03.2023
- FATIMA ZEHRA AYDIN: Milletimiz Ata’sını arıyor-1 / 16.02.2023
- Şener KONUKSEVEN: Canım vatanım / 01.11.2022
- Ali Hamza Aydın: Kim bu Hasan Yeşildağ? / 25.08.2022