Hepimiz şu sözü biliriz "Sevmek, fedakârlık ister". Çünkü sevmek fiil ile hareket ile kendini belli eder. Fedakâr davranışlarda ve özveride bulunmayan birinin sevgisi, bizlere ne kadar anlamlı ve inandırıcı gelebilir ki...
Bu mübarek Ramazan günlerinde en çok kimi, kimleri, hangi kesimi, nereleri sevdiğimizi anlayıp, kendimizi tartma fırsatını da buluyoruz. Bu amaçla sevgimizin belirtisi hareket ve davranışlarımıza bakarak, maddeyi-manayı, Yaratanı-yaratılmışları kısaca gönlümüzün tercihlerini anlayabiliriz. Bu hususta Yüce Yaratan "insanlardan bazısı Allah'tan başkasını Allah'a (hâşâ) eşler ve benzerler edinir de onları, Allah'ı sever gibi severler. İman edenler ise daha çok Allah'ı severler. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabına dayanmanın zorluğunu önceden anlayabilselerdi "(1) buyurmuştur. Bu Ayet-i Kerime ile dilersek beyinlerimizdeki ve gönüllerimizdeki sevgiliyi kolayca bulabiliriz. Hemen şunu da ilave etmek isterim ki, Yüce Allah'ı sevmek ve O'nun emirlerine hiç itirazsız itaat ederek O'na karşı sevgimizi göstermek, sadece Ramazan ayına, mübarek günlere has bir şey değildir. Fakat bu günler kendimizi daha iyi keşfedip, tartabilmemiz, sağlıklı neticelere varıp bundan sonrası için güzel kararlar almamız yönünden bize yardımcı olur. Yoksa Yüce Allah'ın her gününde O'na sevgimizin derecesini ispat edebilecek bir çok olay yaşarız.
İbn-i Sina "Sevmek için Allah, arkadaş olmak için Kur'an, nasihat için ölüm yeter" buyurmuştur. Kaçımız ihlas ile Allah'ı sevgili, Kur'an'ı dost, ölümü ibret verici edindik. Kaçımız kalbi sağsalim olarak huzura varmayı amaç edinip, bunun için "sözlerin en güzeli olan Kur'an'ı" (2) tilavetine uygun, tane tane, içimize işleterek, onunla amel ederek okuduk. Kaçımız gecelerimizi ihya edip, seher vakitlerinde kaç kere ellerimizi arş-ı alâya açıp dualar ettik. Kaçımız salihlerin meclislerinde bulunup, az yiyip, az uyuyup, az konuştuk.
Hiç olmazsa her günümüzden farklı bu Ramazan ayının mübarek günlerini dolu dolu yaşayarak, diğer ayların günlerinde de bu ibadetleri kolayca yapabilecek alışkanlığı edinmek, Allah'a sevgimizin, saygımızın derecesini göstermek hatta belki de sonsuz kurtuluşa ermek için, haydi sevmeye Yüce Rabbimizi bir yâr ve sevgili edinmeye...
"On sekizinci gece teravih namazını kılana, şu ecrin verileceği vaad olundu. O gece teravih namazı kılana bir melek şöylece hitap ederek: "Ey Abdullah! Ey Allah'ın sevgili kulu! Allah senden, anan ve babandan razı oldu!.." müjdesini verir. Ondokuzuncu gece teravih namazını kılana, Firdevsi-âlâ derecatı verilir. Yirminci gece teravihi eda ederse, şehitler ve salihler mertebesine ihsan olunur.(3)
(Kaldığımız yerden itibaren haftaya inşallah devam edeceğiz)"
Dipnotlar
1. Bakara: 165
2. Zümer: 23
3. Elhac Muzaffer Ozak, İrşad, 2. Cild, s: 84.