Bir kara çukurun içindeyiz, bize yıllardır uzanan o kurtarıcı elin, o baba şefkatinin uzattığı ipi hala daha tutmuş, hala daha çukurdan çıkmaya bir adım atmış değiliz.
Güneş balçıkla elbette sıvanmıyor da, güneşe sırt verenin de gözüne ışığın gelmesi de mümkün olmuyor. Güneşe küsenin şahsi körlüğünün müsebbibi elbette güneş değil! Bir güneş misali, bu yurda, her yüz yılda bir gönderilen kurtarıcılardan bu yüzyılın kurtarıcı olarak, bir baba misali lider olarak, bu milletten çok bu milleti düşünen Prof. Dr. Haydar Baş'a, kendisini hiç mi hiç düşünmeyen, karanlığa gömülü toplumumuz yeterince sahip çıkmadı, çıkmıyor.
E olan kime oluyor? Şehitler milletin evine geliyor! Asgari ücreti, yoksulluk sınırının üçte biri olan millet! Önyargılar, düşüncelerden baskın; riya ise inançtan. Prof. Dr. Haydar Baş, "Beş bin lira senin hakkın!" deyince, "Hakkına sahip çık!" deyince; milyonları sülalelerine yediren, ekranlarda çıkıp da, "Efendim enflasyon?" diyerek ahmak kandırmacalarını millete sunarak, şahsi kirli çarklarını devam ettiren gruba uyarak milletimiz; adeta "Ben beş bin lira hak etmem, ama Alman, ama Amerikalı, ama Fransız, ama oğlu ama hepsi hak eder, ama ben etmem" ahmak görüşünü savunurcasına, karnının doymasına, sırtının giymesin şiddetle karşı çıktı.
Bunlar alenen karşı çıkanları, bir de "sözüm söz" diyerek söz verip de Hz. Hüseyin'i yalnız bırakan Kufeliler misali seçim günü O'na sahip çıkmayan da bir kitle vardı. Topyekûn bu millet büyük bir yanlışın çukuruna gömüldü, bugün yaşanılanlar onun sonucu.
Velhasıl olan kime oldu? Olan, çulsuzluğu kendine razı görenlere oldu. Olan, fakirliğin suç sayılmasını suç görürcesine fakirliğe atılanlara oldu. Hâlbuki Prof. Dr. Haydar Baş, bugüne değin hepsi birbiriyle aynı kaynaktan çıkmış olan iktisadi sistemlerin aksine, bu kültürün bağrından bir tez çıkarmıştı! Öyle ya, Kapitalizm de, Sosyalizm de Materyalizmden gelmiyor mu, evet! Prof. Dr. Haydar Baş, bu yazıya hatta binlerce sayfalık eserlere sığmayacak derinlikte olan Milli Ekonomi Modeli ile kaynak savaşlarını reddediyor, fakirliğin mukadderat olmadığını haykırıyordu. (Hangi siyasi sıfat ve kimliğe sahip olursak olalım, bu yurdun bir evladı olarak birincil görevimiz, bu yurdun fertlerinin çıkardığı tez ve görüşleri en azından bir kez okumaktır. Kendinizi bu millete ait hissediyorsanız, Milli Ekonomi Modeli'ni en azından bir kez okuyun).
"Üretim de üretim" diyerek, meselenin üretim meselesi olduğunu savunan bu tezlerin aksine, MEM, gelişen teknolojiyle bugünün meselesinin tüketim meselesi olduğu söylüyor, stoklarda biriken malların bugünkü iktisadın bu yanlış tezinin sonucu olduğunu söylüyordu. Böylece de, tüketici olan milletin cebine devlet eliyle destek olmanın iktisadı canlandıracağını, ülkeyi şaha kaldıracağını söylüyordu.
İşte seçim arefesinde, beş bin lira asgari ücret olsun, ev hanımı maaşı, doğum ikramiyesi olsun, vatandaşlık maaşı olsun, bu tezdeki bir fikrin gerçekçi projelerinin neticesiydi. Tüketim desteğine derin alerjisi olan kapitalizmin beşiği ülkelerde dahi, "basic income" adı altında MEM'in vatandaşlık maaşı projesinin geçiyor olması, bu fikirlerin bilek güreşinde MEM'in kazanıyor olduğunu ve de yarın öbür gün alenen tüm dünyanın ona dönecek olduğunu alenen kanıtlamıyor mu?
Beni üzen o-bu değil, hazinen üstündeki dilenci misali, Prof. Dr. Haydar Baş gibi bu devrin fikir ve tez bakımından yegâne zenginliği olan bir kimseyi göremeyen milletimiz!
Hem deva hem deha Prof. Dr. Haydar Baş!
O'na sırt çevirip de sürünenlerse toplumca bizleriz!
Güneş balçıkla elbette sıvanmıyor da, güneşe sırt verenin de gözüne ışığın gelmesi de mümkün olmuyor. Güneşe küsenin şahsi körlüğünün müsebbibi elbette güneş değil! Bir güneş misali, bu yurda, her yüz yılda bir gönderilen kurtarıcılardan bu yüzyılın kurtarıcı olarak, bir baba misali lider olarak, bu milletten çok bu milleti düşünen Prof. Dr. Haydar Baş'a, kendisini hiç mi hiç düşünmeyen, karanlığa gömülü toplumumuz yeterince sahip çıkmadı, çıkmıyor.
E olan kime oluyor? Şehitler milletin evine geliyor! Asgari ücreti, yoksulluk sınırının üçte biri olan millet! Önyargılar, düşüncelerden baskın; riya ise inançtan. Prof. Dr. Haydar Baş, "Beş bin lira senin hakkın!" deyince, "Hakkına sahip çık!" deyince; milyonları sülalelerine yediren, ekranlarda çıkıp da, "Efendim enflasyon?" diyerek ahmak kandırmacalarını millete sunarak, şahsi kirli çarklarını devam ettiren gruba uyarak milletimiz; adeta "Ben beş bin lira hak etmem, ama Alman, ama Amerikalı, ama Fransız, ama oğlu ama hepsi hak eder, ama ben etmem" ahmak görüşünü savunurcasına, karnının doymasına, sırtının giymesin şiddetle karşı çıktı.
Bunlar alenen karşı çıkanları, bir de "sözüm söz" diyerek söz verip de Hz. Hüseyin'i yalnız bırakan Kufeliler misali seçim günü O'na sahip çıkmayan da bir kitle vardı. Topyekûn bu millet büyük bir yanlışın çukuruna gömüldü, bugün yaşanılanlar onun sonucu.
Velhasıl olan kime oldu? Olan, çulsuzluğu kendine razı görenlere oldu. Olan, fakirliğin suç sayılmasını suç görürcesine fakirliğe atılanlara oldu. Hâlbuki Prof. Dr. Haydar Baş, bugüne değin hepsi birbiriyle aynı kaynaktan çıkmış olan iktisadi sistemlerin aksine, bu kültürün bağrından bir tez çıkarmıştı! Öyle ya, Kapitalizm de, Sosyalizm de Materyalizmden gelmiyor mu, evet! Prof. Dr. Haydar Baş, bu yazıya hatta binlerce sayfalık eserlere sığmayacak derinlikte olan Milli Ekonomi Modeli ile kaynak savaşlarını reddediyor, fakirliğin mukadderat olmadığını haykırıyordu. (Hangi siyasi sıfat ve kimliğe sahip olursak olalım, bu yurdun bir evladı olarak birincil görevimiz, bu yurdun fertlerinin çıkardığı tez ve görüşleri en azından bir kez okumaktır. Kendinizi bu millete ait hissediyorsanız, Milli Ekonomi Modeli'ni en azından bir kez okuyun).
"Üretim de üretim" diyerek, meselenin üretim meselesi olduğunu savunan bu tezlerin aksine, MEM, gelişen teknolojiyle bugünün meselesinin tüketim meselesi olduğu söylüyor, stoklarda biriken malların bugünkü iktisadın bu yanlış tezinin sonucu olduğunu söylüyordu. Böylece de, tüketici olan milletin cebine devlet eliyle destek olmanın iktisadı canlandıracağını, ülkeyi şaha kaldıracağını söylüyordu.
İşte seçim arefesinde, beş bin lira asgari ücret olsun, ev hanımı maaşı, doğum ikramiyesi olsun, vatandaşlık maaşı olsun, bu tezdeki bir fikrin gerçekçi projelerinin neticesiydi. Tüketim desteğine derin alerjisi olan kapitalizmin beşiği ülkelerde dahi, "basic income" adı altında MEM'in vatandaşlık maaşı projesinin geçiyor olması, bu fikirlerin bilek güreşinde MEM'in kazanıyor olduğunu ve de yarın öbür gün alenen tüm dünyanın ona dönecek olduğunu alenen kanıtlamıyor mu?
Beni üzen o-bu değil, hazinen üstündeki dilenci misali, Prof. Dr. Haydar Baş gibi bu devrin fikir ve tez bakımından yegâne zenginliği olan bir kimseyi göremeyen milletimiz!
Hem deva hem deha Prof. Dr. Haydar Baş!
O'na sırt çevirip de sürünenlerse toplumca bizleriz!
Hüseyin Taşkın / diğer yazıları
- Ölenden borç var doğana borç kalıyor / 08.06.2019
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018