Alttaki resme dikkatle bakınız. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, Atatürk döneminde yapılan bir millî bayram töreninden bir sahne. Caddeye asılan "Her şeyi kendimizden bekleriz" uranı o dönemin ruhunu, felsefesini, dünya görüşünü, devlet ve millet anlayışını çok açık şekilde özetlemiş. Atatürk'ün kurduğu tam bağımsız ve bağlantısız millî Türk devleti, bu vecize ile diyor ki:* Biz iyilik de olsa kötülük de olsa kendimizden bekleriz. İyilik ve menfaatleri başkasından beklemek de, bütün kötülükleri başkasından beklemek de saflıktır. Bize iyilik ya da kötülük ârız olacaksa bu tamamen bizdendir. İyilik elde ettiğimizde kendimizi ödüllendirelim, kötülüğe maruz kaldığımızda da yine kendimizi sorumlu tutalım. Biz, her şeyi kendimizden beklemeliyiz. Bu, tamamen gerçekçi bir bakış açısıdır.* Biz her şeyi kendimizden bekleyen istiklalci Türk milletiyiz.* Biz, her şeyi Amerika'dan, Avrupa Birliği'nden, Rusya'dan, Çin'den, ondan bundan değil; sadece kendimizden bekleriz.* Biz, anayasa ve kanunlarımızı Amerika'nın, Avrupa Birliği'nin, onun bunun istekleri, talepleri, dayatmaları ve talimatları ile değil; sadece Türk milletinin bağımsız siyasi iradesiyle ve sadece Türk milletinin ihtiyaçları doğrultusunda yaparız.* Biz, yaşama imkânlarımızı, güvenliğimizi, refahımızı, kalkınmamızı, ilerleme ve gelişmemizi gâvurdan ve onların içimizdeki temsilcilerinden değil; yüzde yüz yerli ve millî olan kendimizden bekleriz. * "Her şeyi kendimizden bekleriz" cümlesine ikinci bir mana da verebiliriz. Buna göre bize gelecek kötülükleri başkasından değil de yine kendimizden bekleriz. Yani "Musa, kavminden, belirlediğimiz yere gitmek için yetmiş adam seçti. Onları sarsıntı yakalayınca bayıldılar. Musa, 'Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de bundan önce helâk ederdin. Şimdi içimizden birtakım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helâk mı edeceksin? Bu, sırf senin bir imtihanındır. Onunla dilediğin kimseyi saptırırsın, dilediğini de doğruya iletirsin. Sen, bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı. Sen, bağışlayanların en hayırlısısın' dedi." (Araf, 155). * Eğer bugün biz Türkiye Türkleri ve diğer dünya Türklüğü, istediğimiz iyi bir durumda değilsek, "her şeyi kendimizden bekleriz" cümlesinin anlamını idrak etmemiş ve gereğini yerine getirmemiş olmamızdandır. Yani olumlu ve olumsuz, iyi ve kötü her şeyi başkasından beklediğimiz için böylesine kötü bir durumdayız. O halde yapılması gereken şey son derece basittir. Türk milleti olarak yeniden derlenip toparlanarak, millî bir bilinç kuşanarak, özümüze, köklerimize, değerlerimize, kurumlarımıza, tarihsel kimliğimize, şahsiyetimize, ürettiğimiz ve yaşattığımız dev Türkİslam kültür ve medeniyet birikimimize dönerek tam bir istiklalci şahsiyet ve duruşla yeniden ayağa kalkma iradesi ortaya koymalıyız. Tarih, iradeli milletlerin düştüğü yerden kalkmasını bildiği zaman, o milletin tekrar var olduğu bir tecrübe sahnesidir. Türk milleti, tam istiklalci bir ruh ve şuurla dirilerek küllerinden yeniden doğmalıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015