Gerçeği söylemek, yalan insanlara nasip olmaz. Gerçeği söylemek nedir?
Gerçeğin sadece bir kısmını söylemek, diğer kısmını örtmek demektir. Düpedüz yalandır anlayacağınız. Bu yüzden gerçeği söylemek, gerçeği bütün bir halde haykırmaktır. Fısıldayıp susmak değil, nakış nakış işlemektir.
Prof. Dr. Haydar Baş, bunu her sahada yapıyor. Bakınız Atatürk çıkışına; Ehl-i Beyt çıkışına; Milli Ekonomi Modeli çıkışına! Her çıkışına üşenmeyip bakınız, detaylıca inceleyiniz. Yalanlarla yanlış yerlere koyulan taşları olması gerektiği yere koyan bir hareket görürsünüz. Doğruyu yalanlarla bezeli halden kurtarıp doğruluk sahasına iade eden bir dürüstlüğe şahit olursunuz.
Allah, doğruyu ve doğruyu anlatabilenleri anlatarak ömrümüzü sonlandırmayı nasip etsin.
Bakın gerçekten çok enteresandır; İslam'ı Allah peygamberlerle gönderiyor. Metin olarak değil, yaşayış olarak gönderiyor. Allah'ın, kaç yıl olduğunu bilmediğimiz yıllardır murad ettiği yol bu. Peygamber ertesinde de durum aynı olmaz mı? Haşa, Allah mı değişti; din mi değişti? Yoksa siz mi dininizi değiştirdiniz!?
"Seni yeryüzüne halife kıldık" diye peygamberlere hitap etmiş bir Allah, iddia ediliyor ki Peygamber'den sonraki halifeyi seçmemiş ola! Beyaza aslında siyah demekten ne farkı var bunun? Doğrunun ta kendini yalan göstermek, bu değil de ne?
Hilafet fert seçimine bırakılacak bir mevzu değil. Allah'ın halifesini, Allah seçer; zira temsil edeni temsil edilen seçer. Bu, en basitinden bir meseledir. Elçiyi Padişah'ın seçmesi garip mi?
Elbet değil ama düşünün ki, Allah'ın kulları; Allah'ın halifesini seçiyorlar. Ortada Allah rızası gayesi yok, olan şey gözleri kör eden nefis.
Eğer Alemlerin Rabbi, Habibi olan Resûlünü, İmam Ali'nin hilafeti konusunda, "Ey Resûl! Sana indirileni tebliğ et. Bunu yapmazsan, Peygamberliğini yapmamış gibi olursun" diyerek ikaz ediyorsa, bu ikaz Peygamberin ümmetini bağlayacak bir ikazdır.
Yani, Resûlullah'ı, görevini ifa etmemiş kılacak hayatiyette bir mesele bu. Öyleyse, buna tebliği reddedenleri de, "iman etmemiş gibi" yapacaktır. İman etmemiş gibi olmaksa; ortada kalmak değil, düpedüz küfür üzre olmaktır.
Öyleyse bir ölçüyle bitirelim:
Hz. Ali'nin ve soyunun hakkı olan hilafeti kim Allah'ın muradına zıt olarak çaldıysa bu bir nevi yalancı peygamberliktir. Allah'a düşmanlık, bu değil de nedir?
Gerçeğin sadece bir kısmını söylemek, diğer kısmını örtmek demektir. Düpedüz yalandır anlayacağınız. Bu yüzden gerçeği söylemek, gerçeği bütün bir halde haykırmaktır. Fısıldayıp susmak değil, nakış nakış işlemektir.
Prof. Dr. Haydar Baş, bunu her sahada yapıyor. Bakınız Atatürk çıkışına; Ehl-i Beyt çıkışına; Milli Ekonomi Modeli çıkışına! Her çıkışına üşenmeyip bakınız, detaylıca inceleyiniz. Yalanlarla yanlış yerlere koyulan taşları olması gerektiği yere koyan bir hareket görürsünüz. Doğruyu yalanlarla bezeli halden kurtarıp doğruluk sahasına iade eden bir dürüstlüğe şahit olursunuz.
Allah, doğruyu ve doğruyu anlatabilenleri anlatarak ömrümüzü sonlandırmayı nasip etsin.
Bakın gerçekten çok enteresandır; İslam'ı Allah peygamberlerle gönderiyor. Metin olarak değil, yaşayış olarak gönderiyor. Allah'ın, kaç yıl olduğunu bilmediğimiz yıllardır murad ettiği yol bu. Peygamber ertesinde de durum aynı olmaz mı? Haşa, Allah mı değişti; din mi değişti? Yoksa siz mi dininizi değiştirdiniz!?
"Seni yeryüzüne halife kıldık" diye peygamberlere hitap etmiş bir Allah, iddia ediliyor ki Peygamber'den sonraki halifeyi seçmemiş ola! Beyaza aslında siyah demekten ne farkı var bunun? Doğrunun ta kendini yalan göstermek, bu değil de ne?
Hilafet fert seçimine bırakılacak bir mevzu değil. Allah'ın halifesini, Allah seçer; zira temsil edeni temsil edilen seçer. Bu, en basitinden bir meseledir. Elçiyi Padişah'ın seçmesi garip mi?
Elbet değil ama düşünün ki, Allah'ın kulları; Allah'ın halifesini seçiyorlar. Ortada Allah rızası gayesi yok, olan şey gözleri kör eden nefis.
Eğer Alemlerin Rabbi, Habibi olan Resûlünü, İmam Ali'nin hilafeti konusunda, "Ey Resûl! Sana indirileni tebliğ et. Bunu yapmazsan, Peygamberliğini yapmamış gibi olursun" diyerek ikaz ediyorsa, bu ikaz Peygamberin ümmetini bağlayacak bir ikazdır.
Yani, Resûlullah'ı, görevini ifa etmemiş kılacak hayatiyette bir mesele bu. Öyleyse, buna tebliği reddedenleri de, "iman etmemiş gibi" yapacaktır. İman etmemiş gibi olmaksa; ortada kalmak değil, düpedüz küfür üzre olmaktır.
Öyleyse bir ölçüyle bitirelim:
Hz. Ali'nin ve soyunun hakkı olan hilafeti kim Allah'ın muradına zıt olarak çaldıysa bu bir nevi yalancı peygamberliktir. Allah'a düşmanlık, bu değil de nedir?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Taşkın / diğer yazıları
- Ölenden borç var doğana borç kalıyor / 08.06.2019
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018