Tarihin bilinen bütün devirlerinden beri, "iyi ve kötü" kavramı belirleyici unsur olmuştur. İyi; doğruyu, güzeli, haklıyı, pozitifi meydana çıkarmış. Kötü; yanlışı, çirkini, haksızı, negatifi meydana çıkarmıştır. Semaviyet arz eden tek inanış olan İslam'a göre; Allah (c.c) iyiliği emretmiş, kötülükten men etmiştir. İslam güneşi bütün alemleri, Rabbin ilahi emirleri doğrultusunda aydınlatırken, sözde semavi olduğu iddiası ile ortaya çıkan, kitap ehli "pagan" geleneğine uyarak, inanış, ibadet ve yaşayış yönünden putperest bir anlayışı benimsemişlerdir. Toplumsal gelişmeleri hep bu anlayışla şekillenerek vücut bulmuştur. Bu sebepledir ki ulaştıkları teknolojik üstünlüklerini insanlığın hayrına değil, kendi nefislerinin sapkın hevesleri doğrultusunda kullanmışlardır. Pagan geleneğine uyarak, Rabbin bütün pozitif kurallarına karşı durmuşlardır. Bunun sonucu doğal olarak, egoizmin merkez olduğu bir dünya düzeninin ortaya çıkması olmuştur. Bütün ilahi kaide ve kuralları ihlal eden, hatta yok sayan bu negatif oluşum, ulaştığı teknolojik, siyasi ve içtimai gücü kullanarak, sömürüye dayalı hakim düzeni oluşturmuştur. Bu sömürü düzeninin kural tanımazlığı karşısında, ilahi kurallara uyarak yaşamaya çalışanlar, nefsî müdafaa durumunda kalmışlardır. İnsanoğlunun en temel hakkı olan hayatiyetinin devamı yönünde verdiği bu savaş, Allah (c.c) tarafından, kendisine bahşedilen değerlerinin korunabilmesinin, meşru olan tek yoludur. Bu sebeple "sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın" ilahi emrine uymak kutsal savaştır.
İslam şekilcilikten uzak, sade, kibirden arınmış, sadece Allah rızasını gözeterek, nefsin azgınlıklar ve ilahi kurallara uymayan arzularından uzaklaşarak, hak ve adalet sınırları içinde yaşayarak, insanlığı iyiliğe, güzelliğe ve doğruluğa taşıma gayesinden başka bir amaç gözetmemiştir. Kitap ehli ise; semaviyet maskesi ile sözde tek Allah inancı ile ortaya çıkmalarına rağmen, nefislerinin arzularına uyarak, kültürel geçmişlerinde var olan "paganizm" (putperestlik) inancını, kendilerince din dedikleri, sapık yaşayışlarının içine monte ederek, Allah'ı ve O'nun elçilerini inkar etme yolunu benimsemişlerdir. Hz. İsa (a.s)'dan otuz yıl sonra ortaya çıkan bir takım insanlar, tamamen kendi dimağlarının hayal ürünü olan, sözde bir dini ortaya çıkarmışlardır. Giderek her kişinin kendi muhayyilesinin ürünü olan bine yakın sözde kutsal kitap (İncil) ortaya çıkarılarak tam bir kaos ve keşmekeş doğmuştur. Daha sonraları toplanan İznik Konsili tahrif ettikleri kitap (İncil) sayısını ancak dörde düşürebilmiştir. Ne yazık ki Allah'a isnat edilen bu kitaplar; Yuhanna, Luka, Matta, Markos gibi, insanların adıyla anılmaktadır. Allah'ın kitabı olduğu iddia edilen, bu söz tomarı ne yazık ki Yüce Yaratıcının değil, fani kulların kitabı olmaktan öteye gidememiştir. Bu sözde kutsal kitaplar, içerik bakımından da tevhidi inkar eden, Allah'a ortak (oğul) isnat eden, bir sapık düşüncenin ürünü olarak ortaya çıkmışlardır. Bu halleri ile çok tabiidir ki ve yanlışı, dolayısı ile kötüyü temsil etmekten öteye geçememişlerdir.
Hz. İsa (a.s)'ı çarmıhta tasvir eden, Hz. Meryem'i ikon olarak tapınılan şekil haline getiren bu temelsiz anlayış, geçmişte Yunan ve Roma'daki din anlayışının sözde semaviyet maskesi ile örtülmüş halidir. Çarmıh; yani Farsça "cahar: dört" rakamını ifade eder. Mıh'ın anlamı çivi demektir ve halen bu Farsça isim dilimizde kullanılmaktadır. Çarmıh; dört çiviyi ifade etmektedir. Kollarından ve ayaklarından dört adet çiviyle, arkasında bulunan ağaçlara çakılı olarak Yahudiler ve Romalılarca işkenceye tâbi tutulduğu varsayılan, Rabbin elçisi Hz. İsa (a.s) tasvir edildiği bu şekil, daha sonra haç (salip) oluvermiştir. Bu inanış tamamen yanlıştır ve kendilerine Hıristiyan ismini verenler tarafından uydurulmuştur.
Allah (c.c)'a göre tek din İslam'dır. Haç ve haçlılık inanışının taraftarları olan ehli salip; akıl almaz şiddet, yağma, kan, gözyaşı ve sapıklıklar sergileyerek, Allah'a ve O'nun ilahi düzenine karşı gelmeyi marifet saymışlardır. İsyan ve ihtirasları Yüce Yaratıcının koyduğu ilahi düzene karşı bütün insanlığı tehdit eder hale gelmiştir.
Bu tehlikenin karşısında duran, Allah'ın (c.c) emrettiği yolda, yani ilahi düzen ve adalet anlayışı yanında olan mümin kullar ise, "Hilal"i bayrak edinerek mücadelelerini sürdürmektedirler.
Bugüne kadar yanlışın ve kötünün karşısında doğru yani iyinin galebesi için savaşanların çatışması dünyayı şekillendirmektedir.
Ezelden ebede giden yolda, Hilal ve Sâlip hep var olacaktır. Ne mutlu Hilal'in zaferi için, Allah yolunda, ilahi düzenin, hak ve adaletin, korunması tarafında mücadele edenlere...
İslam şekilcilikten uzak, sade, kibirden arınmış, sadece Allah rızasını gözeterek, nefsin azgınlıklar ve ilahi kurallara uymayan arzularından uzaklaşarak, hak ve adalet sınırları içinde yaşayarak, insanlığı iyiliğe, güzelliğe ve doğruluğa taşıma gayesinden başka bir amaç gözetmemiştir. Kitap ehli ise; semaviyet maskesi ile sözde tek Allah inancı ile ortaya çıkmalarına rağmen, nefislerinin arzularına uyarak, kültürel geçmişlerinde var olan "paganizm" (putperestlik) inancını, kendilerince din dedikleri, sapık yaşayışlarının içine monte ederek, Allah'ı ve O'nun elçilerini inkar etme yolunu benimsemişlerdir. Hz. İsa (a.s)'dan otuz yıl sonra ortaya çıkan bir takım insanlar, tamamen kendi dimağlarının hayal ürünü olan, sözde bir dini ortaya çıkarmışlardır. Giderek her kişinin kendi muhayyilesinin ürünü olan bine yakın sözde kutsal kitap (İncil) ortaya çıkarılarak tam bir kaos ve keşmekeş doğmuştur. Daha sonraları toplanan İznik Konsili tahrif ettikleri kitap (İncil) sayısını ancak dörde düşürebilmiştir. Ne yazık ki Allah'a isnat edilen bu kitaplar; Yuhanna, Luka, Matta, Markos gibi, insanların adıyla anılmaktadır. Allah'ın kitabı olduğu iddia edilen, bu söz tomarı ne yazık ki Yüce Yaratıcının değil, fani kulların kitabı olmaktan öteye gidememiştir. Bu sözde kutsal kitaplar, içerik bakımından da tevhidi inkar eden, Allah'a ortak (oğul) isnat eden, bir sapık düşüncenin ürünü olarak ortaya çıkmışlardır. Bu halleri ile çok tabiidir ki ve yanlışı, dolayısı ile kötüyü temsil etmekten öteye geçememişlerdir.
Hz. İsa (a.s)'ı çarmıhta tasvir eden, Hz. Meryem'i ikon olarak tapınılan şekil haline getiren bu temelsiz anlayış, geçmişte Yunan ve Roma'daki din anlayışının sözde semaviyet maskesi ile örtülmüş halidir. Çarmıh; yani Farsça "cahar: dört" rakamını ifade eder. Mıh'ın anlamı çivi demektir ve halen bu Farsça isim dilimizde kullanılmaktadır. Çarmıh; dört çiviyi ifade etmektedir. Kollarından ve ayaklarından dört adet çiviyle, arkasında bulunan ağaçlara çakılı olarak Yahudiler ve Romalılarca işkenceye tâbi tutulduğu varsayılan, Rabbin elçisi Hz. İsa (a.s) tasvir edildiği bu şekil, daha sonra haç (salip) oluvermiştir. Bu inanış tamamen yanlıştır ve kendilerine Hıristiyan ismini verenler tarafından uydurulmuştur.
Allah (c.c)'a göre tek din İslam'dır. Haç ve haçlılık inanışının taraftarları olan ehli salip; akıl almaz şiddet, yağma, kan, gözyaşı ve sapıklıklar sergileyerek, Allah'a ve O'nun ilahi düzenine karşı gelmeyi marifet saymışlardır. İsyan ve ihtirasları Yüce Yaratıcının koyduğu ilahi düzene karşı bütün insanlığı tehdit eder hale gelmiştir.
Bu tehlikenin karşısında duran, Allah'ın (c.c) emrettiği yolda, yani ilahi düzen ve adalet anlayışı yanında olan mümin kullar ise, "Hilal"i bayrak edinerek mücadelelerini sürdürmektedirler.
Bugüne kadar yanlışın ve kötünün karşısında doğru yani iyinin galebesi için savaşanların çatışması dünyayı şekillendirmektedir.
Ezelden ebede giden yolda, Hilal ve Sâlip hep var olacaktır. Ne mutlu Hilal'in zaferi için, Allah yolunda, ilahi düzenin, hak ve adaletin, korunması tarafında mücadele edenlere...
Mustafa Bekaroğlu / diğer yazıları
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (48) / Yazı dizisi / 07.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (47) / Yazı dizisi / 06.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (46) / Yazı dizisi / 05.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (45) / Yazı dizisi / 04.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (44) / Yazı dizisi / 03.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (43) / Yazı dizisi / 02.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 01.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 28.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (41) / Yazı dizisi / 27.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (40) / Yazı dizisi / 26.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (47) / Yazı dizisi / 06.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (46) / Yazı dizisi / 05.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (45) / Yazı dizisi / 04.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (44) / Yazı dizisi / 03.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (43) / Yazı dizisi / 02.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 01.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 28.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (41) / Yazı dizisi / 27.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (40) / Yazı dizisi / 26.02.2006