Yandaki paragrafı 8-14 Ağustos 1996 tarih ve 233 sayılı haftalık Mesaj Dergisi'nden aldım. Tahminen bir hafta önce Meltem televizyonunda canlı olarak yayınlanan "Haftanın Sohbeti" programından alınmıştı.
Prof. Dr. Haydar Baş, bir televizyon programında, canlı olarak yukarıdaki ifadeleri kullandı.
İşte tam da burada hodri meydan diyorum ve bu ifadelerin benzerini, konuşmasında ya da eserlerinde kullanan bir başka misal gösterin/göstersinler diyorum. Muhterem Haydar Baş hocamın bu paragrafta geçen ifadelerine benzer bir ifade, belki de hiçbir kanaat önderinin, hiçbir "ağzı dualı" kişinin ne dilinden, ne de kaleminden dökülmüştür.
Bilenler bilir ki, muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocam, televizyondan canlı olarak yaptığı bu konuşmayı, ikili veya çoklu sohbetlerde de yapmış, yukarıda ismi geçen veya sohbet esnasında hatıra gelmediği için geçmeyen "zatlar" aleyhinde makam ve mevkisi ne olursa olsun, hiç kimsenin konuşmasına da müsaade etmemiş, kendince bir şeyler söylemeye çalışana da şu ölçü cümleyi söylemiştir; "Bu insanlar ne dine ne de vatana düşmandır, dine ve vatana düşmanlık içinde olmayan bir insan aleyhinde benim yanımda konuşamazsınız."
Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş bu bakış açısını kişiler değişmedikçe asla değiştirmemiştir.
Muhterem Haydar Baş'ı birilerinden ayıran bir başka en büyük özellik de, her zeminde ve zamanda aynı şeyleri konuşması, bir kişiye ne diyorsa bin kişiye de aynısını söylemesidir. Yani dün öyle bugün böyle olmamasıdır.
Kendi dışındaki insanlara bu derece mültefit ifadeler kullanan muhterem Haydar Baş hocamın herhangi birine haset etmesi, bunun için de o kişi ve kişiler aleyhinde olması, bir kampanya başlatması asla mümkün değildir.
Onun kıskanmadığını etrafında olanların kıskanması da mümkün değildir.
Ama şu da çok iyi bilinmelidir ve tanıyanlar da bilir ki, muhterem Haydar Baş hocam, dünya bir yana da olsa, tek başına da kalsa inandığı değerler uğruna, -ki bunlar, dindir, vatandır, bayraktır, askerdir, devlettir, millettir- mücadele verecek kadar gözü kara, yüreği pek ve kalbi iman doludur.
Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş'ın "bu insanlardan biri" ifadesi içinde yer alan Fethullah Gülen'e 1998 tarihinde mektup yazıp bir grup arkadaşla gönderdiği "Muhterem kardeşim Fethullah Efendi" şeklinde başlayan ve; "birbirimizi lüzum görülen hususlarda aydınlatmak, istişare etmek, varsa bir yanlıştan sakındırmak, üzerimize bir borç olduğu gibi kardeşlik hukukunun da bir gereğidir" cümlesiyle devam eden mektubu alıp okuyanın şu gerçeği görmesi mümkündür ki; aynı mültefit sözler Gülen'e de yapılmıştır; "Öte yandan zat-i alinizin ve arkadaşlarınızın ülkemizde ve dünyada yaptığı hayırlı hizmetleri takdirle karşılıyor ve hayırla anıyoruz."
Muhterem Haydar Baş hocamın Fethullah Gülen'e olan bu bakışı sayın Gülen değişmediği sürece (bu değişim konusunda neyi kastettiğimi ve bu değişimin bazı maddelerini dünkü yazımdan okuyabilirsiniz) aynı ölçüde korumuş, kaçınılmaz olarak sayın Gülen değişince de Muhterem Haydar Baş hocamın ona bakışı da değişmiştir.
Yeri gelmişken sayın Gülen, yukarıda ancak bir iki paragrafını verdiğim mektuba "bir Müslüman nezaketiyle" cevap vermek yerine mektubu ulaştıran arkadaşlara bir tek kelam etmemiş ve kısa bir süre sonra da; "Pek Muhterem Papa Cenapları" şeklinde başlayan malum mektubu Katolik dünyanın ruhani lideri Papa'ya sunmuş ve katıldığı bir özel televizyon programında da, bu yaptığına karşı çıkanları "dar görüşlü insanlar" ilan etmişti.
Tekrar başa dönersek.
Muhterem Haydar Baş hoca, hocalarından aldığı ve talebelerine verdiği eğitimde/terbiyede asla haset yapmamalarını, "hasedi/çekemezliği" Allah'ın takdirine baş kaldırmak olarak öğretmiştir.
İman-izan sahibi herkes kabul eder ki; haset ehli olan birisi yukarıdaki ifadeleri kullanmaz, kullanamaz.
Hiç kimse olayları çarpıtmasın.
Arı-duru bir imanla bu dediklerimi anlayan, her şeyi anlar.
Prof. Dr. Haydar Baş, bir televizyon programında, canlı olarak yukarıdaki ifadeleri kullandı.
İşte tam da burada hodri meydan diyorum ve bu ifadelerin benzerini, konuşmasında ya da eserlerinde kullanan bir başka misal gösterin/göstersinler diyorum. Muhterem Haydar Baş hocamın bu paragrafta geçen ifadelerine benzer bir ifade, belki de hiçbir kanaat önderinin, hiçbir "ağzı dualı" kişinin ne dilinden, ne de kaleminden dökülmüştür.
Bilenler bilir ki, muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocam, televizyondan canlı olarak yaptığı bu konuşmayı, ikili veya çoklu sohbetlerde de yapmış, yukarıda ismi geçen veya sohbet esnasında hatıra gelmediği için geçmeyen "zatlar" aleyhinde makam ve mevkisi ne olursa olsun, hiç kimsenin konuşmasına da müsaade etmemiş, kendince bir şeyler söylemeye çalışana da şu ölçü cümleyi söylemiştir; "Bu insanlar ne dine ne de vatana düşmandır, dine ve vatana düşmanlık içinde olmayan bir insan aleyhinde benim yanımda konuşamazsınız."
Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş bu bakış açısını kişiler değişmedikçe asla değiştirmemiştir.
Muhterem Haydar Baş'ı birilerinden ayıran bir başka en büyük özellik de, her zeminde ve zamanda aynı şeyleri konuşması, bir kişiye ne diyorsa bin kişiye de aynısını söylemesidir. Yani dün öyle bugün böyle olmamasıdır.
Kendi dışındaki insanlara bu derece mültefit ifadeler kullanan muhterem Haydar Baş hocamın herhangi birine haset etmesi, bunun için de o kişi ve kişiler aleyhinde olması, bir kampanya başlatması asla mümkün değildir.
Onun kıskanmadığını etrafında olanların kıskanması da mümkün değildir.
Ama şu da çok iyi bilinmelidir ve tanıyanlar da bilir ki, muhterem Haydar Baş hocam, dünya bir yana da olsa, tek başına da kalsa inandığı değerler uğruna, -ki bunlar, dindir, vatandır, bayraktır, askerdir, devlettir, millettir- mücadele verecek kadar gözü kara, yüreği pek ve kalbi iman doludur.
Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş'ın "bu insanlardan biri" ifadesi içinde yer alan Fethullah Gülen'e 1998 tarihinde mektup yazıp bir grup arkadaşla gönderdiği "Muhterem kardeşim Fethullah Efendi" şeklinde başlayan ve; "birbirimizi lüzum görülen hususlarda aydınlatmak, istişare etmek, varsa bir yanlıştan sakındırmak, üzerimize bir borç olduğu gibi kardeşlik hukukunun da bir gereğidir" cümlesiyle devam eden mektubu alıp okuyanın şu gerçeği görmesi mümkündür ki; aynı mültefit sözler Gülen'e de yapılmıştır; "Öte yandan zat-i alinizin ve arkadaşlarınızın ülkemizde ve dünyada yaptığı hayırlı hizmetleri takdirle karşılıyor ve hayırla anıyoruz."
Muhterem Haydar Baş hocamın Fethullah Gülen'e olan bu bakışı sayın Gülen değişmediği sürece (bu değişim konusunda neyi kastettiğimi ve bu değişimin bazı maddelerini dünkü yazımdan okuyabilirsiniz) aynı ölçüde korumuş, kaçınılmaz olarak sayın Gülen değişince de Muhterem Haydar Baş hocamın ona bakışı da değişmiştir.
Yeri gelmişken sayın Gülen, yukarıda ancak bir iki paragrafını verdiğim mektuba "bir Müslüman nezaketiyle" cevap vermek yerine mektubu ulaştıran arkadaşlara bir tek kelam etmemiş ve kısa bir süre sonra da; "Pek Muhterem Papa Cenapları" şeklinde başlayan malum mektubu Katolik dünyanın ruhani lideri Papa'ya sunmuş ve katıldığı bir özel televizyon programında da, bu yaptığına karşı çıkanları "dar görüşlü insanlar" ilan etmişti.
Tekrar başa dönersek.
Muhterem Haydar Baş hoca, hocalarından aldığı ve talebelerine verdiği eğitimde/terbiyede asla haset yapmamalarını, "hasedi/çekemezliği" Allah'ın takdirine baş kaldırmak olarak öğretmiştir.
İman-izan sahibi herkes kabul eder ki; haset ehli olan birisi yukarıdaki ifadeleri kullanmaz, kullanamaz.
Hiç kimse olayları çarpıtmasın.
Arı-duru bir imanla bu dediklerimi anlayan, her şeyi anlar.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024