Sendikalar işçilerin haklarını arayabilmesi için önemli işlevleri olan kurumlar. Hükümet, sendikalar konusunda epeydir bir çalışma yapıyor.
Yasal düzenlemelerle önce uygun ortam ve zemin hazırlandı. Hangi sendikaların ayakta kalması gerektiği çok önceden belirlendi. İşçiler ya kendi rızalarıyla ya da cebren belli bazı sendikalara üye olmak zorunda bırakıldı.
Yeni düzenlemelerle bundan böyle bir işçi sendikasının işyeri veya işletmede toplu iş sözleşmesi yapması için 2 bin üyesinin bulunması, kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde 1’inin üyesi bulunması, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarısından fazlasının, işletmede ise yüzde 40’nın kendi üyesi olması şartı aranacak.
Sendikalar konusundaki yeni düzenlemelerle birlikte önceden belirlenen sendikalar dışında hiçbir sendika ayakta kalamayacak.
Dolayısıyla bundan sonra ayakta kalan sendikaların tamamı olmasa da çoğu, iktidar tarafından akredite edilmiş sendikalar olacak. Bundan sonra işverenin dayatmalarını işçilere kabul ettiren kurumlar hüviyetine bürünecek sendikalar. İşçilerin grev yapabilmeleri artık çok daha zorlaşacak, işverenin takdir ettiğine razı olmaktan başka çaresi kalmayacak çalışanların.
Eskiden ekmek aslanın ağzında derlerdi hükümetin yaptığı yeni düzenlemelerle midesine kadar inmiş ekmeği aslan almaya çalışacak işçiler.
Bu bağlamda sendikalarla ilgili düzenlemelerde çalışanlar lehine, vatandaş lehine hiçbir adım yok.
Kazaların sorumlusu var mı?
İş kazaları geçtiğimiz günlerde İstanbul’da meydana gelen ve 11 işçimizin hayatına mal olan iş kazası üzerine tekrar gündeme geldi.
Türkiye iş kazasında AB lideri. Türkiye’deki iş kazası sayısı AB’den 6 kat fazla. Bu durum Çalışma Bakanlığı’nın görevini yerine getirmediğini çok net ortaya koyuyor. Türkiye’de kanayan bir yara iş kazaları. Birinci görevi bu kazaları en aza indirmek olan Çalışma Bakanlığı acaba ne yapıyor? Bu görev kapsamında bugüne kadar hangi tedbirler alındığına ve hangi adımlar atıldığına dair doğru düzgün hiçbir açıklama yapılmadı.
Hangi tedbir gerekiyorsa bu tedbirlerin alınıp alınmadığını, iş güvenliğinin sağlanıp sağlanmadığına dair Bakanlık ne gerekiyorsa yapmalıdır. Çünkü 10 yılda 10 binden fazla işçi iş kazalarına kurban veriliyorsa burada görevi ihmal kesinlikle söz konusudur.
Başbakan’ın deyimine benzer ifade edersek, “Bakanlık yan gelip yatma yeri değildir.”
Eğer bu konuda tedbir almayacaksa Çalışma Bakanlığı neden var?
Birinci görevini bile tümüyle ihmal eden bir Bakanlığın varlığıyla yokluğu bir değil midir?
İnsan hayatına Türkiye kadar az değer verilen dünyada başka bir ülke olduğunu sanmıyorum.
Ne kadar tedbir alırsanız alın iş kazaları mutlaka olacaktır, bazı kazalar ne yaparsanız yapın önlenemez ama İstanbul Esenyurt’taki kaza –eğer tedbir alınmış olsaydı– önlenebilecek bir kazaydı. Yanıcı malzemelerden üretilmiş bir çadırda kalmak zorunda bırakılan işçilerden 11’i elim kaza sonucu öldü. Bu insanlara bir konteynırda kalmayı bile çok görülmüş ve üstüne üstlük sigortaları bile yapılmamış.
Böyle olaylar batılı ülkelerde olduğunda o alanla ilgili siyasi yetkililer hemen istifalarını sunarlar.
Peki, Türkiye’de bu işin sorumlusu kim?
Türkiye’de sorumlu yok…
Türkiye’ye hiçbir şeyden sorumlu olmayan sınırlı sorumlu bir iktidar olunca durum böyle oluyor demek ki.
Yasal düzenlemelerle önce uygun ortam ve zemin hazırlandı. Hangi sendikaların ayakta kalması gerektiği çok önceden belirlendi. İşçiler ya kendi rızalarıyla ya da cebren belli bazı sendikalara üye olmak zorunda bırakıldı.
Yeni düzenlemelerle bundan böyle bir işçi sendikasının işyeri veya işletmede toplu iş sözleşmesi yapması için 2 bin üyesinin bulunması, kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde 1’inin üyesi bulunması, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarısından fazlasının, işletmede ise yüzde 40’nın kendi üyesi olması şartı aranacak.
Sendikalar konusundaki yeni düzenlemelerle birlikte önceden belirlenen sendikalar dışında hiçbir sendika ayakta kalamayacak.
Dolayısıyla bundan sonra ayakta kalan sendikaların tamamı olmasa da çoğu, iktidar tarafından akredite edilmiş sendikalar olacak. Bundan sonra işverenin dayatmalarını işçilere kabul ettiren kurumlar hüviyetine bürünecek sendikalar. İşçilerin grev yapabilmeleri artık çok daha zorlaşacak, işverenin takdir ettiğine razı olmaktan başka çaresi kalmayacak çalışanların.
Eskiden ekmek aslanın ağzında derlerdi hükümetin yaptığı yeni düzenlemelerle midesine kadar inmiş ekmeği aslan almaya çalışacak işçiler.
Bu bağlamda sendikalarla ilgili düzenlemelerde çalışanlar lehine, vatandaş lehine hiçbir adım yok.
Kazaların sorumlusu var mı?
İş kazaları geçtiğimiz günlerde İstanbul’da meydana gelen ve 11 işçimizin hayatına mal olan iş kazası üzerine tekrar gündeme geldi.
Türkiye iş kazasında AB lideri. Türkiye’deki iş kazası sayısı AB’den 6 kat fazla. Bu durum Çalışma Bakanlığı’nın görevini yerine getirmediğini çok net ortaya koyuyor. Türkiye’de kanayan bir yara iş kazaları. Birinci görevi bu kazaları en aza indirmek olan Çalışma Bakanlığı acaba ne yapıyor? Bu görev kapsamında bugüne kadar hangi tedbirler alındığına ve hangi adımlar atıldığına dair doğru düzgün hiçbir açıklama yapılmadı.
Hangi tedbir gerekiyorsa bu tedbirlerin alınıp alınmadığını, iş güvenliğinin sağlanıp sağlanmadığına dair Bakanlık ne gerekiyorsa yapmalıdır. Çünkü 10 yılda 10 binden fazla işçi iş kazalarına kurban veriliyorsa burada görevi ihmal kesinlikle söz konusudur.
Başbakan’ın deyimine benzer ifade edersek, “Bakanlık yan gelip yatma yeri değildir.”
Eğer bu konuda tedbir almayacaksa Çalışma Bakanlığı neden var?
Birinci görevini bile tümüyle ihmal eden bir Bakanlığın varlığıyla yokluğu bir değil midir?
İnsan hayatına Türkiye kadar az değer verilen dünyada başka bir ülke olduğunu sanmıyorum.
Ne kadar tedbir alırsanız alın iş kazaları mutlaka olacaktır, bazı kazalar ne yaparsanız yapın önlenemez ama İstanbul Esenyurt’taki kaza –eğer tedbir alınmış olsaydı– önlenebilecek bir kazaydı. Yanıcı malzemelerden üretilmiş bir çadırda kalmak zorunda bırakılan işçilerden 11’i elim kaza sonucu öldü. Bu insanlara bir konteynırda kalmayı bile çok görülmüş ve üstüne üstlük sigortaları bile yapılmamış.
Böyle olaylar batılı ülkelerde olduğunda o alanla ilgili siyasi yetkililer hemen istifalarını sunarlar.
Peki, Türkiye’de bu işin sorumlusu kim?
Türkiye’de sorumlu yok…
Türkiye’ye hiçbir şeyden sorumlu olmayan sınırlı sorumlu bir iktidar olunca durum böyle oluyor demek ki.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Oyları hunharca bölün… / 23.03.2024
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023