19 Mayıs’taki bağımsızlık yürüyüşü 30 Ağustos’ta sele dönüştü

Milli bayramlarını gerektiği gibi kutlamayanlar ve o bayramların ruhunu özümseyemeyenler, ülkelerini ve milletlerini aydınlık bir geleceğe asla taşıyamazlar.

Bir 30 Ağustos Zafer Bayramı daha geçti ama devlet büyüklerinde zoraki, göstermelik ve sembolik birtakım kutlamalar dışında hiçbir şey görmedik.

Atatürk gibi "Bağımsızlık benim karakterimdir" duruşuna sahip olmayanların daha fazla bir şey yapması da beklenemezdi şüphesiz.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da yaktığı bağımsızlık yürüyüşü, 26 Ağustos Büyük Taarruz ile sele dönüşmüş 30 Ağustos'ta büyük zaferini ilan ederek 9 Eylül'de Anadolu'yu kirleten çer çöpü Ege'ye dökmüştür.

Ama Atatürk'ün kazandığı zafer sadece bununla sınırlı değildir, o sadece Yunan'ı denize dökmemiştir, askeri, siyasi, stratejik ve diplomatik dehasıyla İngiliz'i, Fransız'ı, İtalyan'ı ve daha nice işgal unsurlarını da denize dökmüştür.

Atatürk'ün tarihi başarısını sadece Yunan'la sınırlandırmak, maksatlı ve haince bir yaklaşımdır, İngiliz'in sözcülüğünü yapmaktır.

Atatürk, Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda dosta güven, düşmana korku veren askeri kabiliyetlerinin ötesinde mükemmel bir devlet adamı, mükemmel bir siyasetçi, mükemmel bir ekonomist, mükemmel bir sosyolog, mükemmel bir psikolog, mükemmel bir tarihçiydi ve daha nice üstün özelliklere sahipti.

Böyle bir lidere sahip olduğumuz için ne kadar şükretsek, gurur duysak azdır. 

Durum buyken, Atatürk'ün kurduğu ülkede Atatürk'ün kurduğu Diyanet, hutbelerde milli bayramlarda bile Atatürk'e rahmetle, saygıyla, hürmetle anmıyor. Yine Atatürk'ün kurduğu ülkede devlet büyükleri, siyasetçiler sadece prosedür gereği Atatürk'ü anıp, onun çizgisinden çok uzak icraatlar ve söylemler ortaya koymalarına rağmen, onun emanetlerine sahip çıkacaklarının sözünü verip duruyorlar.

İşin garip tarafı, bu sene 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda, program yapan, bayramı coşkulu bir şölenle kutlayan tek parti Bağımsız Türkiye Partisi oldu.

BTP adına gurur duyduk ama Türkiye'nin genel anlamda siyaseti adına oldukça üzüldük. Her parti kutlamalar, şölenler yapmalıydı. Milletimizi o günün bağımsızlık ve mücadele ruhuyla, o ruhu yaşatan Atatürk'le yeniden buluşturmalıydı. Ama bunu yapmak sadece BTP'ye nasip oldu. Tebrik ediyoruz ve teşekkür ediyoruz.

BTP, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul'da 30 Ağustos Zafer Bayramı Şöleni'ni organize etti. Bağımsız Türkiye sevdalıları, Türk bayraklarıyla çocuklarıyla salonu doldurdular. Saygı duruşu, İstiklal Marşı, Andımız, marşlar, folklor, sinevizyon ve daha niceleri, salon bayraklarla gelincik tarlasına döndü.

Özellikle marşlarda çocukların Türk bayraklarıyla sahnede toplanması, marşlara coşkuyla iştirak etmeleri bizleri ayrıca duygulandırdı.

Ve programın sonunda BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın konuşması tek kelimeyle muhteşemdi, her bir kelimesi ayrı bir öneme sahipti.

Özetle bazı tespitleri aktarmaya çalışacağım:

"Bundan 100 sene önce, senin atan bir mücadele vermiş ve bir zafer kazanmış. İnsanın 40 gün 40 gece bu zaferi kutlaması lazım. Bu böyle büyük bir olay. Bugün dönüyorum bakıyorum hiçbir siyasi partide tık yok. Ama nasıl olsun? Türklüğün bile tartışıldığı günlerden geçiyoruz."

"Atatürk'ün sadece Yunan'ı yendiğine ilişkin bazı saçma sapan yersiz iddialar dolaşıyor. Bu, Yunan devşirmelerinin Atatürk'ün aleyhinde propaganda yapmak için uydurduğu bir yalan. Atatürk, Yunan'ı değil, bütün yedi düveli hakikaten Anadolu'dan temizliyor."

"Lozan'da İngilizler masaya oturup dedi ki; 'Anadolu'da Kürt azınlıktır, Rum azınlıktır, Laz azınlıktır, Çerkez azınlıktır, Süryani azınlıktır, Arap azınlıktır, Acem azınlıktır, Boşnak azınlıktır.' Daha, 'Türk azınlıktır.' İngiliz'in Lozan'daki derdi Anadolu'nun hakim tek bir unsurunun olmamasıydı."

"Yani İngiliz bize şunu demedi; 'Anadolu Türklerin, burası Türk diyarı, Türk milletinin vatanı. Bu Kürtler de burada azınlık' demedi. 'Kürtler azınlıkken Türkler de azınlık' dedi. Çünkü Anadolu'nun tek bir millet çatısında buluşmasını istemiyordu. İşte Atatürk o fikre diz çöktürdü."

"Bugün ortaya atılan '100 yıllık mesele' söylemi, tamamıyla tarihi gerçekliklerden uzak, tam bir hikayedir. Eğer siz 100 yıl önce bir mesele arıyorsanız o mesele Anadolu'nun Türk'e bırakılmaması meselesiydi. Ve 100 yıl önceye bir cevap vermek istiyorsanız vereceğiniz cevap 'Anadolu Türk'ündür' cevabıdır, başka cevap olmaz."

"Şeyh Said niye ayaklandı? Din elden gidiyor diye ayaklandı. Herkes bunu anlatıyor. Demek ki neymiş, Şeyh Said'in isyanı da Kürt isyanı değilmiş."

"100 yıl önce Anadolu'da hangi etnik grubun hangi sıkıntısı vardı ki etnik anlamda isyan etsin? Tam bir zırva, tam bir hikaye. Dolayısıyla kardeşçe yaşanan bir Anadolu inşa edildi ve bugünlere getirildi."

"Zafer dediğimiz şey bir bütün ve eğer sadece düşmanın Anadolu'dan postallarının temizlemesi olsaydı konu, 30 Ağustos Zaferi'nden sonra bir şey yapılmazdı. Ama ne yapılıyor? Deniyor ki; 'Bu zafer yetmez. Eğer bu topraktaki hakimiyet benim olacaksa, bu devlet benimdir diyebileceksem, Türk milleti olarak benim şu şu şu finansal, ekonomik ve sosyolojik çalışmaları yapmam lazım.'"

"Dolayısıyla 'Tam bağımsızlık ve zafer benimdir' diyebilmen için ne gerekiyormuş? Limanlar yabancıların olmayacak. Limanlar senin olacak. 'Özelleştirdim, para aldım, şu kadar yılda kâr ettim', geç o işi. Bu liman senin olacak. Köprüler, otoyollar senin olacak. Madenler senin olacak. Bankalar senin olacak. Eğer senin olursa sen 'zafer benim' diyebiliyorsun."

"Bugün biz, zafer kazandığımız günlerin ne yazık ki gerisine düşmüş vaziyetteyiz. Dün bize yabancı unsurların rica dahi edemeyeceği şeyleri bugün biz hayata geçirebiliyoruz. Ekonomik faaliyet anlamında söylüyorum."

"Tam bağımsız bir Türkiye hayal ediyorsak bunun tam bağımsız bir ekonomik ayağı olmak zorunda."

"Aradan 100 yıl geçiyor, bir Haydar Hoca çıkıyor ve diyor ki: 'Evet, benim o zaferi bugün de taşımam ve yaşamam için bu ekonomik bağımsızlığı tam anlamıyla elime almam lazım' deyip bir model ortaya koyuyor."

"İşte bizler o bağımsızlığı hayata geçirecek modelin bugün yaşayan temsilcileriyiz. O yüzden bu zafer bizim hakkımızdır. 'Bu zafer bizim kutlamaya sahip olduğumuz haktır' diyorum."