Hz. Ali, halifeliği döneminde Fedek’i neden sahiplerine vermedi?
Ebu Bekir’in Fedek hurmalığı zorla aldığı düşünülürse, Hz. Ali (a.s.) halife olunca her şey elinde ve emrinde olmasına rağmen, bu hurmalığı neden Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e teslim etmedi? Üç halifenin yaptıklarını değiştirmedi?
18.08.2023 08:09:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Ebu Bekir'in Fedek hurmalığı zorla aldığı düşünülürse, Hz. Ali (a.s.) halife olunca her şey elinde ve emrinde olmasına rağmen, bu hurmalığı neden Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e teslim etmedi? Üç halifenin yaptıklarını değiştirmedi?
Sünni alimler, Hz. Ali'nin (a.s.) halife iken önceki üç halifenin yaptıklarını değiştirmemesini, Fedek konusunda Ebu Bekir'in yaptıklarının tamamen doğru olduğunun ispatı olarak yorumlamaktadırlar.
"Ebu Bekir Fâtıma'nın (a.s.) mirasını yemiştir" iddiası: Sünni âlimler bu iddiayı tamamen reddetmektedirler.
İmam Zehebî, Mutahhar'a yazmış olduğu reddiyede şöyle demektedir:
"Mirasla ilgili ayetin umum ifade eden hükmünden Fedek arazisi yukarıdaki hadisle tahsis edilerek müstesna kılınmıştır. Kafirin ve kasten adam öldürenin ve kölenin de ayetin hükmü dışında kalarak mirasçı olamayacakları hususu da böyledir.
Kaldı ki, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer, Resûlullah'ın (s.a.v.) geri bıraktığı malının birkaç mislini Ali (a.s.) ve çocuklarına vermiştir. Bütün bunlardan başka Hz. Ömer, Resûlullah (s.a.v.) o mal ile nasıl tasarruf etmişse onların da aynısını yapmaları için Resûlullah (s.a.v.)'in terekesini Ali (a.s.) ve Abbas'a teslim etmesi, Ebu Bekir ve Ömer'e yapılan töhmeti reddeder."
Bu imam ayrıca, "Eğer Fâtıma (a.s.) miras yoluyla Fedek arazisine sahip çıkmışsa hibe iptal olmuştur. Fedek arazisi O'na hibe edilmişse miras iptal olmuştur. Eğer bu hibe Resûlullah (s.a.v.)'in hastalığı esnasında vukû bulmuşsa, birisine hakkından fazlasını tavsiye etmekten münezzehtir. Yok, eğer sıhhati zamanında Fedek arazisini hibe etmişse, bu hibenin o zaman teslim edilmiş olması şarttır" demektedir.
Resûlullah (s.a.v.) Fedek arazisini Fâtıma'ya (a.s.) hibe ettikten sonra bu durumun Ehl-i Beyt ve Müslümanların indinde bilinmeyip, yalnız Ümmü Eymen ve Ali tarafından bilinmiş olması nasıl mümkün olabilir? Bu bazı Sünni alimlerin iddialarıdır.
Buna cevap olarak Ehl-i Beyt alimleri diyor ki: Bu iddia olsa olsa Hz. Fâtıma'ya (a.s.) atılan bir iftiradır. Çünkü ayet ve hadislerle Hz. Fâtıma'nın masumiyeti ve Allah nazarındaki özel konumu tasdik edilmiştir.
Hz. Fâtıma'nın (a.s.) temiz ve her türlü pislikten uzak olduğu ile ilgili hadislerden örnekler verelim:
Vaile b. Eska'dan nakledilen rivayet şöyledir:
"Fâtıma'nın (a.s.) yanına vardım ve O'na Ali'nin (a.s.) nerede olduğunu sordum. 'Resûlullah (s.a.v.)'in yanına gitti' dedi. Ben O'nu beklemeye koyuldum. Aniden Peygamber (s.a.v.) teşrif buyurdu. Ali (a.s.), Hasan (a.s.), Hüseyin (a.s.) da O'nunla birlikte idiler.
Hz. Peygamber ve Hz. Ali her biri Hasan ve Hüseyin'den birinin elini tutmuştu. Peygamber Ali ve Fâtıma'yı yanına çağırdı Hasan ve Hüseyin'i dizlerine oturttu. Elbisesini onların üzerine örttü ve şöyle dua etti: Allah'ım bunlar Benim Ehl-i Beyt'imdir. Onlardan pisliği gider ve onları tertemiz kıl."
Resûlullah (s.a.v.) Hz. Fâtıma (a.s.) hakkında şöyle buyurmuştur:
"Allah-u Teala, kızım Fâtıma'nın kalp ve azalarını imanla öyle doldurmuştur ki, Allah'ın itaati için kendisini bütün meşguliyetlerden uzak tutmaktadır."
Hz. Fâtıma (a.s.) o kadar kendini Allah'a adamıştır ki, dünya malı için değil yalan söylemek, böyle bir şeyi düşünmeyi dahi aklına getirmeyecek bir yaradılıştadır.
Bu bakımdan, O'na iftira atmak, aslında O'nun hakkında nâzil olan ayetlere terstir. Ve bir mânâda ayeti inkardır. Hadislere terstir, Resûlullah (s.a.v.)'in O'nun hakkında söylediklerine, sünnete aykırıdır.
Hz. Fâtıma'nın (a.s.) verdiği mücadelede bir müddet sonra ses-siz kalmayı tercih etmesi bazı Sünni alimlerce O'nun verilen hükme razı olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.
Buna karşılık Ehl-i Beyt alimlerinin kimisi şöyle bir gerekçe getirmektedir: Bazen zalimin güçlü olduğundan dolayı mazlum, düşmanlar karşısında yüz suyunu korumak için sükut etmek zorunda kalıyor.
Mazlum Fâtıma (a.s.) da kesinlikle onlardan razı olmamış, üstelik bu dünyadan o gazap üzere ayrılmıştır. Buna Sünni alimler-den örnek vererek Buhari ve Müslim'de yer alan şu rivayete yer vermektedirler: "Fâtıma (a.s.) Ebu Bekir'e gazab etti; ondan uzak durdu ve ölünceye kadar da onunla konuşmadı."
Ebu Bekir'den rivayet edilen hadis konusu:
İbnu'l-Mutahhar diyor ki: "Ebu Bekir, Fâtıma'nın mirasını vermemiştir. Bu hususta yalnız kendisinin rivayet ettiği bir hadise dayanmış ve Fâtıma (a.s.)'ın mirasını yemiştir. Çünkü O'na sadaka helaldir.
Ebu Bekir, Resûlullah (s.a.v.)'in 'Peygamberler miras olarak dirhem veya dinar bırakmazlar. Onların bıraktıkları miras ancak ilimdir' mealindeki hadise dayanarak bu işi yapmıştır. Kur'an'ın hükmü ise bu hadise muhaliftir. Çünkü Allah şöyle buyuruyor: 'Allah, çocuklarınız hakkında, erkeğe iki kadının hissesi kadar tavsiye eder.'
Bu hüküm umumi olup, rivayet ettikleri hadisi de tekzib etmiştir. Başka ayetlerde şöyle buyuruluyor:
'Süleyman Davud'a vâris oldu.'
'Katından bana bir oğul bağışla ki, bana ve Yâkuboğulları'na mirasçı olsun.'
Hz. Ali'nin halife olunca Fedek'in durumunu değiştirmemesine Ehl-i Beyt alimleri ne diyor?
Ehl-i Beyt alimleri Hz. Ali (a.s.)'ın Fedek konusunda farklı ha-reket etmemesini üç madde ile açıklarlar:
1- Ehl-i Beyt gasp edilen mallarını geri almaz. Nitekim, Resû- lullah (s.a.v.) Mekke'yi fethedince, vaktiyle gasp edilmiş evini onlardan geri almadı.
2- Hz. Ali (a.s.), Hz. Fâtıma'ya (a.s.) uyarak Fedek'ten bir şey almadı. Hz. Ali'nin Fedek bahçesini almaması takiyye içindir.
3- Böyle bir uygulama için Hz. Ali'nin (a.s.) tam olarak özgür hareket etme gücüne sahip olması gerekir. Ancak yaşanan gelişmeler Hz. Ali'ye (a.s.) diğerlerinden farklı uygulamaları yapma imkanı vermemiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Sünni alimler, Hz. Ali'nin (a.s.) halife iken önceki üç halifenin yaptıklarını değiştirmemesini, Fedek konusunda Ebu Bekir'in yaptıklarının tamamen doğru olduğunun ispatı olarak yorumlamaktadırlar.
"Ebu Bekir Fâtıma'nın (a.s.) mirasını yemiştir" iddiası: Sünni âlimler bu iddiayı tamamen reddetmektedirler.
İmam Zehebî, Mutahhar'a yazmış olduğu reddiyede şöyle demektedir:
"Mirasla ilgili ayetin umum ifade eden hükmünden Fedek arazisi yukarıdaki hadisle tahsis edilerek müstesna kılınmıştır. Kafirin ve kasten adam öldürenin ve kölenin de ayetin hükmü dışında kalarak mirasçı olamayacakları hususu da böyledir.
Kaldı ki, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer, Resûlullah'ın (s.a.v.) geri bıraktığı malının birkaç mislini Ali (a.s.) ve çocuklarına vermiştir. Bütün bunlardan başka Hz. Ömer, Resûlullah (s.a.v.) o mal ile nasıl tasarruf etmişse onların da aynısını yapmaları için Resûlullah (s.a.v.)'in terekesini Ali (a.s.) ve Abbas'a teslim etmesi, Ebu Bekir ve Ömer'e yapılan töhmeti reddeder."
Bu imam ayrıca, "Eğer Fâtıma (a.s.) miras yoluyla Fedek arazisine sahip çıkmışsa hibe iptal olmuştur. Fedek arazisi O'na hibe edilmişse miras iptal olmuştur. Eğer bu hibe Resûlullah (s.a.v.)'in hastalığı esnasında vukû bulmuşsa, birisine hakkından fazlasını tavsiye etmekten münezzehtir. Yok, eğer sıhhati zamanında Fedek arazisini hibe etmişse, bu hibenin o zaman teslim edilmiş olması şarttır" demektedir.
Resûlullah (s.a.v.) Fedek arazisini Fâtıma'ya (a.s.) hibe ettikten sonra bu durumun Ehl-i Beyt ve Müslümanların indinde bilinmeyip, yalnız Ümmü Eymen ve Ali tarafından bilinmiş olması nasıl mümkün olabilir? Bu bazı Sünni alimlerin iddialarıdır.
Buna cevap olarak Ehl-i Beyt alimleri diyor ki: Bu iddia olsa olsa Hz. Fâtıma'ya (a.s.) atılan bir iftiradır. Çünkü ayet ve hadislerle Hz. Fâtıma'nın masumiyeti ve Allah nazarındaki özel konumu tasdik edilmiştir.
Hz. Fâtıma'nın (a.s.) temiz ve her türlü pislikten uzak olduğu ile ilgili hadislerden örnekler verelim:
Vaile b. Eska'dan nakledilen rivayet şöyledir:
"Fâtıma'nın (a.s.) yanına vardım ve O'na Ali'nin (a.s.) nerede olduğunu sordum. 'Resûlullah (s.a.v.)'in yanına gitti' dedi. Ben O'nu beklemeye koyuldum. Aniden Peygamber (s.a.v.) teşrif buyurdu. Ali (a.s.), Hasan (a.s.), Hüseyin (a.s.) da O'nunla birlikte idiler.
Hz. Peygamber ve Hz. Ali her biri Hasan ve Hüseyin'den birinin elini tutmuştu. Peygamber Ali ve Fâtıma'yı yanına çağırdı Hasan ve Hüseyin'i dizlerine oturttu. Elbisesini onların üzerine örttü ve şöyle dua etti: Allah'ım bunlar Benim Ehl-i Beyt'imdir. Onlardan pisliği gider ve onları tertemiz kıl."
Resûlullah (s.a.v.) Hz. Fâtıma (a.s.) hakkında şöyle buyurmuştur:
"Allah-u Teala, kızım Fâtıma'nın kalp ve azalarını imanla öyle doldurmuştur ki, Allah'ın itaati için kendisini bütün meşguliyetlerden uzak tutmaktadır."
Hz. Fâtıma (a.s.) o kadar kendini Allah'a adamıştır ki, dünya malı için değil yalan söylemek, böyle bir şeyi düşünmeyi dahi aklına getirmeyecek bir yaradılıştadır.
Bu bakımdan, O'na iftira atmak, aslında O'nun hakkında nâzil olan ayetlere terstir. Ve bir mânâda ayeti inkardır. Hadislere terstir, Resûlullah (s.a.v.)'in O'nun hakkında söylediklerine, sünnete aykırıdır.
Hz. Fâtıma'nın (a.s.) verdiği mücadelede bir müddet sonra ses-siz kalmayı tercih etmesi bazı Sünni alimlerce O'nun verilen hükme razı olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.
Buna karşılık Ehl-i Beyt alimlerinin kimisi şöyle bir gerekçe getirmektedir: Bazen zalimin güçlü olduğundan dolayı mazlum, düşmanlar karşısında yüz suyunu korumak için sükut etmek zorunda kalıyor.
Mazlum Fâtıma (a.s.) da kesinlikle onlardan razı olmamış, üstelik bu dünyadan o gazap üzere ayrılmıştır. Buna Sünni alimler-den örnek vererek Buhari ve Müslim'de yer alan şu rivayete yer vermektedirler: "Fâtıma (a.s.) Ebu Bekir'e gazab etti; ondan uzak durdu ve ölünceye kadar da onunla konuşmadı."
Ebu Bekir'den rivayet edilen hadis konusu:
İbnu'l-Mutahhar diyor ki: "Ebu Bekir, Fâtıma'nın mirasını vermemiştir. Bu hususta yalnız kendisinin rivayet ettiği bir hadise dayanmış ve Fâtıma (a.s.)'ın mirasını yemiştir. Çünkü O'na sadaka helaldir.
Ebu Bekir, Resûlullah (s.a.v.)'in 'Peygamberler miras olarak dirhem veya dinar bırakmazlar. Onların bıraktıkları miras ancak ilimdir' mealindeki hadise dayanarak bu işi yapmıştır. Kur'an'ın hükmü ise bu hadise muhaliftir. Çünkü Allah şöyle buyuruyor: 'Allah, çocuklarınız hakkında, erkeğe iki kadının hissesi kadar tavsiye eder.'
Bu hüküm umumi olup, rivayet ettikleri hadisi de tekzib etmiştir. Başka ayetlerde şöyle buyuruluyor:
'Süleyman Davud'a vâris oldu.'
'Katından bana bir oğul bağışla ki, bana ve Yâkuboğulları'na mirasçı olsun.'
Hz. Ali'nin halife olunca Fedek'in durumunu değiştirmemesine Ehl-i Beyt alimleri ne diyor?
Ehl-i Beyt alimleri Hz. Ali (a.s.)'ın Fedek konusunda farklı ha-reket etmemesini üç madde ile açıklarlar:
1- Ehl-i Beyt gasp edilen mallarını geri almaz. Nitekim, Resû- lullah (s.a.v.) Mekke'yi fethedince, vaktiyle gasp edilmiş evini onlardan geri almadı.
2- Hz. Ali (a.s.), Hz. Fâtıma'ya (a.s.) uyarak Fedek'ten bir şey almadı. Hz. Ali'nin Fedek bahçesini almaması takiyye içindir.
3- Böyle bir uygulama için Hz. Ali'nin (a.s.) tam olarak özgür hareket etme gücüne sahip olması gerekir. Ancak yaşanan gelişmeler Hz. Ali'ye (a.s.) diğerlerinden farklı uygulamaları yapma imkanı vermemiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.