Bu yazıya başladığım saatlerde tek parti iktidarı 1 Mayıs çalışmalarına çoktan başlamıştı. Örneğin Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan: "Hamdolsun, bugün dünyada ekonomik zorluklar, krizler, işsizlik dalgaları birçok ülkeyi sarsarken, Türkiye büyüyen, güçlenen, üretim ve istihdamda rekorlar kıran bir ülke hâline gelmiştir" dedi.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İstanbul için hangi yolların, durakların, alanların kapatılacağı, nerelere kaç polis, kaç toma konulacağına dair sözüm ona güvenlik tedbirlerini içeren tam 10 sahifelik bir talimatname hazırlamıştı.
Sayın Erdoğan'ın '1 Mayıs' mesajı ardından bütün bakanlar mesaj atma yarışına girecektir.
Sonra Sayın Erdoğan veya vekili tarafından yapılacak yazılı-sözlü açıklamada, iktidarları döneminde ne kadar istihdam sağladıkları, işçi hakları ve iş güvenliği başlıklarında propaganda yapılacak, maaşlar konusunda eski Türkiye ile dolar kuru veya yüzdelik örneklerle 'daha ne olsun' mesajı verilecektir.
Meclis muhalefeti ise mesajlarını paylaşıp iktidara bol bol eleştiri sıralayacaklar.
Koltuğu sağlam sendika başkanları günün öneminde, işçi haklarında bahsedip, iktidara birkaç cümle kurup lüks makam araçlarıyla sağlam koltuklarına çekilecek.
Bir kesim ise illegal örgüt bayrak ve amblemleriyle sözde işçi hakları için güvenlik güçleri ile çatışacak, medya çatışma görüntüleriyle reyting yaparken hükümet, bunlar üzerinden kendini aklayan cümleler kuracak.
Ertesi gün hükümet, yeni gündemler için söylemler geliştirecek. Muhalefet, iktidara laf yetiştirme telaşıyla strese girecek. Sendikalar, Temmuz artışları ve aralık2taki asgari ücret tartışmalarına kadar 'sus' moduna girecek.
İşçiler mi?
İşi olanlar işe gidip dinlenme aralarında iktidar partili olan iktidarın, muhalefet partilerini destekleyenler de muhalefetin söylemlerinin avukatlıklarını yapacak. Mola bittiğinde hep beraber modern köleliğe devam edecek.
Ölenler ise öldüğüyle kalacak
Avrupa'da en çok işçisi ölen ülke maalesef Türkiye ve işçi ölümleri son 20 yılda katlanarak artıyor.
İşte vahim tablo!
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) 2024 yılı "iş cinayeti" verilerini yayımladı. İSİG verilerine göre AKP iktidarı boyunca yaşanan iş cinayetleri şöyle:
2003 yılında en az 811 işçi,
2004 yılında en az 843 işçi,
2005 yılında en az 1.096 işçi,
2006 yılında en az 1.601 işçi,
2007 yılında en az 1.044 işçi,
2008 yılında en az 866 işçi,
2009 yılında en az 1.171 işçi,
2010 yılında en az 1.454 işçi,
2011 yılında en az 1.710 işçi,
2012 yılında en az 878 işçi,
2013 yılında en az 1.235 işçi,
2014 yılında en az 1.886 işçi,
2015 yılında en az 1.730 işçi,
2016 yılında en az 1.970 işçi,
2017 yılında en az 2.006 işçi,
2018 yılında en az 1.923 işçi,
2019 yılında en az 1.736 işçi,
2020 yılında en az 2.427 işçi,
2021 yılında en az 2.170 işçi
2022 yılında en az 1.843 işçi
2023 yılında en az 1.932 işçi
2024 yılında bin 897 işçi iş kazaları sonucunda öldü.
14 yaşında ve daha küçük 22 çocuk işçi, 15-17 yaş arası da 49 çocuk ve genç işçi öldü.
18-29 yaş arasında 395 işçinin hayatını kaybetti.
30-49 yaş arası 793
50-64 yaş arası 462
65 yaş ve üstü de 96
Raporda yaşı bilinmeyen 80 işçinin hayatını kaybettiği aktarılıyor.
İşçiler haklarını nasıl alır?
İşçilerin hak arama ve alma mücadeleleri dünyaya hakim ile kapitalizm, artık adı bile anılmayan sosyalizm ile mümkün olmadığı aşikardır. Aynı kafa ile hak arama gayretlerinin neticesi de ortadadır.
Ne yapılmasını gerektiğini Milli Ekonomi Modelinin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın cümleleriyle aktarayım;
"İşçi haklarında en önemli konu, piyasalarda emek arzı ile emek talebi arasında yaşanan dengesizliktir.
Eğer emek talep edenlerin şartları iyi ise, ne kadar sendikalaşma süreci yaşanırsa yaşansın, işçiler için gerçek manada hak elde etmek söz konusu olamaz.
Biz, Milli Ekonomi Modeli'nde yer alan sosyal devlet projeleri ile piyasada eksik kalan tüketimi dengelemekteyiz.
Bu sayede üretim hızına eşit bir tüketim hızı oluşturulacaktır.
Tam istihdam ve sürekli büyüme ancak böyle bir dengede sağlanabilir.
Ancak tam istihdamın olduğu bir ortamda, isteyen istediği ücretler ile çalışma hakkını elde edebilir.
Sosyal devletin gereği olarak desteklenen işçi, hem kendi işinde çalışacak hem de işinden aldığı ücret haricinde sosyal devletten sağlayacağı maddi destekle kalkınacaktır.
Milli Devlet - Sosyal Devlet anlayışımıza göre işçi kesimi bir yandan ekonomik olarak piyasalarda üretimi sağlayan emek gücüdür; diğer yandan da piyasaların dengesini teminde etkili bir tüketicidir.
Bize göre, piyasaların dengesi için işçi sınıfının tüketim kabiliyetinin arttırılması devlet eliyle yapılması gereken bir yükümlülüktür.
Milli Ekonomi Modeli'nde işçi olmak hayat boyu devam edecek bir kader de değildir.
İsteyen ve projesi olan herkese teminatsız ve sıfır faizli kredi imkânı ve bireylerin eğitim hayatları boyunca masraflarının milli devlet tarafından karşılanması projelerimiz ile her birey eğer kabiliyeti ve projesi varsa işveren olabilecektir.
Kısaca Milli Ekonomi Modeli ile işçilerimiz için yapmak istediklerimiz, bireysel olarak hayat standartlarını yükselterek insanca yaşamalarını sağlamaktır.
Bu sayede işçilerimiz zaten hak ettikleri ama kendilerine verilmeyeni almak için sokaklara dökülmeyeceklerdir."
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İstanbul için hangi yolların, durakların, alanların kapatılacağı, nerelere kaç polis, kaç toma konulacağına dair sözüm ona güvenlik tedbirlerini içeren tam 10 sahifelik bir talimatname hazırlamıştı.
Sayın Erdoğan'ın '1 Mayıs' mesajı ardından bütün bakanlar mesaj atma yarışına girecektir.
Sonra Sayın Erdoğan veya vekili tarafından yapılacak yazılı-sözlü açıklamada, iktidarları döneminde ne kadar istihdam sağladıkları, işçi hakları ve iş güvenliği başlıklarında propaganda yapılacak, maaşlar konusunda eski Türkiye ile dolar kuru veya yüzdelik örneklerle 'daha ne olsun' mesajı verilecektir.
Meclis muhalefeti ise mesajlarını paylaşıp iktidara bol bol eleştiri sıralayacaklar.
Koltuğu sağlam sendika başkanları günün öneminde, işçi haklarında bahsedip, iktidara birkaç cümle kurup lüks makam araçlarıyla sağlam koltuklarına çekilecek.
Bir kesim ise illegal örgüt bayrak ve amblemleriyle sözde işçi hakları için güvenlik güçleri ile çatışacak, medya çatışma görüntüleriyle reyting yaparken hükümet, bunlar üzerinden kendini aklayan cümleler kuracak.
Ertesi gün hükümet, yeni gündemler için söylemler geliştirecek. Muhalefet, iktidara laf yetiştirme telaşıyla strese girecek. Sendikalar, Temmuz artışları ve aralık2taki asgari ücret tartışmalarına kadar 'sus' moduna girecek.
İşçiler mi?
İşi olanlar işe gidip dinlenme aralarında iktidar partili olan iktidarın, muhalefet partilerini destekleyenler de muhalefetin söylemlerinin avukatlıklarını yapacak. Mola bittiğinde hep beraber modern köleliğe devam edecek.
Ölenler ise öldüğüyle kalacak
Avrupa'da en çok işçisi ölen ülke maalesef Türkiye ve işçi ölümleri son 20 yılda katlanarak artıyor.
İşte vahim tablo!
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) 2024 yılı "iş cinayeti" verilerini yayımladı. İSİG verilerine göre AKP iktidarı boyunca yaşanan iş cinayetleri şöyle:
2003 yılında en az 811 işçi,
2004 yılında en az 843 işçi,
2005 yılında en az 1.096 işçi,
2006 yılında en az 1.601 işçi,
2007 yılında en az 1.044 işçi,
2008 yılında en az 866 işçi,
2009 yılında en az 1.171 işçi,
2010 yılında en az 1.454 işçi,
2011 yılında en az 1.710 işçi,
2012 yılında en az 878 işçi,
2013 yılında en az 1.235 işçi,
2014 yılında en az 1.886 işçi,
2015 yılında en az 1.730 işçi,
2016 yılında en az 1.970 işçi,
2017 yılında en az 2.006 işçi,
2018 yılında en az 1.923 işçi,
2019 yılında en az 1.736 işçi,
2020 yılında en az 2.427 işçi,
2021 yılında en az 2.170 işçi
2022 yılında en az 1.843 işçi
2023 yılında en az 1.932 işçi
2024 yılında bin 897 işçi iş kazaları sonucunda öldü.
14 yaşında ve daha küçük 22 çocuk işçi, 15-17 yaş arası da 49 çocuk ve genç işçi öldü.
18-29 yaş arasında 395 işçinin hayatını kaybetti.
30-49 yaş arası 793
50-64 yaş arası 462
65 yaş ve üstü de 96
Raporda yaşı bilinmeyen 80 işçinin hayatını kaybettiği aktarılıyor.
İşçiler haklarını nasıl alır?
İşçilerin hak arama ve alma mücadeleleri dünyaya hakim ile kapitalizm, artık adı bile anılmayan sosyalizm ile mümkün olmadığı aşikardır. Aynı kafa ile hak arama gayretlerinin neticesi de ortadadır.
Ne yapılmasını gerektiğini Milli Ekonomi Modelinin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın cümleleriyle aktarayım;
"İşçi haklarında en önemli konu, piyasalarda emek arzı ile emek talebi arasında yaşanan dengesizliktir.
Eğer emek talep edenlerin şartları iyi ise, ne kadar sendikalaşma süreci yaşanırsa yaşansın, işçiler için gerçek manada hak elde etmek söz konusu olamaz.
Biz, Milli Ekonomi Modeli'nde yer alan sosyal devlet projeleri ile piyasada eksik kalan tüketimi dengelemekteyiz.
Bu sayede üretim hızına eşit bir tüketim hızı oluşturulacaktır.
Tam istihdam ve sürekli büyüme ancak böyle bir dengede sağlanabilir.
Ancak tam istihdamın olduğu bir ortamda, isteyen istediği ücretler ile çalışma hakkını elde edebilir.
Sosyal devletin gereği olarak desteklenen işçi, hem kendi işinde çalışacak hem de işinden aldığı ücret haricinde sosyal devletten sağlayacağı maddi destekle kalkınacaktır.
Milli Devlet - Sosyal Devlet anlayışımıza göre işçi kesimi bir yandan ekonomik olarak piyasalarda üretimi sağlayan emek gücüdür; diğer yandan da piyasaların dengesini teminde etkili bir tüketicidir.
Bize göre, piyasaların dengesi için işçi sınıfının tüketim kabiliyetinin arttırılması devlet eliyle yapılması gereken bir yükümlülüktür.
Milli Ekonomi Modeli'nde işçi olmak hayat boyu devam edecek bir kader de değildir.
İsteyen ve projesi olan herkese teminatsız ve sıfır faizli kredi imkânı ve bireylerin eğitim hayatları boyunca masraflarının milli devlet tarafından karşılanması projelerimiz ile her birey eğer kabiliyeti ve projesi varsa işveren olabilecektir.
Kısaca Milli Ekonomi Modeli ile işçilerimiz için yapmak istediklerimiz, bireysel olarak hayat standartlarını yükselterek insanca yaşamalarını sağlamaktır.
Bu sayede işçilerimiz zaten hak ettikleri ama kendilerine verilmeyeni almak için sokaklara dökülmeyeceklerdir."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025
- Ortadoğu'da ikinci dizayn dönemi / 30.06.2025
- Fitneye karşı Hüseyin olmak / 29.06.2025
- Sözde ‘Terörsüz Türkiye’ye’ feda edilen değerlerimiz / 28.06.2025
- NATO toplantısı öncesi ve sonrası / 27.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025
- Çay, buğday derken sıra zeytinde / 22.06.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025
- Ortadoğu'da ikinci dizayn dönemi / 30.06.2025
- Fitneye karşı Hüseyin olmak / 29.06.2025
- Sözde ‘Terörsüz Türkiye’ye’ feda edilen değerlerimiz / 28.06.2025
- NATO toplantısı öncesi ve sonrası / 27.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025
- Çay, buğday derken sıra zeytinde / 22.06.2025