Hz. Ali'nin velâyeti, Allah'ın kalesidir
Resûlullah (s.a.a.), Allah-u Teâlâ'nın şöyle buyurduğunu naklediyor: "Ali b. Ebî Tâlib'in velâyeti, Benim kalemdir. Kim Benim kaleme girerse, ateşimden/azabımdan emanda kalır!
26.05.2014 00:00:00
Resûlullah (s.a.a.) buyurdu ki: "Ali, Benden sonra her mü'minin velisidir." (İhkâkü'l-Hak, c.15, s.92; El-Emâlî, Şeyh Sadûk, s.12). Resûlullah (s.a.a.) buyurdu ki: "Kim (Allah'ın) asla kopmayacak sağlam kulpuna sarılmak istiyorsa, kardeşim ve vasîm olan Ali b. Ebî Tâlib'in velâyetine sarılsın; zira, hiç kuşkusuz onu seven ve onun velâyetini kabul eden, helak olmaz ve ona buğzeden ve düşmanlık besleyen, kurtuluşa ermez." (İsbâtü'l-Hüdât, c.2, s.39). Resûlullah (s.a.a.) buyurdu ki: "Ali, Allah'ın velisidir." (İhkâkü'l-Hak, c.15, s.88). Bir hadiste, İmam Muhammed Bâkır (a.s.), Resûlullah'tan (s.a.a.) şöyle nakletmektedir: "Ali'nin velâyeti üzerinde, ancak muttaki olanlar (takva sahipler), sabit kalırlar." (Ayyâşî Tefsiri, c.1, s.100; Nûru's-Sekaleyn Tefsiri, c.1, s.203). Bir hadiste, İmam Cafer-i Sâdık'ın (a.s.) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "?Hiç şüphesiz, Ali'nin velâyetini (hakkaniyetini bildiği hâlde inatla) inkâr eden kimse, puta tapan kimseye benzer." (El-İhtisâs, s.297). Resûlullah (s.a.a.) buyurdu ki: "Ya Ali, Allah ancak Benimle, sonra da seninle tanınmıştır; kim senin velâyetini, (bilerek) inkâr ederse, Allah'ın rubûbiyyetini inkâr etmiş gibi olur!" (Suleym b. Kays'ın Kitabı, s.244). Sâlih b. Meysem, babasından, İbn Abbâs'tan, o da Resûlullah'tan (s.a.a.) şöyle duyduğunu nakletmiştir: "Kim Ali b. Ebî Tâlib'in velâyetini inkâr ettiği hâlde Allah-u Teâlâ'ya kavuşursa, onun gazabına maruz kaldığı hâlde kavuşmuş olur. Allah, onun amallerinden hiçbir şeyi kabul etmez. Allah-u Teâlâ, yetmiş bin meleği onun yüzüne tükürmeleri için görevlendirir ve (Kıyâmet gününde) Allah onu siyah yüzlü ve mavi gözlü olarak haşr edecektir." (Bihârü'l-Envâr, c.39, s.293; Et-Terâif, s.156). Ali b. Bilâl, İmâm Ali Rızâ'dan (a.s.), o da İmâm Musâ Kâzım'dan (a.s.), o da İmâm Ca'fer-i Sâdık'tan (a.s.), o da İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s.), o da İmâm Zeynü'l-Âbidîn'den (a.s.), o da İmam Hüseyin'den (a.s.), o da İmam Ali'den (a.s.), o da Resûlullah'tan (s.a.a.), o da Cebrâîl'den (a.s.), o da Mîkâil'den (a.s.), o da İsrâfîl'den (a.s.), o da 'Levh'den nakletmiştir; orada ise 'Kalem'den şöyle nakledilmiştir: "Allah-u Teâlâ, buyuruyor ki: Ali b. Ebî Tâlib'in velâyeti, Benim kalemdir. Kim Benim kaleme girerse, ateşimden/azabımdan emanda kalır!" (Nûru's-Sekaleyn Tefsiri, c.5, s.39; Câmiü'l-Ahbâr, s.52; Ravza-tü'l-Muttakîn, c.13, s.212; Bihârü'l-Envâr, c.39, s.243; El-Emâlî, Şeyh Sadûk, s.195; İhkâkü'l-Hak, c.7, s.121; Uyûn-u Ahbâr-ir Rızâ, c.2, s.136; İsbâtü'l-Hüdât, c.2, s.32). Resûlullah (s.a.a.) buyurdu ki: "Bilin ki Ali, vasîlerin efendisi, muttakilerin imamı ve Benim bütün insanlar üzerindeki halifemdir. O, değerli ve yüce imamların babasıdır; ona itaat etmek Bana itâat etmektir ve onu tanımak, Beni tanımaktır." (Esrârü'ş-Şehâde, s.241).