Hz. Osman, Medine dönemi boyunca sürekli Resulullah (s.a.s) ile birlikte olmaya gayret gösterdi.
Ashabın en zenginlerinden biri olması, onun İslâma ve müslümanlara herkesten çok maddi yardımda bulunmasını sağladı. Bilhassa kâfirler üzerine sefere çıkan orduların techiz edilmesinde aşırı derecede cömert davrandığı görülmektedir. Tarihçiler onun Ceyş'ul-Usra diye adlandırılan Tebük seferine çıkacak ordunun techiz edilmesine yaptığı katkıyı övgüyle zikretmektedirler. O, bu ordunun yaklaşık üçte birini tek başına techiz etmiştir. Asker sayısının otuz bin kişi olduğu göz önüne alınırsa bu meblağın büyüklüğü rahatça anlaşılır. Yaptığı yardımın dökümü şöyledir:Gerekli takımlarıyla birlikte dokuz yüz elli deve ve yüz at, bunların süvarilerinin teçhizatı, on bin dinar nakit para (A. Köksal, IX,162). Onun bu davranışından çok memnun olan Resulullah (s.a.s); "Ey Allah'ım! Ben Osman'dan razıyım. Sen de razı ol" (İbn Hişam, Sîre, IV,161) diyerek duada bulunmuş ve; Bundan sonra Osman'a işledikleri için bir sorumluluk yoktur" (Suyûtî, a.g.e.,169) demiştir.Hz. Osman, Veda Haccı esnasında da Resulullah (s.a.s)'in yanındaydı. Resulullah (s.a.s) müslümanları ilgilendiren bir çok meselede Osman (r.a)'ın yardımına müracaat etmiştir (H.İ.Hasan, a.g.e., I, 256).Hz. Osman, hayattayken Cennetle müjdelenen on kişiden birisidir. Ebu Hureyre şöyle demektedir: "Osman, Resulullâh'tan Cenneti iki defa satın almıştır: Biri, Rume kuyusu ile diğeri de Ceyşul-Usre (Tebük ordusu)'yi teçhizi iledir" (Suyûtî, 170). Ebu Musa'dan rivayet edilen bir hadiste şöyle denilmektedir: "Resulullah (s.a.s), etrafı çevrili bir yere girdi ve beni kapıyı beklemekle görevlendirdi. Bir adam gelip girmek için izin istedi. Resulullah (s.a.s); "İzin ver ve onu Cennetle müjdele" dedi. Bu kimse Ebu Bekir'di. Peşinden başka birisi izin istedi. Resulullah (s.a.s) aynı şeyi tekrarladı. Sonra bir adam daha gelip izin istedi. Resulullah (s.a.s), biraz sustuktan sonra, şöyle dedi: "İzin ver ve onu da isabet edecek bir bela ile Cennetle müjdele". Bu kimse de Osman İbn Affan'dı" (Buhârî, Fedâilul-Ashab, 7; Müslim, Fedâilu's-Sahabe, 3; Farklı bir rivayet için bk. ibnül-Esîr, Üsdül-?âbe, III, 586-587).Hz. Osman nazik, kibar, kimseyi incitmemeye aşırı derecede dikkat gösteren bir kişiliğe sahipti. Giyim kuşamına ve oturup kalkmasına çok dikkat ederdi. O, bir edep ve haya timsaliydi. Resulullah (s.a.s) bile bu konuda ona karşı diğer insanlardan farklı davranırdı. Hz. Âişe (r.an)'dan rivayet edilen bir hadisde; bir gün Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in Resulullah (s.a.s)'ın yanına girdikleri, Resulullah (s.a.s)'ın onları, gelişi güzel oturduğu halde karşıladığı; peşinden, Hz. Osman'ın içeriye girmesiyle Resulullah (s.a.s)'ın toparlanarak oturduğu anlatılmaktadır. Hz. Âişe (r.an), Osman (r.a)'a neden farklı davrandığını sorduğunda Resulullah (s.a.s) şöyle karşılık vermişti: "Kendisinden meleklerin utandığı bir kimseden ben utanmayayım mı?" (Müslim, Fedâilus-Sahabe, III).Ashab-ı Kiram, Resulullah (s.a.s) zamanında Ebu Bekir (r.a) ve Ömer (r.a)'dan sonra sahabilerin en faziletlisi olarak onu görürlerdi (Buhârî, Fedailul-Ashab, 7). Resulullah (s.a.s), onun için; "Osman, Lut (a.s)'dan sonra ailesi ile birlikte ilk hicret eden kimsedir" (Suyûtî, 168) diyerek onu övmekteydi.Mutedil bir fiziki yapıya sahip olup, ne kısa ne de fazla uzun boyluydu. O, güzel yüzlü ve beyaz tenliydi. Yüzünde çiçek bozuğu vardı ve gür bir sakala sahipti. Omuzlarının arası geniş ve bacakları kalındı. Kolları uzun ve çokça kıllıydı. Saçtan gürdü ve tepesinden hafifçe dökülmüştü. Saçlarını kulaklarının altına kadar uzatır ve onları sarıya boyardı. Dişleri ise altın tellerle bağlanmıştı (İbn Asakir'den naklen Suyûtî, a.g.e., 167). Hadis rivayet eden sahabilerden dup, ondan yüz kırk altı hadis rivayet edilmiştir (Suyûtî, a.g.e., 166)...
Ashabın en zenginlerinden biri olması, onun İslâma ve müslümanlara herkesten çok maddi yardımda bulunmasını sağladı. Bilhassa kâfirler üzerine sefere çıkan orduların techiz edilmesinde aşırı derecede cömert davrandığı görülmektedir. Tarihçiler onun Ceyş'ul-Usra diye adlandırılan Tebük seferine çıkacak ordunun techiz edilmesine yaptığı katkıyı övgüyle zikretmektedirler. O, bu ordunun yaklaşık üçte birini tek başına techiz etmiştir. Asker sayısının otuz bin kişi olduğu göz önüne alınırsa bu meblağın büyüklüğü rahatça anlaşılır. Yaptığı yardımın dökümü şöyledir:Gerekli takımlarıyla birlikte dokuz yüz elli deve ve yüz at, bunların süvarilerinin teçhizatı, on bin dinar nakit para (A. Köksal, IX,162). Onun bu davranışından çok memnun olan Resulullah (s.a.s); "Ey Allah'ım! Ben Osman'dan razıyım. Sen de razı ol" (İbn Hişam, Sîre, IV,161) diyerek duada bulunmuş ve; Bundan sonra Osman'a işledikleri için bir sorumluluk yoktur" (Suyûtî, a.g.e.,169) demiştir.Hz. Osman, Veda Haccı esnasında da Resulullah (s.a.s)'in yanındaydı. Resulullah (s.a.s) müslümanları ilgilendiren bir çok meselede Osman (r.a)'ın yardımına müracaat etmiştir (H.İ.Hasan, a.g.e., I, 256).Hz. Osman, hayattayken Cennetle müjdelenen on kişiden birisidir. Ebu Hureyre şöyle demektedir: "Osman, Resulullâh'tan Cenneti iki defa satın almıştır: Biri, Rume kuyusu ile diğeri de Ceyşul-Usre (Tebük ordusu)'yi teçhizi iledir" (Suyûtî, 170). Ebu Musa'dan rivayet edilen bir hadiste şöyle denilmektedir: "Resulullah (s.a.s), etrafı çevrili bir yere girdi ve beni kapıyı beklemekle görevlendirdi. Bir adam gelip girmek için izin istedi. Resulullah (s.a.s); "İzin ver ve onu Cennetle müjdele" dedi. Bu kimse Ebu Bekir'di. Peşinden başka birisi izin istedi. Resulullah (s.a.s) aynı şeyi tekrarladı. Sonra bir adam daha gelip izin istedi. Resulullah (s.a.s), biraz sustuktan sonra, şöyle dedi: "İzin ver ve onu da isabet edecek bir bela ile Cennetle müjdele". Bu kimse de Osman İbn Affan'dı" (Buhârî, Fedâilul-Ashab, 7; Müslim, Fedâilu's-Sahabe, 3; Farklı bir rivayet için bk. ibnül-Esîr, Üsdül-?âbe, III, 586-587).Hz. Osman nazik, kibar, kimseyi incitmemeye aşırı derecede dikkat gösteren bir kişiliğe sahipti. Giyim kuşamına ve oturup kalkmasına çok dikkat ederdi. O, bir edep ve haya timsaliydi. Resulullah (s.a.s) bile bu konuda ona karşı diğer insanlardan farklı davranırdı. Hz. Âişe (r.an)'dan rivayet edilen bir hadisde; bir gün Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in Resulullah (s.a.s)'ın yanına girdikleri, Resulullah (s.a.s)'ın onları, gelişi güzel oturduğu halde karşıladığı; peşinden, Hz. Osman'ın içeriye girmesiyle Resulullah (s.a.s)'ın toparlanarak oturduğu anlatılmaktadır. Hz. Âişe (r.an), Osman (r.a)'a neden farklı davrandığını sorduğunda Resulullah (s.a.s) şöyle karşılık vermişti: "Kendisinden meleklerin utandığı bir kimseden ben utanmayayım mı?" (Müslim, Fedâilus-Sahabe, III).Ashab-ı Kiram, Resulullah (s.a.s) zamanında Ebu Bekir (r.a) ve Ömer (r.a)'dan sonra sahabilerin en faziletlisi olarak onu görürlerdi (Buhârî, Fedailul-Ashab, 7). Resulullah (s.a.s), onun için; "Osman, Lut (a.s)'dan sonra ailesi ile birlikte ilk hicret eden kimsedir" (Suyûtî, 168) diyerek onu övmekteydi.Mutedil bir fiziki yapıya sahip olup, ne kısa ne de fazla uzun boyluydu. O, güzel yüzlü ve beyaz tenliydi. Yüzünde çiçek bozuğu vardı ve gür bir sakala sahipti. Omuzlarının arası geniş ve bacakları kalındı. Kolları uzun ve çokça kıllıydı. Saçtan gürdü ve tepesinden hafifçe dökülmüştü. Saçlarını kulaklarının altına kadar uzatır ve onları sarıya boyardı. Dişleri ise altın tellerle bağlanmıştı (İbn Asakir'den naklen Suyûtî, a.g.e., 167). Hadis rivayet eden sahabilerden dup, ondan yüz kırk altı hadis rivayet edilmiştir (Suyûtî, a.g.e., 166)...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.