İki kadın. Biri Leyla Zana diğeri Merve Kavakçı. Birisi saçını neredeyse (askerimize olan sevgisinden olsa gerek!) subay tıraşı şeklinde yaptırmış. Diğeri ise başını deve hörgücü gibi bağlamış ve örtüsünü boğazından elbise içine hapsetmiş. Belki de bir zamanlar, yakınları dışında kimsenin tanımadığı isimlerdi. Şimdi Türkiye’den de taştı şöhretleri. Bu şöhretlerini magazin paparazzilerinden elde etmediler. Siyasi paparazzilerden elde ettiler. Görünüşte farklı kutuplarda olduğu zannedilen bu iki isim amaçta ortak olduklarını gösterdiler bizlere.
Kısa bir biyografi incelemesinden sonra analize devam edelim.
Leyla Zana. 14 yaşında hem de zamanın Diyarbakır Belediye başkanı ile evlenmiş. Kocası 12 Eylül sürecinde hapse girmiş. 14 yıl hapis yatmış. Bu süreç içinde Zana okuma, yazma öğrenmiş. 1991’de vekil seçtirilmiş. Meclis’e gelmiş ve “Bu yemini Türk ve Kürt halklarının kardeşliği adına ediyorum” diyerek yemin etmiş (!) Tabi tepkiler olmuş ama Ecevit ve arkadaşlarının, Kavakçı tepkisi yanında hiç sayılacak bir tepki olmuş.
14 yaşında evlenen ve kocası hapiste iken okuma, yazma fırsatı yakalayan ve daha sonra vekil edilen bayana, bayağıda ödül verilmiş.
1995 yılında Sakharov ödülü, 1994 Rafto Ödülü (Profesör Thorolf Rafto), 1995 Bruno-Kreisky-Preis ödülü, 1995 Aachener Friedenspreis Ödülü, Paris Şehri Gümüş Madalyası. Zana ayrıca Fransa’da Paris, İsviçre’de Cenevre şehirleri tarafından Onursal Vatandaş seçilmiş.
Merve Kavakçı. 19 Ağustos 1968 Sakarya doğumlu. Eğitim düzeyi yüksek bir ailenin çocuğu. Ankara tıp okurken başörtüsü yasağı nedeniyle okuldan ayrılmış. Sonra ABD’ye yerleşen ailesinin yanında, Texas Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği okumuş. Daha birinci sınıfta iken Ürdün asıllı ABD vatandaşı Ali Ahmad Abushanab ile evlendi. Böylece ABD vatandaşlığını hak etti. Sonra (1993’te) eşinin Türk düşmanlığı yaptığı gerekçesiyle ayrıldı. Türkiye’ye döndü. Siyasete başladı ve 1999’da Sivaslı iş adamı Bekir Lütfü Yıldırım ile evlendi. 2005’te ondanda ayrıldı. 2010’da üçüncü evliliğini yaptı.
O da bayağı ödül sahibi. Yılın Annesi Ödülü (1999 Türkiye), İnsanlığa Hizmet Ödülü (2000 Avusturya), İnsan Haklarının Gelişmesi ve Müslüman Kadının Güçlenmesi Çabalarının Tanınmasında Örnek Hizmet Ödülü Uluslararası Kadın ve Çocuk Derneği (2000 ABD), En Başarılı Kadınların Tanınması (2004 ABD), Sosyal Adalet Takdirname Belgesi (2006 ABD), Dünyanın En Etkili 500 Müslümanı (2009 ABD), Vefa Ödülü: (MAZLUMDER) (2011 Türkiye).
Ödül konusunda yeri gelmişken, Orhan Dede köşesinde, tarihe tarihi bir not düşmüştü; “Batılılar bir adama ödül veriyorlarsa, onların çıkarına bir iş yaptığı ya da yapacağı içindir. Bunun istisnası yoktur…”
Leyla Zana’yı Meclis’e bugünkü CHP’nin o zamanki versiyonu olan SHP sokmuştu. O süreçte yaşanılanları biliyorsunuz. SHP küme düşmüş, sol oylar Ecevit’e yönelmişti. Sonra CHP olacak SHP’nin asla iktidar olamayacağı da bir anlamda belgelenmişti. Çünkü Atatürk’ün partisi veya izinde olduğunu iddia eden bu zihniyet Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’ne alenen hakaret ve tehdit eden bu ve benzeri kişileri Meclis’e taşımıştı.
Sonra, meyvelerini bugün hep yabancıların topladığı, halkın ise aç kaldığı süreç başlamıştı. Refah Partisi yükseliyordu. Çiller koalisyonu ve 28 Şubat, Refah yerine Fazilet derken bir anda Ecevit başbakanlığında yeni bir hükümet.
Meclis’te yemin töreni. Merve Kavakçı Fazilet’ten vekil seçilmiş. Şimdilerde Şevket Kazan: “Ne Erbakan’ın ne benim (Kavakçı için) başörtüsü ile Meclis’e geleceğinden haberimiz yoktu. Bugünkü iktidarı planlayanların bir oyunuydu, dese de (maalesef) o günü tarih kaydetti.
Manzara içler acısıydı. Müslümanım diyenler, yine Müslümanlığımdan ötürü başörtüsü takıyorum, diyenlerle karşı karşıyaydı. Birileri Meclis’te Allah’ın açık emrine karşı duruş ve söylemlere giriyor. Diğerleri ise onları iyice tahrik ederek, tetikçilik yapıyordu.
Bu yaşanılanların bir bedeli olmalıydı. Oldu da. Ne DSP kaldı ortada. Ne de Fazilet veya Milli Görüş. Artık devir AKP’nindi. Çünkü herkes rolünü çok iyi oynamış ve Türkiye’nin ‘nur topu’ gibi bir partisi doğmuştu.
Soru; Türkiye’de siyasetçi sıkıntısı mı vardı ki, bu kişiler sahneye itildi? Bu şahısları siyasete dahil eden gücün amacı neydi?
Sonuç
Demokrasi Zana’yı yeniden Meclis’e taşıdı ve Zana Hanım: “Bağımsız Kürdistan’ı kuracağız, gerisine de ortak olacağız” anlamında birçok söylem ve icraatlara devam ediyor.
Merve Kavakçı ise tekrar yurda döndü ve itibar yetmez, trilyonları da isterim, diyor.
Yargı, Genelkurmay Başkanı’nı çetecilikle suçlarken ve birçok rütbeliyi içeri atarken Leyla Zana ve benzeri tiplemelere “demokrasi” şerbetini altın bardakla sunuyorlar. Tabi bu demokrasi anlayışını getiren iktidarda gururla aynaya bakıyor. Kavakçı’ya da; Sen merak etme! Hem itibarını, hem trilyonları demokrasi ağabeyin sana paşa, paşa ödeyecek diyor.
Yani herkes bildiğini okuyor. Biz ise yazıyoruz.
Kısa bir biyografi incelemesinden sonra analize devam edelim.
Leyla Zana. 14 yaşında hem de zamanın Diyarbakır Belediye başkanı ile evlenmiş. Kocası 12 Eylül sürecinde hapse girmiş. 14 yıl hapis yatmış. Bu süreç içinde Zana okuma, yazma öğrenmiş. 1991’de vekil seçtirilmiş. Meclis’e gelmiş ve “Bu yemini Türk ve Kürt halklarının kardeşliği adına ediyorum” diyerek yemin etmiş (!) Tabi tepkiler olmuş ama Ecevit ve arkadaşlarının, Kavakçı tepkisi yanında hiç sayılacak bir tepki olmuş.
14 yaşında evlenen ve kocası hapiste iken okuma, yazma fırsatı yakalayan ve daha sonra vekil edilen bayana, bayağıda ödül verilmiş.
1995 yılında Sakharov ödülü, 1994 Rafto Ödülü (Profesör Thorolf Rafto), 1995 Bruno-Kreisky-Preis ödülü, 1995 Aachener Friedenspreis Ödülü, Paris Şehri Gümüş Madalyası. Zana ayrıca Fransa’da Paris, İsviçre’de Cenevre şehirleri tarafından Onursal Vatandaş seçilmiş.
Merve Kavakçı. 19 Ağustos 1968 Sakarya doğumlu. Eğitim düzeyi yüksek bir ailenin çocuğu. Ankara tıp okurken başörtüsü yasağı nedeniyle okuldan ayrılmış. Sonra ABD’ye yerleşen ailesinin yanında, Texas Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği okumuş. Daha birinci sınıfta iken Ürdün asıllı ABD vatandaşı Ali Ahmad Abushanab ile evlendi. Böylece ABD vatandaşlığını hak etti. Sonra (1993’te) eşinin Türk düşmanlığı yaptığı gerekçesiyle ayrıldı. Türkiye’ye döndü. Siyasete başladı ve 1999’da Sivaslı iş adamı Bekir Lütfü Yıldırım ile evlendi. 2005’te ondanda ayrıldı. 2010’da üçüncü evliliğini yaptı.
O da bayağı ödül sahibi. Yılın Annesi Ödülü (1999 Türkiye), İnsanlığa Hizmet Ödülü (2000 Avusturya), İnsan Haklarının Gelişmesi ve Müslüman Kadının Güçlenmesi Çabalarının Tanınmasında Örnek Hizmet Ödülü Uluslararası Kadın ve Çocuk Derneği (2000 ABD), En Başarılı Kadınların Tanınması (2004 ABD), Sosyal Adalet Takdirname Belgesi (2006 ABD), Dünyanın En Etkili 500 Müslümanı (2009 ABD), Vefa Ödülü: (MAZLUMDER) (2011 Türkiye).
Ödül konusunda yeri gelmişken, Orhan Dede köşesinde, tarihe tarihi bir not düşmüştü; “Batılılar bir adama ödül veriyorlarsa, onların çıkarına bir iş yaptığı ya da yapacağı içindir. Bunun istisnası yoktur…”
Leyla Zana’yı Meclis’e bugünkü CHP’nin o zamanki versiyonu olan SHP sokmuştu. O süreçte yaşanılanları biliyorsunuz. SHP küme düşmüş, sol oylar Ecevit’e yönelmişti. Sonra CHP olacak SHP’nin asla iktidar olamayacağı da bir anlamda belgelenmişti. Çünkü Atatürk’ün partisi veya izinde olduğunu iddia eden bu zihniyet Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’ne alenen hakaret ve tehdit eden bu ve benzeri kişileri Meclis’e taşımıştı.
Sonra, meyvelerini bugün hep yabancıların topladığı, halkın ise aç kaldığı süreç başlamıştı. Refah Partisi yükseliyordu. Çiller koalisyonu ve 28 Şubat, Refah yerine Fazilet derken bir anda Ecevit başbakanlığında yeni bir hükümet.
Meclis’te yemin töreni. Merve Kavakçı Fazilet’ten vekil seçilmiş. Şimdilerde Şevket Kazan: “Ne Erbakan’ın ne benim (Kavakçı için) başörtüsü ile Meclis’e geleceğinden haberimiz yoktu. Bugünkü iktidarı planlayanların bir oyunuydu, dese de (maalesef) o günü tarih kaydetti.
Manzara içler acısıydı. Müslümanım diyenler, yine Müslümanlığımdan ötürü başörtüsü takıyorum, diyenlerle karşı karşıyaydı. Birileri Meclis’te Allah’ın açık emrine karşı duruş ve söylemlere giriyor. Diğerleri ise onları iyice tahrik ederek, tetikçilik yapıyordu.
Bu yaşanılanların bir bedeli olmalıydı. Oldu da. Ne DSP kaldı ortada. Ne de Fazilet veya Milli Görüş. Artık devir AKP’nindi. Çünkü herkes rolünü çok iyi oynamış ve Türkiye’nin ‘nur topu’ gibi bir partisi doğmuştu.
Soru; Türkiye’de siyasetçi sıkıntısı mı vardı ki, bu kişiler sahneye itildi? Bu şahısları siyasete dahil eden gücün amacı neydi?
Sonuç
Demokrasi Zana’yı yeniden Meclis’e taşıdı ve Zana Hanım: “Bağımsız Kürdistan’ı kuracağız, gerisine de ortak olacağız” anlamında birçok söylem ve icraatlara devam ediyor.
Merve Kavakçı ise tekrar yurda döndü ve itibar yetmez, trilyonları da isterim, diyor.
Yargı, Genelkurmay Başkanı’nı çetecilikle suçlarken ve birçok rütbeliyi içeri atarken Leyla Zana ve benzeri tiplemelere “demokrasi” şerbetini altın bardakla sunuyorlar. Tabi bu demokrasi anlayışını getiren iktidarda gururla aynaya bakıyor. Kavakçı’ya da; Sen merak etme! Hem itibarını, hem trilyonları demokrasi ağabeyin sana paşa, paşa ödeyecek diyor.
Yani herkes bildiğini okuyor. Biz ise yazıyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Kimliğimizi güncellememiz lazım / 07.11.2025
- Türkiyelilik bize uymaz / 06.11.2025
- İcazetten meşruiyete 23 yıl / 05.11.2025
- Bebek katiline övgü Erhan Usta’ya tepki / 03.11.2025
- Öldürmeyin, bedelini ödeyemezsiniz / 02.11.2025
- Siyasal casusluk / 01.11.2025
- Ülkemiz siyasetçilerinin tarih bilgisi yok mu? / 31.10.2025
- ‘Paranın dini olmaz’ dediler yolsuzlukları patlattılar / 30.10.2025
- Tek adam vesayetinin bittiği gün / 29.10.2025
- Suriye’de kim, kime entegre oluyor / 27.10.2025
- Türkiyelilik bize uymaz / 06.11.2025
- İcazetten meşruiyete 23 yıl / 05.11.2025
- Bebek katiline övgü Erhan Usta’ya tepki / 03.11.2025
- Öldürmeyin, bedelini ödeyemezsiniz / 02.11.2025
- Siyasal casusluk / 01.11.2025
- Ülkemiz siyasetçilerinin tarih bilgisi yok mu? / 31.10.2025
- ‘Paranın dini olmaz’ dediler yolsuzlukları patlattılar / 30.10.2025
- Tek adam vesayetinin bittiği gün / 29.10.2025
- Suriye’de kim, kime entegre oluyor / 27.10.2025

















































































