İmam Ali'nin hilafeti ve halifenin vasıfları

Ehl-i Beyt külliyatı ile pek çok gerçeği öğrendik. Bunlardan en önemlisi elbette İmam Ali efendimizin imametini bilmemizdir. İmam Ali eserinde Gadr-i Hum ile ilgili bilgiler mevcut. Hz. Peygamberin veda haccından dönerken Gadr-i Hum denilen yerde 124 bin sahabesine verdiği meşhur hutbe. Bu hutbenin altı yerinde Hz. Ali efendimiz Peygamberimiz tarafından, ondan sonra Müslümanların imamı olarak ilan edildi. Hz. Resûl buradaki velayet ilanının Allah'ın emri ile olduğunu özellikle belirtmiştir. "Ey Resûl! Sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan Peygamberliğini tebliğ etmemiş gibi olursun." (Maide, 67) ayeti nazil olduktan sonra Gadr-i Hum hutbesi irad edilmiştir. Altı yerde Hz. Ali efendimizden halife olarak bahsedilir. Biri şöyledir: "Dikkat edin! İşte ben bunu eda ettim. Dikkat edin! İşte ben tebliğ ettim. Dikkat edin! İşte ben duyurdum. Dikkat edin! İşte ben açıkladım. Benden sonra Emir'ül mü'minin olmak ondan başka hiç kimseye caiz değildir! Daha sonra Resûlullah (sav) onu, ayakları dizlerinin hizasına gelecek şekilde kaldırdı ve sonra şöyle dedi: "Ey insanlar! İşte bu benim kardeşim, vasim, ilmimin sahibi, bana iman edenler içinde benden sonra Rabbimin kitabını tefsir edecek halifemdir. Ey Allah'ım! Onunla dost olanlarla dost ol, ona düşman olanlara düşman ol, onu inkar edene lanet et, onun hakkını reddedenlere gazap et." Gadr-i Hum hadisi 220 Sünni eserde yer bulan büyük bir hakikattir. Hz. Resul sıhhatinde hilafetin İmam Ali'den sonra Hz. Fatıma'nın soyundan gelen onun evlatlarının hakkı olduğunu yüzlerce hadis ile vurgulamıştır. Bu hutbeden kısa bir süre sonra Allah resulü ahrete rıhlet etti ancak hutbede sahabesine emanet ettiği ağır yük unutuldu. Sakife gölgeliğinde bir avuç sahabe Hz. Ebubekir'i halife seçti.  İslam'da halifenin seçim usulünü değiştiren bu ilk olay aslında İslam tarihini de İslam çizgisinden çıkarmıştır. Zira Allah Resûlünün Allah'ın emri ile halifeyi tayin etmesi aslında bu yüce makama liyakatle ilgilidir. İmam Ali efendimiz ve sonrasında Ehl-i Beyt soyundan gelen diğer imamlar imamların vasıflarını belirtmişlerdir. İmam Cafer efendimizden örnek verelim: "Allah, İbrahim'i nebi yapmadan önce kul edindi. Resûl yapmadan önce nebi yaptı. Halil edinmeden önce Resûl yaptı. İmam yapmadan önce Halil edindi. Bütün meziyetleri üzerinde toplayınca dedi ki: "Seni insanların üzerine imam yapacağım." İbrahim, "benim soyumdan da?" diye buyurdu. Allah buyurdu ki: "Ahdim zalimlere ulaşmaz?" (Bakara, 124) Yani akılsız kimse muttakilere imam olamaz." (Usul-i Kâfi c.1, sayfa 285) İmam Cafer buyurdu ki: "?bir zamanlar insanların imamı Resûlullah'tı. Sonra Ali oldu. Başkaları da diyorlar ki: muaviye de imamdı. Sonra Hasan imam oldu. Sonra Hüseyin oldu. Başkaları da Yezid b. Muaviye ve Hüseyin b. Ali imamdır diyorlar. Ama bu ikisi de eşit değildi. Eşit olamazlar." (Usul-i Kâfi, c.2, sayfa 44) İmam Cafer dostlarıyla yaptığı konuşmalarda, "halifelerin dini bilgiden yoksun oluşlarını İslam açısından yönetim hakkında sahip olmadıklarına" delil göstermiştir. Ehl-i Beyt imamlarının, mevcut hükümete karşı ilmi ve dini yönden bir mücadele tarzı geliştirmeleri de hükümetlerin bu eksiklikleri nedeniyledir. Ehl-i Beyt imamlarının sahip oldukları, bir imamdan diğerine eğitim almadan geçen üstün ilim hakkında hadisleri vardır. "Biz itaat edilmesi Allah tarafından farz kılınan insanlarız. Oysaki sizler o insanlara itaat ediyorsunuz. Ki, insanlar onların cehaleti yüzünden Allah katından mazur olamayacaklardır." Prof. Dr. Haydar Baş Bey, Sünnilik konusunda Kur'an'da bir ayet ve Hz. Peygamberin bir hadisi olmadığını ısrarla vurgular. Ehl-i Beyt hakkında ise ayetler ve hadisler ortadadır. Bugünün Müslümanları, Sünnilik adı altında gerçekleri gizlese de Sayın Baş külliyat ile bunları gözler önüne serdi. Bize düşen bugüne kadar anlatılan yanlışları kabul yerine doğruları öğrenmektir.