İmam Kazım’ın, tutukluluğu sırasında yaptığı vasiyet
İmam Kâzım, bir rivayete göre Hicri 179 senesinde Terviye Günü’nden bir gün önce yani Zilhicce ayının yedinci gününde, bir diğer rivayete göre de Hicri 179 senesinin Receb ayının 27. gününde halife Harun Reşid’in emriyle tutuklandı
18.01.2024 17:54:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





İmam Kâzım, bir rivayete göre Hicri 179 senesinde Terviye Günü'nden bir gün önce yani Zilhicce ayının yedinci gününde, bir diğer rivayete göre de Hicri 179 senesinin Receb ayının 27. gününde halife Harun Reşid'in emriyle tutuklandı.
Tutukluğunun üzerinden elli gün geçtikten sonra İmam Câfer-i Sâdık'ın oğulları İshak ve Ali, Mekke'de bulunan Abdurrahman b. Eslem'in yanına geldiler.
Yanlarında İmam Kâzım'ın kendi el yazısıyla yazdığı bir mektup vardı. Bu mektupta getirilmesini istediği bazı ihtiyaçları vardı.
Dediler ki: "İmam bu ihtiyaçların şu şekilde karşılanmasını emretti: Eğer başına bir şey gelirse bunları oğlu Ali'ye verin. Çünkü o, İmam'ın halifesi ve işlerinin yöneticisidir."
İmam Kâzım, Basra hapishanesine götürülürken Abdullah b. Merhum'u çağırdı. Ve ona bir mektup vererek onu, oğlu Ali'ye ulaştırmasını emretti. Ve dedi ki: "O, benim vasimdir. İşlerimin idarecisidir. Ve oğullarımın en iyisidir."
İmam Kâzım Basra hapishanesinden bir mektup yazarak oğlu İmam Rıza'nın kendisinin vasisi olduğunu bildirdi.
Hüseyin b. Muhtar'ın şöyle dediği rivayet edilir: "Hapishanede bulunan Ebu'l- Hasan'dan bize bir levha ulaştı. Levhada, 'Yetkilerim en büyük oğluma aittir' diyordu."
Hicri 180 senesinde -İmam'ın Basra'da bir saat kaldığını ifade eden rivayeti esas alırsak- İmam Kâzım Bağdat'a geldi. Ali b. Yaktin İmam'ın yanına gitti. Ve yanında Ali Rıza'nın olduğunu gördü.
Dedi ki: "Ey Ali b. Yaktin! Bu benim oğullarımın efendisidir. Ben, ona, kendi künyemi bağışladım."
Bu meseleyi Hişam b. Hakem'e açınca, Hişam ona şöyle dedi: "İmam, kendisinden sonra yetkinin oğluna ait olduğunu anlatmış."
Hicri 181-183 yılları arasındaki dönemde de hapisten Ali b. Yaktin'e şöyle yazdı: "... Oğlum (İmam Rıza) benim çocuklarımın seyyididir. Ona, kendi künyemi bağışladım."
İMAM RIZA'NIN İMAMLIĞI
Yezid b. Selit ez-Zeydî'den şöyle rivayet edilir: "Mekke yolunda Ebu Abdullah ile karşılaştık. Biz bir topluluktuk. Ona dedim ki: 'Anam babam sana feda olsun. Sizler pak imamlarsınız. Ancak, ölüm size de mutlak erişecektir. Bana bir şey söyle, bu hususta bana karşı çıkacak kimselere kanıt olarak göstereyim.'
Dedi ki: 'Evet, şunlar benim çocuklarım ve şu da onların seyyididir.' Oğlu Mûsa'yı işaret etti.
Ondan sonra İmam Mûsa Kâzım'la karşılaştım. Ona dedim ki: 'Anam babam sana feda olsun. Babanın verdiği haberin benzerini senin de bana bildirmeni istiyorum.'
Bana dedi ki: Babam bugünlere benzemeyen bir zamanda yaşadı. Ben evimden çıkarken zâhirde oğullarıma vasiyet ettim ve onları oğlum Ali'ye ortak kıldım. Ama bâtında sadece aklı başında olan bir kimseye, Ali'ye vasiyetimi yaptım.
Ey Yezid! Bu sende bir emanet olarak kalsın. Bunu sadece aklı başında olan bir kimseye veya yüce Allah'ın, kalbini iman ya da tasdikle sınadığı bir kimseye söyle.
Ama o da bunu ancak Harun'dan beş sene sonra açıklayabilir. Aradan dört sene geçince ona dilediğini sor, o inşaallah sana cevap verecektir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali rıza eserinden)
Tutukluğunun üzerinden elli gün geçtikten sonra İmam Câfer-i Sâdık'ın oğulları İshak ve Ali, Mekke'de bulunan Abdurrahman b. Eslem'in yanına geldiler.
Yanlarında İmam Kâzım'ın kendi el yazısıyla yazdığı bir mektup vardı. Bu mektupta getirilmesini istediği bazı ihtiyaçları vardı.
Dediler ki: "İmam bu ihtiyaçların şu şekilde karşılanmasını emretti: Eğer başına bir şey gelirse bunları oğlu Ali'ye verin. Çünkü o, İmam'ın halifesi ve işlerinin yöneticisidir."
İmam Kâzım, Basra hapishanesine götürülürken Abdullah b. Merhum'u çağırdı. Ve ona bir mektup vererek onu, oğlu Ali'ye ulaştırmasını emretti. Ve dedi ki: "O, benim vasimdir. İşlerimin idarecisidir. Ve oğullarımın en iyisidir."
İmam Kâzım Basra hapishanesinden bir mektup yazarak oğlu İmam Rıza'nın kendisinin vasisi olduğunu bildirdi.
Hüseyin b. Muhtar'ın şöyle dediği rivayet edilir: "Hapishanede bulunan Ebu'l- Hasan'dan bize bir levha ulaştı. Levhada, 'Yetkilerim en büyük oğluma aittir' diyordu."
Hicri 180 senesinde -İmam'ın Basra'da bir saat kaldığını ifade eden rivayeti esas alırsak- İmam Kâzım Bağdat'a geldi. Ali b. Yaktin İmam'ın yanına gitti. Ve yanında Ali Rıza'nın olduğunu gördü.
Dedi ki: "Ey Ali b. Yaktin! Bu benim oğullarımın efendisidir. Ben, ona, kendi künyemi bağışladım."
Bu meseleyi Hişam b. Hakem'e açınca, Hişam ona şöyle dedi: "İmam, kendisinden sonra yetkinin oğluna ait olduğunu anlatmış."
Hicri 181-183 yılları arasındaki dönemde de hapisten Ali b. Yaktin'e şöyle yazdı: "... Oğlum (İmam Rıza) benim çocuklarımın seyyididir. Ona, kendi künyemi bağışladım."
İMAM RIZA'NIN İMAMLIĞI
Yezid b. Selit ez-Zeydî'den şöyle rivayet edilir: "Mekke yolunda Ebu Abdullah ile karşılaştık. Biz bir topluluktuk. Ona dedim ki: 'Anam babam sana feda olsun. Sizler pak imamlarsınız. Ancak, ölüm size de mutlak erişecektir. Bana bir şey söyle, bu hususta bana karşı çıkacak kimselere kanıt olarak göstereyim.'
Dedi ki: 'Evet, şunlar benim çocuklarım ve şu da onların seyyididir.' Oğlu Mûsa'yı işaret etti.
Ondan sonra İmam Mûsa Kâzım'la karşılaştım. Ona dedim ki: 'Anam babam sana feda olsun. Babanın verdiği haberin benzerini senin de bana bildirmeni istiyorum.'
Bana dedi ki: Babam bugünlere benzemeyen bir zamanda yaşadı. Ben evimden çıkarken zâhirde oğullarıma vasiyet ettim ve onları oğlum Ali'ye ortak kıldım. Ama bâtında sadece aklı başında olan bir kimseye, Ali'ye vasiyetimi yaptım.
Ey Yezid! Bu sende bir emanet olarak kalsın. Bunu sadece aklı başında olan bir kimseye veya yüce Allah'ın, kalbini iman ya da tasdikle sınadığı bir kimseye söyle.
Ama o da bunu ancak Harun'dan beş sene sonra açıklayabilir. Aradan dört sene geçince ona dilediğini sor, o inşaallah sana cevap verecektir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali rıza eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.