CHP'nin 38'inci Olağan Kurultayı'nın iptali istemiyle açılan davanın 30 Haziran'daki duruşmasına günler kaldı.
Günler yaklaştıkça bu davayla alakalı 'mutlak butlan' tartışması da alevleniyor.
Malum, mutlak butlan "kurultay yok hükmünde" demek.
Mahkemenin mutlak butlan kararı alması durumunda CHP lideri Özgür Özel bu kararı tanımayacaklarını, mücadele edeceklerini söylüyor, Kılıçdaroğlu'nun da bu kararı tanımaması gerektiğini ifade ediyor.
Kılıçdaroğlu ise Özel'in bu talebini kabul etmiyor ve bu kararından dolayı da kendisine yönelen eleştirilere de şu şekilde cevap veriyor:
''Kurultay davasını açan ben değilim. 'Değişimci' olan delegelerin başlattığı bir yargı sürecidir. Bu davada partiyi tartıştırmamak için ifadeye gitmedim. Erdoğan'ın 'Şaibeli kurultay' dediği zaman buna cevap verilmemesinin bizi getirdiği nokta bu.
Mahkeme kararını 'Tanımıyorum' demenin hukuki olarak bir karşılığı yok. Görevi kabul etmezsem o zaman kayyum riski var. Umarım böyle bir karar çıkmaz. Neden bu kadar korkuyorlar? Kayyum gelse daha mı iyi olur? Kayyuma sebep olsam bu kez bana '13 yıl partiyi yönettin, şimdi de buna izin verdin' diye tepki gösterirler.
Şu an Özgür Bey ile konuşacak bir konu yok. Ne zaman isterse arar görüşürüz. Karar ne zaman çıkacak, ne çıkacak belli değil…"
Kılıçdaroğlu, bazılarının dillendirdiği, "Göreve gelse bile partiyi yönetemez" iddialarına ise, "Partiyi 13 yıl kim yönetti?" şeklinde cevap verdi.
Bu noktada Kılıçdaroğlu'na şunu hatırlatmakta fayda var; 38. Olağan Kurultay'la CHP lideri olan Özgür Özel görevine başladıktan sonra CHP'de çok şeyler değişti. Bugünkü CHP ile, Kılıçdaroğlu'nun 13 yıl yönettiği CHP arasında farklar var.
Şöyle ki; 14-28 Mayıs seçimlerinden sonraki ilk yerel seçimlerde CHP birçok yeni belediyeyi AKP'den aldı ve ikincilikten birinciliğe yükseldi. İmamoğlu'nun ve diğer belediye başkanlarının tutuklanma süreciyle birlikte yaşanan mağduriyeti artıya çevirdi ve bu durum, olağanüstü kurultayda Özgür Özel'in tüm delegelerin oyunu almasını sağladı.
Böyle bir durumda Kılıçdaroğlu, mutlak butlan kararıyla CHP'nin lider koltuğuna oturursa, bu asla önceki Kılıçdaroğlu dönemi gibi olmayacaktır. Mağduriyetler sebebiyle oluşan sinerji, Kılıçdaroğlu'na yönelik öfkeye dönüşecektir.
CHP lideri Özgür Özel, kayyum konusunda Kılıçdaroğlu'na katılmıyor.
Özel, Kılıçdaroğlu'nın açıklamasına verdiği cevapta şunları ifade etti:
''Siyasi Partiler Kanunu'nda kayyum değil, Çağrı Heyeti var. Onda da '40 gün içinde seçim yapılır' yazıyor. Kayyum dediğiniz yapı partiyi yönetmiyor zaten, seçimleri yapıyor. Biz kayyuma da partiyi bırakmayız, butlana da bırakmayız.
Seçmen siyasetçinin, delege genel başkanın eline bir bayrak verir. O bayrağı taşımayı bilmezseniz size de kurumunuza da güven kalmaz.
Biz eğer 19 Mart'ta Erdoğan'ın darbesine direnmeyip, 'Bırakalım, yargı kararını versin' deseydik, Saraçhane'ye gitmeyip, milyonlarla birlikte bu mücadeleyi vermeseydik, İstanbul'un iradesine kayyum atanacak ve İBB'yi 4 yıl yönetecekti.
Biz olağanüstü kurultayda delegeye bir daha sorduk ve geçerli oyların tamamını aldık. Delege iradesini tazeledi. Bunu bir kenara bırakmam mümkün değil.
Sayın genel başkan kayyum meselesini yanlış biliyor olabilir ama CHP'yi, kurultayda seçilmemiş kimse yönetemez. 81 il başkanı ve belediye başkanları da buna karşı. AKP'nin oyununa gelmemek gerekir…"
Kılıçdaroğlu mu haklı, Özel mi, ya da kurultay için mutlak butlan kararı çıkarsa CHP'ye kayyum mu atanır yoksa çağrı heyeti mi bunu hukukçular daha iyi bilir ama her iki tarafın da kendileri açısından durumu değerlendirdiği aşikar.
Kılıçdaroğlu CHP liderliği koltuğuna yeniden oturma gayreti var, fırsat bulmuşken bunu değerlendirmek istiyor; Özgür Özel ise bu gerçeği gördüğü için bu fırsatı Kılıçdaroğlu'na vermemek istiyor.
Ama sonuç ne olursa olsun, iktidarın ekmeğine yağ sürülüyor; çünkü ana muhalefette artık aralarında keskin bir çizgi bulunan çift başlılık oluştu. Bunun yansımalarını 30 Haziran'dan sonra daha net göreceğiz.
Şu gerçeği de görmek zorundayız; bugün CHP'nin yaşadığı bu karanlık süreç, 14-28 Mayıs seçimleri öncesinde atılan yanlış adımlardır.
Eğer 6'lı masa değil de, tüm muhalefeti kucaklayan örneğin bir 60'lı masa kurulabilseydi, "Bizi de masaya alın" teklifinde bulunan Bağımsız Türkiye Partisi lideri Hüseyin Baş dışlanmasaydı, Erdoğan'ın karşısında çıkartılan aday Kılıçdaroğlu değil de milletin talep ettiği bir aday olsaydı bugün çok farklı bir tabloyu konuşacaktık.
Mutlak butlan konusunda Twitter'ın avukatı Gönenç Gürkaynak'ın sosyal medya paylaşımı da bir hayli dikkat çekici. Gürkaynak, bu tartışmaların hukuki açıdan hiçbir anlam taşımadığını ve bir "hukuk garabeti" olduğunu belirtti. Gürkaynak'ın ifadelerine göre, bir siyasi parti kurultayının şaibeli olduğu gerekçesiyle mutlak butlanla batıl kabul edilmesi gibi bir tartışmanın hukukta yeri bulunmuyor.
"Mutlak butlan" kavramını hukukçu olmayanlar için açıklayan Gürkaynak, bu durumun hukuken hiç gerçekleşmemiş sayılan işlemler için kullanıldığını vurguladı.
Örnek olarak, resmi nikahlı bir kişinin evliyken ikinci kez resmi nikahla evlenmesi durumunda ikinci nikahın mutlak butlanla batıl sayılmasını gösterdi.
Gürkaynak, siyasi parti kurultaylarına bu kavramın uygulanmasını "hukuk garabeti" olarak nitelendirerek, "İlk evliliğini resmi nikahla yapan kişinin karısına aşık olup olmadığı yönünde şaibe bulunduğu iddiasıyla o nikahı mutlak butlanla batıl kılmaya kalkmak her ne ise, bir siyasi partinin usule ve yasaya uygun kurultayını sonucunun şaibeli olduğu iddiasıyla mutlak butlanla batıl kılmaya kalkışmak da odur" dedi. Bence önemli bir tespit.
- İsrail-İran savaşında UAEA’nın rolü! / 26.06.2025
- ABD, İsrail ve İran arasında ‘ilginç’ bir ateşkes / 25.06.2025
- ABD, İran’la müzakere mi istiyor, mütareke mi? / 24.06.2025
- İran, Hürmüz Boğazı kartını kullanır mı? / 21.06.2025
- İsrailli sunucu: “Finalde Türkiye var” / 19.06.2025
- Geçmiş olsun Sayın Ümit Özdağ / 18.06.2025
- İsrail için sadece Tahran değil, Ankara yolu da açıldı! / 17.06.2025
- İsrail zulmünü genişletiyor: Türkiye de hedefte / 14.06.2025
- Ortadoğu yeni bir savaşa mı hazırlanıyor? / 13.06.2025