(dünden devam?)
İmam sözlerine şöyle devam etti:
"Ben Fâtımatu'z-Zehra'nın oğluyum. Ben kadınların hanımefendisinin oğluyum?"
İmam Zeynelabidin (a.s.) konuştukça halk hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Konuşması o kadar etkileyiciydi ki, Yezid bir ayaklanma olabileceğinden korktu. Bu nedenle ezan okunmasını emretti. Müezzin ayağa kalkarak ezan okumaya başladı:
- Allahuekber Allahuekber!
İmam, "Evet, hiçbir şey Allah'tan büyük değildir."
- Eşhedu en la ilahe illallah!
İmam, "Evet bütün saçlarım, derim, etim ve kanımla Allah'ın birliğine şehadet ederim."
Müezzin, "Eşhedu enne Muhammedun Resulullah" deyince, İmam, kürsünün üstünden Yezid'e seslendi: "Yezid! Acaba Muhammed senin deden mi benim dedem mi? Eğer senin deden olduğunu söylersen yalan söyleyip hakkı inkâr etmiş olursun. Eğer benim dedem olduğunu söylersen peki neden onun oğlunu öldürdün, malını yağmaladın, ailesini esir aldın?" (Biharu'l-Envar, c.45, s.137; Kamil-i Bahai, s.301).
Bunu söylerken ellerini birbirine vurdu, yakasını yırttı ve ağlayarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Allah'a and olsun ki, bu dünyada dedesi peygamber olan birisi varsa o da benim. O halde bu adam benim babamı zalimce öldürdü? Bizi Rum esirlerini getirttiği gibi getirtti? Ey Yezid! Bunu yapıyorsun, bir de 'Muhammed Resûlullah' deyip kıbleye mi dönüyorsun? Yazıklar olsun sana! Kıyamet günü dedem ve babam senin düşmanın olacaktır."
Bu esnada Yezid melun, yüksek sesle müezzine; "Kamet getir!" diye bağırdı, çünkü halk İmam'ın bu konuşmasından galeyana gelmiş sesleri yükselmeye başlamıştı. Müezzin hemen kamet getirdi. Fakat halkın bir kısmı namaz kılmasına rağmen bir kısmı kılmadan dağılıp gitti. (Kamil Bahai, s.301).
Özetlersek; Emeviler, devlet ve saltanatlarına dinî görüntü verip İslam adına Peygamberin vekili olarak Müslümanları yönettiklerinden (hadis uydurmak, şair, hatip ve hadisçileri kullanmak, Cebriye gibi fırkaları takviye etmek vs. gibi) çeşitli yöntemlerle toplum içerisinde dinî görünümlerini korumak için yoğun çaba harcıyorlardı. İmam Hüseyin (a.s.)'ın kıyamı, bu devlete en büyük darbeyi indirmiş ve zamanın hâkim yönetimini rezil etmiştir. Özellikle de Yezid ordusunun Kerbela'da su yollarını İmam Hüseyin'e kapatmaları, çocukları öldürmeleri, kendi Peygamberlerinin ev halkının kadınlarını ve çocuklarını esir etmeleri ve bunlara benzer acımasız davranışları onları daha da rezil, rüsva etmiştir.
Yezid, genel halkın şiddetli nefretine maruz kaldı. Öyle ki, günün tanınmış simalarından Mücahit şöyle diyor: "Allah'a and olsun ki, halkın büyük çoğunluğu Yezid'e lanet ediyor ve onu kınayarak kendisine sırt çeviriyordu." (Tezkiretü'l-Havas, Sebt b. El Cevzi, s.262).
Tarihçiler diyorlar ki; Yezid, Aşura olayından sonra bu hizmetine karşılık İbn-i Ziyad'ı Şam'a davet edip kendisine pek çok mal ve hediyeler verdi. Yanında oturtup makamını ve derecesini yükseltti. Onu sarayına kadınlarının yanına götürüp kendi nedimi kıldı. (Tezkiretü'l-Havas, Sebt b. El Cevzi, s.290).
Kamuoyu baskısı artınca ani bir dönüşle kendini soyutlayıp sorumluluğu İbn-i Ziyad'ın üstüne yıktı. Allah'ın laneti her ikisinin de üzerine olsun.
İmam sözlerine şöyle devam etti:
"Ben Fâtımatu'z-Zehra'nın oğluyum. Ben kadınların hanımefendisinin oğluyum?"
İmam Zeynelabidin (a.s.) konuştukça halk hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Konuşması o kadar etkileyiciydi ki, Yezid bir ayaklanma olabileceğinden korktu. Bu nedenle ezan okunmasını emretti. Müezzin ayağa kalkarak ezan okumaya başladı:
- Allahuekber Allahuekber!
İmam, "Evet, hiçbir şey Allah'tan büyük değildir."
- Eşhedu en la ilahe illallah!
İmam, "Evet bütün saçlarım, derim, etim ve kanımla Allah'ın birliğine şehadet ederim."
Müezzin, "Eşhedu enne Muhammedun Resulullah" deyince, İmam, kürsünün üstünden Yezid'e seslendi: "Yezid! Acaba Muhammed senin deden mi benim dedem mi? Eğer senin deden olduğunu söylersen yalan söyleyip hakkı inkâr etmiş olursun. Eğer benim dedem olduğunu söylersen peki neden onun oğlunu öldürdün, malını yağmaladın, ailesini esir aldın?" (Biharu'l-Envar, c.45, s.137; Kamil-i Bahai, s.301).
Bunu söylerken ellerini birbirine vurdu, yakasını yırttı ve ağlayarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Allah'a and olsun ki, bu dünyada dedesi peygamber olan birisi varsa o da benim. O halde bu adam benim babamı zalimce öldürdü? Bizi Rum esirlerini getirttiği gibi getirtti? Ey Yezid! Bunu yapıyorsun, bir de 'Muhammed Resûlullah' deyip kıbleye mi dönüyorsun? Yazıklar olsun sana! Kıyamet günü dedem ve babam senin düşmanın olacaktır."
Bu esnada Yezid melun, yüksek sesle müezzine; "Kamet getir!" diye bağırdı, çünkü halk İmam'ın bu konuşmasından galeyana gelmiş sesleri yükselmeye başlamıştı. Müezzin hemen kamet getirdi. Fakat halkın bir kısmı namaz kılmasına rağmen bir kısmı kılmadan dağılıp gitti. (Kamil Bahai, s.301).
Özetlersek; Emeviler, devlet ve saltanatlarına dinî görüntü verip İslam adına Peygamberin vekili olarak Müslümanları yönettiklerinden (hadis uydurmak, şair, hatip ve hadisçileri kullanmak, Cebriye gibi fırkaları takviye etmek vs. gibi) çeşitli yöntemlerle toplum içerisinde dinî görünümlerini korumak için yoğun çaba harcıyorlardı. İmam Hüseyin (a.s.)'ın kıyamı, bu devlete en büyük darbeyi indirmiş ve zamanın hâkim yönetimini rezil etmiştir. Özellikle de Yezid ordusunun Kerbela'da su yollarını İmam Hüseyin'e kapatmaları, çocukları öldürmeleri, kendi Peygamberlerinin ev halkının kadınlarını ve çocuklarını esir etmeleri ve bunlara benzer acımasız davranışları onları daha da rezil, rüsva etmiştir.
Yezid, genel halkın şiddetli nefretine maruz kaldı. Öyle ki, günün tanınmış simalarından Mücahit şöyle diyor: "Allah'a and olsun ki, halkın büyük çoğunluğu Yezid'e lanet ediyor ve onu kınayarak kendisine sırt çeviriyordu." (Tezkiretü'l-Havas, Sebt b. El Cevzi, s.262).
Tarihçiler diyorlar ki; Yezid, Aşura olayından sonra bu hizmetine karşılık İbn-i Ziyad'ı Şam'a davet edip kendisine pek çok mal ve hediyeler verdi. Yanında oturtup makamını ve derecesini yükseltti. Onu sarayına kadınlarının yanına götürüp kendi nedimi kıldı. (Tezkiretü'l-Havas, Sebt b. El Cevzi, s.290).
Kamuoyu baskısı artınca ani bir dönüşle kendini soyutlayıp sorumluluğu İbn-i Ziyad'ın üstüne yıktı. Allah'ın laneti her ikisinin de üzerine olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Kanaatlı / diğer yazıları
- Neden yazıyoruz / 16.01.2018
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017