Muaviye'nin askerleri Fırat kıyısını ele geçirdi
Sıffin Savaşında Muaviye'nin askerleri Fırat kıyısını ele geçirince Hz. Ali birkaç gün savaşa ara verdi
18.05.2025 14:15:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Sıffin Savaşında Muaviye'nin askerleri Fırat kıyısını ele geçirince Hz. Ali birkaç gün savaşa ara verdi.
Bunun ürerine bazı ashabı Hz. Ali'nin ölümden korktuğu için, diğer bazısı da Şam ordusuyla savaş hususunda şekke düştüğü için savaşa ara verdiğini sandı. Bunun ürerine Hz. Ali söyle buyurdu:
"Bütün bunlar ölümden kaçınmak yüzünden mi?" diyorsunuz. Allah'a yemin olsun ki ölüme gidişime veya ölümün bana gelip çatmasına aldırış bile etmem. (Bazılarınıza gelince)
"Şamlılar ile savaş hususunda şek-şüphe mi var?" diyorsunuz. Allah'a andolsun ki savaşı bir gün bile ertelemem-geciktirmem sadece onların bir grubunun bana katılarak hidayete ermesini ve ışığım sayesinde gözlerinin nurlanıp doğru yolu-gerçeği görmeleri içindir.
Bu bana, onları dalalet-sapıklık içinde öldürmemden daha sevimlidir. Gerçi sonunda onlar (isyandan-muhalefetten el çekip itaat etmedikleri için ağır-büyük) günahlarıyla (Allah'a) döneceklerdir. (Ben onlara hücceti tamamlıyorum.)
Hz. Ali bu hutbesinde kendinin ve diğer ashabın İslam dinini savunma savaşlarında gösterdiği direniş-mukavemetini anlamakta, ashabını cihada teşvik etmekte ve bu önemli görevde gevşeklik gösterenleri kınayarak şöyle buyurmaktadır:
"Şüphesiz biz hep Resulullah (s.a.a) ile beraberdik. (Bu uğurda) Babalarımızı, kardeşlerimizi, amcalarımızı öldürüyorduk. Bu sadece imanımızı, teslimiyetimizi doğru yoldaki sebatımızı, acılara sabrımızı, düşmanla cihad faaliyetlerimizi arttırıyor, güçlendiriyordu.
Bizden biri düşman askerlerden biriyle savaşıyor, iki koç gibi birbirine saldırıyor ve "acaba hangisi diğerini ölüm bardağı ile suvaracak?" (diye bekliyorduk.) Bazen biz düşmanımıza üstün-galip gelirdik, bazen de düşmanımız bize üstün-galip gelirdi.
Allah-u Teâlâ doğruluk ve dürüstlüğümüzü görünce düşmanımızı hor-hakir kıldı ve bizlere zafer nasip etti. Sonunda İslam her yere yayıldı ve kendine geniş bir yer edindi.
Canıma/ömrüme andolsun eğer sizin gibi (ihmalkâr-tembel) davransaydık dinin bir tek direği dikilmez, iman ağacının bir tek dalı yeşermezdi. Allah'a andolsun bu yaptıklarınızdan dolayı kan sağacak, sonra da çok pişman olacaksınız."
Hz. Ali bu hutbesinde Kufe ehlinin başına gelecekleri ve bu ortamda takınmaları gereken tavırları beyan ederek söyle buyurmaktadır:
"Benden sonra size boğazı geniş mi geniş, karnı şiş mi şiş göbekli biri (Muaviye) hâkim olacaktır. O bulduğunu yer, bulmadığını ister. Onu öldürün, (ama asla) öldüremezsiniz.
Bilin ki o beni sövmenizi emredecek size, teberri etmenizi (benden uzak olduğunuzu söylemenizi) isteyecek sizden. Sövmeye gelince, sövün.
Zira bu benim temizlenmemi (makamımın yücelmesini) arttırır, sizi de (ölümden) kurtarır. Benden teberri etmenize gelince sakın benden teberri etmeyin. Zira ben (İslam) fıtratı üzere doğdum. İman ve hicrette, önceliğim var benim."
Hz. Ali ashabının ısrarı üzere Muaviye ile savaşta tarafları için hakem seçilmesini kabul edince bu defa da Hariciler "Allah'tan başkasının hüküm hakkı yoktur," diyerek Hz. Ali'nin hâşâ küfre düştüğünü, dolayısıyla tövbe etmesi gerektiğini iddia ettiler. Bunun üzerine Hz. Ali şöyle buyurdu:
"Çakıl taşlarını savuran kasırgalar essin size! Sizden haber veren bir tek kişi bile kalmasın. Acaba Allah'a imanımdan ve Resulullah (s.a.a) ile birlikte cihad ettikten sonra küfre düştüğüme mi şahadet edeyim. Böyle bir şey yaparsam sapıklığa düşmüş, doğru yoldan şaşmış olurum. Yürüdüğünüz en kötü yoldan geri dönün. Ayak izinize gerisin geriye dönüş yapın. (yerinize dönün, hakka itaat edin.)
Bilin ki benden sonra hepinizi kaplayacak bir horluğa-alçalışa düşecek, keskin kılıca müptela olacaksınız. Zalimler size hükmedecek, (öyle bir zulmedecek ki,) tüm zalimler bu zulmü bir sünnet edineceklerdir." Nehc'ul Belaga 55-58. Hutbe
Bunun ürerine bazı ashabı Hz. Ali'nin ölümden korktuğu için, diğer bazısı da Şam ordusuyla savaş hususunda şekke düştüğü için savaşa ara verdiğini sandı. Bunun ürerine Hz. Ali söyle buyurdu:
"Bütün bunlar ölümden kaçınmak yüzünden mi?" diyorsunuz. Allah'a yemin olsun ki ölüme gidişime veya ölümün bana gelip çatmasına aldırış bile etmem. (Bazılarınıza gelince)
"Şamlılar ile savaş hususunda şek-şüphe mi var?" diyorsunuz. Allah'a andolsun ki savaşı bir gün bile ertelemem-geciktirmem sadece onların bir grubunun bana katılarak hidayete ermesini ve ışığım sayesinde gözlerinin nurlanıp doğru yolu-gerçeği görmeleri içindir.
Bu bana, onları dalalet-sapıklık içinde öldürmemden daha sevimlidir. Gerçi sonunda onlar (isyandan-muhalefetten el çekip itaat etmedikleri için ağır-büyük) günahlarıyla (Allah'a) döneceklerdir. (Ben onlara hücceti tamamlıyorum.)
Hz. Ali bu hutbesinde kendinin ve diğer ashabın İslam dinini savunma savaşlarında gösterdiği direniş-mukavemetini anlamakta, ashabını cihada teşvik etmekte ve bu önemli görevde gevşeklik gösterenleri kınayarak şöyle buyurmaktadır:
"Şüphesiz biz hep Resulullah (s.a.a) ile beraberdik. (Bu uğurda) Babalarımızı, kardeşlerimizi, amcalarımızı öldürüyorduk. Bu sadece imanımızı, teslimiyetimizi doğru yoldaki sebatımızı, acılara sabrımızı, düşmanla cihad faaliyetlerimizi arttırıyor, güçlendiriyordu.
Bizden biri düşman askerlerden biriyle savaşıyor, iki koç gibi birbirine saldırıyor ve "acaba hangisi diğerini ölüm bardağı ile suvaracak?" (diye bekliyorduk.) Bazen biz düşmanımıza üstün-galip gelirdik, bazen de düşmanımız bize üstün-galip gelirdi.
Allah-u Teâlâ doğruluk ve dürüstlüğümüzü görünce düşmanımızı hor-hakir kıldı ve bizlere zafer nasip etti. Sonunda İslam her yere yayıldı ve kendine geniş bir yer edindi.
Canıma/ömrüme andolsun eğer sizin gibi (ihmalkâr-tembel) davransaydık dinin bir tek direği dikilmez, iman ağacının bir tek dalı yeşermezdi. Allah'a andolsun bu yaptıklarınızdan dolayı kan sağacak, sonra da çok pişman olacaksınız."
Hz. Ali bu hutbesinde Kufe ehlinin başına gelecekleri ve bu ortamda takınmaları gereken tavırları beyan ederek söyle buyurmaktadır:
"Benden sonra size boğazı geniş mi geniş, karnı şiş mi şiş göbekli biri (Muaviye) hâkim olacaktır. O bulduğunu yer, bulmadığını ister. Onu öldürün, (ama asla) öldüremezsiniz.
Bilin ki o beni sövmenizi emredecek size, teberri etmenizi (benden uzak olduğunuzu söylemenizi) isteyecek sizden. Sövmeye gelince, sövün.
Zira bu benim temizlenmemi (makamımın yücelmesini) arttırır, sizi de (ölümden) kurtarır. Benden teberri etmenize gelince sakın benden teberri etmeyin. Zira ben (İslam) fıtratı üzere doğdum. İman ve hicrette, önceliğim var benim."
Hz. Ali ashabının ısrarı üzere Muaviye ile savaşta tarafları için hakem seçilmesini kabul edince bu defa da Hariciler "Allah'tan başkasının hüküm hakkı yoktur," diyerek Hz. Ali'nin hâşâ küfre düştüğünü, dolayısıyla tövbe etmesi gerektiğini iddia ettiler. Bunun üzerine Hz. Ali şöyle buyurdu:
"Çakıl taşlarını savuran kasırgalar essin size! Sizden haber veren bir tek kişi bile kalmasın. Acaba Allah'a imanımdan ve Resulullah (s.a.a) ile birlikte cihad ettikten sonra küfre düştüğüme mi şahadet edeyim. Böyle bir şey yaparsam sapıklığa düşmüş, doğru yoldan şaşmış olurum. Yürüdüğünüz en kötü yoldan geri dönün. Ayak izinize gerisin geriye dönüş yapın. (yerinize dönün, hakka itaat edin.)
Bilin ki benden sonra hepinizi kaplayacak bir horluğa-alçalışa düşecek, keskin kılıca müptela olacaksınız. Zalimler size hükmedecek, (öyle bir zulmedecek ki,) tüm zalimler bu zulmü bir sünnet edineceklerdir." Nehc'ul Belaga 55-58. Hutbe
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.