Avrupa medeniyetinin tahrif edilmiş, aslından özünden uzaklaştırılmış olan Hıristiyanlığın üzerine bina edildiği noktasında dost-düşman herkes ittifak halindedir.
Bugün de Avrupa'daki insanların hayat tarzını, sosyal hayatını, ferdi davranış biçimini düzenleyen de yine muharref Hıristiyanlıktır.
Bu dinin, bir takım papazların ve Hıristiyan teologların tertip ve düzenlemesi sonucu oluştuğu, ihtiras sahibi bir kafa yapısının ürünü olduğu bugünkü yansımalarından da net olarak anlaşılıyor.
Mutaassıp, bağnaz, kendi inancının dışındakine hayat hakkı tanımayan ben merkezli bir anlayış.
Saldırgan aç gözlü, doymak nedir bilmeyen, kendisi bir kilo menfaat elde edecekse başkasının bir tonunu hatta tonlarını imha etmekte tereddüt etmeyen menfaatperest bir dünya görüşü...
Zayıf durumda iken gayet ılımlı, geçimli, el altından tilki kurnazlığını yürüterek güçleri ele geçirmek için binbir fırıldaklar çevirmek... İpleri ele geçirir geçirmez beslendiği kapıya ihanet etmek, yediği ekmekleri inkar etmek ve yırtıcı bir aslan kesilmek en belirgin özelliği....
Haçı görmediği, çan sesini duyamadığı yerde müthiş eksiklik ve rahatsızlık duyduğu için ulaşabildiği her yere haçı ve çanı götürme gayretindedir.
Bizim anladığımız manada ahlak, ahlaklı olmak, edepli, terbiyeli, haya sahibi olmak diye bir dertleri, bir kaygıları yoktur. Zaten edep, haya, iffet, namus, vakar, şahsiyet, haysiyet, vefa vefakarlık ve benzeri kelimelerin Avrupa dillerinde özellikle İngilizce'de karşılıklarının olabileceğini tahmin etmiyorum.
Sömürgecidir, bütün derdi tasası karşısındakinin elindeki lokmayı kapabilmek, ayağının altına sabun koyup ayağını kaydırmak ve yerine geçmektir. Tarih boyunca özellikle İslam coğrafyalarına yönelik düzenlenen haçlı seferlerinin yegane amacı, Müslümanları katletmek ve topraklarına, yurtlarına, yuvalarına baykuşlar gibi tünemektir.
Avrupa medeniyetinin karakterini, özelliğini, nasıl bir hayat tarzı önerdiğini, nasıl bir insan tipi yetiştirdiğini anlamak için genelde dünyaya özelde ise Afganistan'a, Irak'a, Bağdat'a, Basra'ya, Necef'e, Felluce'ye bakmak yeterlidir.
Zavallı diyalogcular, nasıl bir vahşetin taşeronluğuna soyunduklarının farkında bile değiller...
Bugün de Avrupa'daki insanların hayat tarzını, sosyal hayatını, ferdi davranış biçimini düzenleyen de yine muharref Hıristiyanlıktır.
Bu dinin, bir takım papazların ve Hıristiyan teologların tertip ve düzenlemesi sonucu oluştuğu, ihtiras sahibi bir kafa yapısının ürünü olduğu bugünkü yansımalarından da net olarak anlaşılıyor.
Mutaassıp, bağnaz, kendi inancının dışındakine hayat hakkı tanımayan ben merkezli bir anlayış.
Saldırgan aç gözlü, doymak nedir bilmeyen, kendisi bir kilo menfaat elde edecekse başkasının bir tonunu hatta tonlarını imha etmekte tereddüt etmeyen menfaatperest bir dünya görüşü...
Zayıf durumda iken gayet ılımlı, geçimli, el altından tilki kurnazlığını yürüterek güçleri ele geçirmek için binbir fırıldaklar çevirmek... İpleri ele geçirir geçirmez beslendiği kapıya ihanet etmek, yediği ekmekleri inkar etmek ve yırtıcı bir aslan kesilmek en belirgin özelliği....
Haçı görmediği, çan sesini duyamadığı yerde müthiş eksiklik ve rahatsızlık duyduğu için ulaşabildiği her yere haçı ve çanı götürme gayretindedir.
Bizim anladığımız manada ahlak, ahlaklı olmak, edepli, terbiyeli, haya sahibi olmak diye bir dertleri, bir kaygıları yoktur. Zaten edep, haya, iffet, namus, vakar, şahsiyet, haysiyet, vefa vefakarlık ve benzeri kelimelerin Avrupa dillerinde özellikle İngilizce'de karşılıklarının olabileceğini tahmin etmiyorum.
Sömürgecidir, bütün derdi tasası karşısındakinin elindeki lokmayı kapabilmek, ayağının altına sabun koyup ayağını kaydırmak ve yerine geçmektir. Tarih boyunca özellikle İslam coğrafyalarına yönelik düzenlenen haçlı seferlerinin yegane amacı, Müslümanları katletmek ve topraklarına, yurtlarına, yuvalarına baykuşlar gibi tünemektir.
Avrupa medeniyetinin karakterini, özelliğini, nasıl bir hayat tarzı önerdiğini, nasıl bir insan tipi yetiştirdiğini anlamak için genelde dünyaya özelde ise Afganistan'a, Irak'a, Bağdat'a, Basra'ya, Necef'e, Felluce'ye bakmak yeterlidir.
Zavallı diyalogcular, nasıl bir vahşetin taşeronluğuna soyunduklarının farkında bile değiller...
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024