Karanlık çağ

Karanlık çağ, tabiri Ortaçağ Avrupa'sı için tarihçilerin söylemiş olduğu bir kavramdır. Ortaçağ'da Avrupa'da yaşanan gelişmeler bu ismin verilmesinde etkili olacaktır. Ortaçağa damgasını vuran kurum Papalıktır. Vatikan etrafında şekillenen Skolastik düşünce, her türlü bilimsel çalışmaları reddetmiş, Aristo mantığı Avrupa'yı karanlık dönemine itmişti. Bu dönemde doğu dünyası ise en aydınlık dönemini yaşamakta idi. Bu dönemde yaşayan Türk-İslam bilim insanları sosyal ve fenni ilimlerinde yaptıkları keşiflerle doğuyu aydınlatmakta idiler. Skolastik düşünceye göre her şey İncil'de yazıyordu. İncil'i okuma yetkisi ise sadece Papazlara aitti. Durum böyle olunca papazlar, toplumu istediği gibi kullanarak siyasi ve ekonomik güçlerini artırmışlardı. Kilise, elinde bulundurduğu kişiyi dinden çıkarmak olan Aforoz yetkisi, bir toplumu komple dinden çıkarmak olan enterdi yetkisi, Cennetten para karşılığı arsa satmak olan endülijans yetkisi ve kilise mahkemesi olan Engizisyon mahkemesi ile devlet ve insanları tahakkümü altına almışlar, kendi güçlerini artırmışlardır. Durum böyle olunca Hıristiyan Avrupa, onların tabirleri ile karanlık dönemini yaşamıştır.Ortaçağda Hıristiyanların düşünceleri ile günümüzdeki Müslümanların getirildiği noktayı yan yana koyunca aralarında fark olmadığını göreceğiz. Avrupa'nın yaşadığı karanlık dönemi maalesef şimdi İslam dünyası yaşıyor.Şuanda bir Hıristiyan, Pazar günleri kiliseye gidiyor, Papazın vaazlarını dinliyor ve özel bir odaya geçerek yaptığı günahları papaza anlatıp, papazdan günahlarının temizlemesini istiyor. Tabi para karşılığında Papaz efendi de o kişiyi günahlarından arındırıyor. Bu halde kiliseden çıkan Hıristiyan, kalbinin tertemiz olduğunu söyleyerek bir dahaki pazara kadar yeni günahlar işlemenin hesaplarını yapıyor.Gelelim bizim toplumuza. İbadetler ortadan katlığı gibi alenen küfür işlenmekte. Haftada, ayda, yılda bir camiye giden insan, bozuk parasını sadaka olarak değerlendiren vatandaşımız böylece iman ihtiyacını karşıladığını sanır. İman tarifini ise kalp temizliği şeklinde anlatır.  Ramazan öncesi her türlü mili ve manevi yerle bir eden yayınları milletimizin gözüne sokan ve milletçe de kabul gören televizyon kanalları Ramazan ayında iftar ve sahur programlarına başlar. Şöhretli ahir zaman alimleri bulup, çıkarır. Onlar anlatır, anlatır, anlatır. Vatandaş da bunları izleyerek bir anlamda günah çıkartıp temizlendiğiniz zanneder.Diğer taraftan dinci kanalları izleyenler ise ellerine mühür alır, şu Müslüman, bu değil, o gavur, bu değil kibrine girerler. Yani bir anlamda papazlık yaparlar. Üzüntü verici ama gerçek olan Müslümanların şuanda bir Hıristiyan gibi yaşayıp, inanıyor olmasıdır. Nasıl bu hale geldik ve buna sebep olan kimlerdir?Buna sebep olanlar dinler arası diyalog çalışmaları ile Protestan Müslüman yetiştirmeyi amaçlayan cemaatler (bugünlerde paralelci de deniyor), sağcılığıyla, solculuğuyla, dinciliğiyle öne çıkmış "ılımlı İslam" diye bir kavramın peşinden Milleti sürükleyenlerdir.Buna sebep, camilerde dini sadece aldığı para karşılığında anlatan ve bundan rant sağlayan imam efendiler.Buna sebep, Ya Allah Bismillah diyerek kilise açan siyasiler.Bunların yanında bana göre bütün bunlara sebep, Kur'an'la dalga geçen, elinde Müslüman kanın akmasına neden olanların peşinden giden, olaylara Mümin feraseti ile bakmayan, hala kendini, Türk ve Müslüman zanneden maalesef ama maalesef Müslüman Türk Milletidir.