AB beklendiği gibi 9 Kasım'da katılım ortaklığı belgesini (KOB) yayınladı. AB tarafından daha önce yayınlanan belgelerden çok farklı olmayan bir belge ile karşı karşıya kaldık. AB yayınladığı bu son belgeyle birlikte Türkiye'den yerine getirmesini istediği 230 kadar yeni görev var.KOB'nin "giriş" bölümünde Türkiye'den hemen her yayınlanan belgede istenen "?siyasi reform sürecinin kalıcılığı ve geri alınamazlığını güvence altına alınması?" tekrar güçlü bir şekilde ifade ediliyor. AB'nin en fazla Türkiye'den siyasi entrikalarla elde ettiği tavizleri kaybetmekten korkmaktadır. Bundan dolayı aldığı tavizleri ne yapıp edip geri dönülmesi mümkün olmayacak noktalara taşımaya çalışmaktadır. Yukarıdaki ifadeler AB'nin bu korkusunun yansımasıdır. Belgenin "öncelikler" bölümünde Türkiye'den yerine getirmesi istenen şartlar kısa vadeli ve orta vadeli olmak üzeri iki statüde ele alınmış olmakla birlikte, Türkiye'nin AB'nin istediği her şeyi kısa ya da orta vadeli olsun eksiksiz olarak yerine getirmek zorunda olduğu da "?Türkiye son aşamada, ilerleme raporu'nda belirtilen tüm meselelere yanıt vermek durumundadır?" sözüyle ifade edilmektedir.Belgedeki bu ifadeler devlet bakanı Ali Babacan'ın Milliyet gazetesinde 26.07.2005 tarihinde yayınlanan röportajında ifade ettiği gibi "?Müktesebat neyse Türkiye er geç uyacak. O anlamda bir müzakere yok. Avrupa bu işi böyle yapıyor ama ben farklı yapmak istiyorum diye bir şey yok. Çünkü bunu baştan, bu işe girerken kabul ettik. Süre için olabilir. Üç yıldan önce yapamayız deriz, onlar yaparsınız der. Ama bunu yapmayız, az yaparız, gibi bir şey söz konusu değil. Türkiye'nin özel koşulları var filan diyemeyiz" sözleriyle ne kadar uyum içerisinde olduğuna dikkatinizi çekmek isterim. AKP hükümeti bu süreçte hiçbir şeyi müzakere edemeyeceğini ve pazarlık dahi yapamayacağını çok iyi bilmektedir. MGK'nın son toplantısından sonra basına sızdırılan milli güvenlik siyaset belgesinden rahatsızlıklarından olsa gerek yayınlanan belgenin "sivil-asker ilişkileri" bölümünde AB, "?sivil makamların özellikle milli güvenlik stratejisinin oluşturulması ve hayata geçirilmesi alanlarında denetleyici işlevlerini tümüyle yerine getirebilmesini sağlamak" ödevini de AKP hükümetine verdi. AB, Türk askerinin etkin ve güçlü olmasını istememekte ve her belgeyle birlikte Türk askerini kışlalara biraz daha fazla hapsetmektedir.Belgenin "İnsan hakları ve azınlıkların korunması" başlıklı bölümünde ifade edilen "İnsan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasına yönelik Avrupa konvansiyonu'na uymak, Avrupa İnsan hakları mahkemesi kararlarını tümüyle yürürlüğe koymak" şartı, AİHM'nde Türkiye'ye karşı açılmış ve açılacak olan sayısı binlerle ifade edilebilecek davalarda Türkiye'yi çok büyük maddi ve manevi yükümlülükler altına sokacaktır. Katılım ortaklığı belgesindeki en tehlikeli maddelerden biri budur.Belgenin " İfade özgürlüğü, örgütlenme ve barışçı toplanma hakkı" bölümünde "Görüşlerini şiddet içermeden dile getirdiği için hakkında dava açılan veya hüküm giyen kişilerin durumlarını iyileştirmeye devam etmek" cümlesi bölücülere büyük bir manevra alanı sağlamaya yönelik bir taleptir.AB, belgenin "din özgürlüğü" başlığı altındaki bölümünde ise "?Gayrimüslim azınlıkların ve cemaatlerin karşı karşıya bulunduğu tüm sorunlara ayrıntılarıyla ve ilgili Avrupa standartlarıyla aynı çizgide hitap eden bir yasa çıkarmak" şartını Türkiye'nin önüne koymuştur. Türkiye müzakereler sekteye uğrasın istemiyorsa azınlıkların tüm sorunlarını gidermek zorunda kalacaktır. AKP hükümetinin müzakere süresince en büyük amacı Türkiye'deki gayrimüslim azınlıkları ziyadesiyle memnun etmek olacaktır. AKP hükümeti en az bu konuda zorluk çekecektir. Çünkü hükümet olduktan sonra ortaya koydukları icraatlarla gayrimüslim azınlıkların beğenisini zaten kazanmışlardır. Belgenin aynı bölümünde yer alan "?gayrimüslim dini cemaat vakıflarına ait olan veya geçmişte ellerinde bulunan mülklerin, yukarıda belirtilen yasanın kabulünü bekleten makamlarca her türlü satış veya istimlâkini askıya almak" cümlesiyle önce geçmişte gayrimüslimlere ait olan mülkler garantiye alınmakta sonra da bu mülklerin yeniden eski sahiplerine verilmesini sağlayacak yasaların çıkarılması istenmektedir. "?Gayrimüslim cemaatlerin, üyelerinin ve varlıklarının, din adamlarının okul, atama ve eğitimlerinin ve mülkiyet haklarından yararlanmalarının yasalar ve yargı tarafından korunması?" aynı başlık altında geçen bu ifadelerle de patrik atanmasından tutun, ruhban okulunun eğitime açılması gibi pek çok alanda Türkiye'nin tehlikeli adımlar atması sağlanacaktır.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Oyları hunharca bölün… / 23.03.2024
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023