Bir ülkenin bağımsızlığı, iktisadi bağımsızlığından geçer.
İktisaden yabancılara bağımlı olan ülkeler, onların ekonomi sahasında yaptıkları baskılar neticesinde siyasi, askeri, kültürel ve hatta dini tavizler verme durumuna itilirler, ki bugün ülkemizin yaşadığı durum özetle budur.
İç ve dış toplam 320 milyar doları aşan borç sırtımızda bir kambur gibi durmaktadır. Topladığımız vergiler bu borcun faizini bile karşılayacak durumda değildir.
Borcu verenlerin bize sunduğu çözümler borcu azaltacak nitelikte değil, tam aksine büyütecek niteliktedir.
Çünkü bu global tefecilerin hedefi, önce senin sırtından para kazanmak, sonra ve asıl olarak da sana bu coğrafyada yaşam hakkı tanımamak.
Batılı bir siyasi liderin "Türkiye, Türklere bırakılamayacak kadar önemlidir" sözü bunun en bariz göstergesidir.
Bu kadar borç varken, topladığımız vergiler borcumuzu kapatacak nitelikte değilken, bu yabancı cenderesinden nasıl kurtulacağız, ekonomik bağımsızlığımızı nasıl kazanacağız?
Türkiye'de 3 Kasım seçimlerine katılan bütün partilerin programlarına baktığımızda, bir tanesi müstesna hepsi IMF ve AB'nin, yani yukarıda bahsettiğimiz, bizi cendereye alan ve baskı uygulayanların tavsiyesine uygun politikaları benimsemişlerdi.
1938'den bu yana gelen bütün siyasiler ekonomideki milli politikalar yerine bu tür tavsiyelere boyun eğdiklerinden dolayı 0 olan borcumuz 320 milyar dolarlara çıktı.
1923-1938 yılları arasında, Atatürk'ün liderliğinde milli bir ekonomi uygulayan Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı'dan kalan çok miktarda borcun tamamını ödemiş ve borcu sıfırlamıştı.
Hem sanayide, hem de tarımda çok ciddi atılımlar sağlanmış, ülkemiz kendi kendine yeten 7 ülkeden biri durumuna gelmişti.
Önemine binaen tekrar ifade ediyorum, Batılıların tavsiyeleriyle borç yükü artan bir Osmanlı ve sonra dayanamayıp yıkılış; milli bir modelle şaha kalkılan bir dönem ve bütün borçların ödenişi; sonra tekrar Batılıların tavsiyesiyle hareket eden bir Türkiye ve yine 320 milyara varan borç ve bizi tekrar Sevr dönemine götüren AB, ABD talepleri.
Milli bir modelin faydasına inanmayanların dikkatine sunulur.
Peki, bahsettiğimiz bu global tefecilerin tavsiyeleri dışında tek ekonomik modele sahip siyasi oluşum hangisidir?
Tabii ki ekonomi, sanayi, siyasi her sahada orijinal projelere sahip bir lider olan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in partisi Bağımsız Türkiye Partisi(BTP).
Haydar Bey, sırtımızda kambur olan IMF, Dünya Bankası ve diğer borçlu olduklarımıza borcumuzu nasıl ve hangi kaynakla kapatacağımızı, 3 Kasım seçimlerinden hemen önce tek tek TRT ekranında açıkladı. Hatırlarsanız, tam 1,1 kentrilyon liralık(658 milyar dolar) bir kaynak paketi açıklamıştı. Kentrilyonu da millet olarak ilk defa o zaman duymuştuk.
15 ayrı maddeden oluşan bu kaynak paketini incelerseniz, sadece 3-4 tanesi bile bütün borcumuzu makul bir şekilde ödeyebileceğimiz seviyededir.
O dönem, verilen vaatlere ve dağıtılan yarım ekmek köftelere kanan milletimiz maalesef dünya çapında fikirlerinden istifade edilen bu değerli şahsiyetin ülkemizi kısa zamanda şaha kaldırabilecek projelerini fark edemedi.
Tabii iktidara gelenler, o dağıttıklarının kat kat fazlasını, her geçen gün artan vergilerle ve zamlarla vatandaştan bir bir çıkarıyorlar.
Açıklanan bu kaynaklar devreye konularak iç ve dış borcumuz tamamen kapanıyor ve borç alma işlemi durduruluyor. Haydar Bey'in ifadesiyle "IMF'ye geriye dön marş marş" deniliyor.
Malezya Haydar Bey'in bu projelerinden sadece birini uyguladı ve 83 milyar dolarlık borç yükünü sırtından attı ve bağımsızlığına kavuştu. Darısı bizim başımıza.
Merkez Bankası'nı devreye koyarak, uluslararası iktisat kurallarına göre basma hakkımız olan Gayrı Safi Milli Hasıla(GSHM)'nın üçte biri nispetinde TL basıyoruz ve piyasada bulunan doların ve plastik para dediğimiz kredi kartlarının yerine kendi TL'mizi yerleştiriyoruz(sterilizasyon).
İç ve dış borç bittiği için topladığımız 100 katrilyonu aşan vergi bize kalıyor, borç faizi ödemesine gitmiyor.
Bir ülkede devletin vergi toplamasının gayesi, vatandaşına hizmet götürmek ve onu ayakta tutmaktır. Bugüne kadar tam tersi yapıldı. Vergi vatandaştan toplandı, zengine ve global tefecilere aktarıldı. Böylece gelir dağılımındaki dengesizlik arttıkça arttı.
Bunun neticesi olarak iç piyasada tüketim de daraldı, buna bağlı olarak üretim de. İşyerlerinin kapanmasının, işsizliğin artmasının sebebi de budur.
Haydar Bey'in projesinde vergi vatandaşa hizmet olarak kullanılacak.
Burada Sosyal Devlet Projeleri devreye giriyor. 100 milyar TL'nin altında geliri olandan vergi alınmayacak, her aileye doğum parası verilecek, ev hanımları emekli edilecek, her aileye çocuk başına memur maaşının dörtte biri oranında para verilecek, üniversite harçları kaldırılacak, evlenenlere faizsiz evlilik kredisi, evi olmayanlara faizsiz konut kredisi verilecek, tarım köylüsüne tohumunu toprağa ekmeden yüzde 50 avans verilecek, tarım köylüsünün kendisi ve ürünü sigortalanacak, her aileye aile hekimi tahsis edilecek?
BTP kurmayları bu projeler için gerekli meblağı da hesaplamışlar. Sadece 41 katrilyon TL.
Artık devlet olarak birilerine borcun yok, kasanda da paran var.
41 katrilyon TL'yi vatandaşına Sosyal Devlet Projesi kapsamında veriyorsun.
Şimdi bir emekli düşünün. Hanımı ve 4 tane de çocuğu olsun.
Şu anki sistemde bu emeklimizin evine giren para sadece 400 milyon TL.
Peki, BTP'nin Sosyal Devlet Projesi kapsamında bu emekli vatandaşımızın evine girecek olan gelir nedir?
Emeklinin maaşındaki vergi kesintileri kaldırılacak. Bu rakam 300 milyon TL olsun. Hanımı emekli maaşı almaya başlayacak ve ondan da vergi alınmayacak. Bu da toplam 700 milyon TL olsun. 4 çocuğu olduğundan dolayı 250'şer milyon TL'den 1 milyar TL daha ilave edelim. Şimdi bütün bunları topladığımızda bu emekli vatandaşımızın evine BTP projelerine göre en az 2 milyar 400 milyon TL girecek.
Yani 4 çocuklu bir emekli vatandaşın evine giren gelir 400 milyonun tam 6 katı, yani 2 milyar 400 milyon TL para girecek.
Yanlış okumadınız 6 kat.
Bir taraftan vatandaşın cebine giren para 6 kat artarken, diğer taraftan paranın alım gücü de artacak. Nasıl mı?
Haydar Bey'in Milli Ekonomi Modeli'nde, ucuz enerji, ürün mukabili faizsiz kredi, belini bükmeyecek makul bir vergilendirme, iç ve dış piyasada pazar garantisi gibi desteklerle üreticinin maliyetleri aşağıya çekilecek.
Maliyetlerdeki bu düşüş tabii ki raflara da ciddi bir şekilde yansıyacak.
Emekli vatandaşımızın geliri bir taraftan 6 kat artarken, diğer taraftan ihtiyaçlarını daha uygun fiyattan alacak.
Ben sadece emekli vatandaşımızı misal verdim. İşçi için de böyle, memur için de, çiftçi için de.
Bu durum tüketimi şaha kaldıracak ve buna bağlı olarak da üretim de coşacak. Böyle bir ülkede işsizlik diye bir sorun olur mu? Geliri katlanan vatandaş kalkıp ta hırsızlığa tenezzül eder mi, gasp yapar mı? Bekar olan gençler evlilikten korkar mı, toplumun ahlakı hiç çöker mi?
Çözüm ortada, karar sizin. Ya topraklarımız üzerinde hesabı olanların kölesi olmaya devam edeceğiz, ya da kendi milli modelimizle şaha kalkarak kainat devleti olacağız ve bütün dünyaya sevgi ve adaleti dağıtacağız.
İktisaden yabancılara bağımlı olan ülkeler, onların ekonomi sahasında yaptıkları baskılar neticesinde siyasi, askeri, kültürel ve hatta dini tavizler verme durumuna itilirler, ki bugün ülkemizin yaşadığı durum özetle budur.
İç ve dış toplam 320 milyar doları aşan borç sırtımızda bir kambur gibi durmaktadır. Topladığımız vergiler bu borcun faizini bile karşılayacak durumda değildir.
Borcu verenlerin bize sunduğu çözümler borcu azaltacak nitelikte değil, tam aksine büyütecek niteliktedir.
Çünkü bu global tefecilerin hedefi, önce senin sırtından para kazanmak, sonra ve asıl olarak da sana bu coğrafyada yaşam hakkı tanımamak.
Batılı bir siyasi liderin "Türkiye, Türklere bırakılamayacak kadar önemlidir" sözü bunun en bariz göstergesidir.
Bu kadar borç varken, topladığımız vergiler borcumuzu kapatacak nitelikte değilken, bu yabancı cenderesinden nasıl kurtulacağız, ekonomik bağımsızlığımızı nasıl kazanacağız?
Türkiye'de 3 Kasım seçimlerine katılan bütün partilerin programlarına baktığımızda, bir tanesi müstesna hepsi IMF ve AB'nin, yani yukarıda bahsettiğimiz, bizi cendereye alan ve baskı uygulayanların tavsiyesine uygun politikaları benimsemişlerdi.
1938'den bu yana gelen bütün siyasiler ekonomideki milli politikalar yerine bu tür tavsiyelere boyun eğdiklerinden dolayı 0 olan borcumuz 320 milyar dolarlara çıktı.
1923-1938 yılları arasında, Atatürk'ün liderliğinde milli bir ekonomi uygulayan Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı'dan kalan çok miktarda borcun tamamını ödemiş ve borcu sıfırlamıştı.
Hem sanayide, hem de tarımda çok ciddi atılımlar sağlanmış, ülkemiz kendi kendine yeten 7 ülkeden biri durumuna gelmişti.
Önemine binaen tekrar ifade ediyorum, Batılıların tavsiyeleriyle borç yükü artan bir Osmanlı ve sonra dayanamayıp yıkılış; milli bir modelle şaha kalkılan bir dönem ve bütün borçların ödenişi; sonra tekrar Batılıların tavsiyesiyle hareket eden bir Türkiye ve yine 320 milyara varan borç ve bizi tekrar Sevr dönemine götüren AB, ABD talepleri.
Milli bir modelin faydasına inanmayanların dikkatine sunulur.
Peki, bahsettiğimiz bu global tefecilerin tavsiyeleri dışında tek ekonomik modele sahip siyasi oluşum hangisidir?
Tabii ki ekonomi, sanayi, siyasi her sahada orijinal projelere sahip bir lider olan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in partisi Bağımsız Türkiye Partisi(BTP).
Haydar Bey, sırtımızda kambur olan IMF, Dünya Bankası ve diğer borçlu olduklarımıza borcumuzu nasıl ve hangi kaynakla kapatacağımızı, 3 Kasım seçimlerinden hemen önce tek tek TRT ekranında açıkladı. Hatırlarsanız, tam 1,1 kentrilyon liralık(658 milyar dolar) bir kaynak paketi açıklamıştı. Kentrilyonu da millet olarak ilk defa o zaman duymuştuk.
15 ayrı maddeden oluşan bu kaynak paketini incelerseniz, sadece 3-4 tanesi bile bütün borcumuzu makul bir şekilde ödeyebileceğimiz seviyededir.
O dönem, verilen vaatlere ve dağıtılan yarım ekmek köftelere kanan milletimiz maalesef dünya çapında fikirlerinden istifade edilen bu değerli şahsiyetin ülkemizi kısa zamanda şaha kaldırabilecek projelerini fark edemedi.
Tabii iktidara gelenler, o dağıttıklarının kat kat fazlasını, her geçen gün artan vergilerle ve zamlarla vatandaştan bir bir çıkarıyorlar.
Açıklanan bu kaynaklar devreye konularak iç ve dış borcumuz tamamen kapanıyor ve borç alma işlemi durduruluyor. Haydar Bey'in ifadesiyle "IMF'ye geriye dön marş marş" deniliyor.
Malezya Haydar Bey'in bu projelerinden sadece birini uyguladı ve 83 milyar dolarlık borç yükünü sırtından attı ve bağımsızlığına kavuştu. Darısı bizim başımıza.
Merkez Bankası'nı devreye koyarak, uluslararası iktisat kurallarına göre basma hakkımız olan Gayrı Safi Milli Hasıla(GSHM)'nın üçte biri nispetinde TL basıyoruz ve piyasada bulunan doların ve plastik para dediğimiz kredi kartlarının yerine kendi TL'mizi yerleştiriyoruz(sterilizasyon).
İç ve dış borç bittiği için topladığımız 100 katrilyonu aşan vergi bize kalıyor, borç faizi ödemesine gitmiyor.
Bir ülkede devletin vergi toplamasının gayesi, vatandaşına hizmet götürmek ve onu ayakta tutmaktır. Bugüne kadar tam tersi yapıldı. Vergi vatandaştan toplandı, zengine ve global tefecilere aktarıldı. Böylece gelir dağılımındaki dengesizlik arttıkça arttı.
Bunun neticesi olarak iç piyasada tüketim de daraldı, buna bağlı olarak üretim de. İşyerlerinin kapanmasının, işsizliğin artmasının sebebi de budur.
Haydar Bey'in projesinde vergi vatandaşa hizmet olarak kullanılacak.
Burada Sosyal Devlet Projeleri devreye giriyor. 100 milyar TL'nin altında geliri olandan vergi alınmayacak, her aileye doğum parası verilecek, ev hanımları emekli edilecek, her aileye çocuk başına memur maaşının dörtte biri oranında para verilecek, üniversite harçları kaldırılacak, evlenenlere faizsiz evlilik kredisi, evi olmayanlara faizsiz konut kredisi verilecek, tarım köylüsüne tohumunu toprağa ekmeden yüzde 50 avans verilecek, tarım köylüsünün kendisi ve ürünü sigortalanacak, her aileye aile hekimi tahsis edilecek?
BTP kurmayları bu projeler için gerekli meblağı da hesaplamışlar. Sadece 41 katrilyon TL.
Artık devlet olarak birilerine borcun yok, kasanda da paran var.
41 katrilyon TL'yi vatandaşına Sosyal Devlet Projesi kapsamında veriyorsun.
Şimdi bir emekli düşünün. Hanımı ve 4 tane de çocuğu olsun.
Şu anki sistemde bu emeklimizin evine giren para sadece 400 milyon TL.
Peki, BTP'nin Sosyal Devlet Projesi kapsamında bu emekli vatandaşımızın evine girecek olan gelir nedir?
Emeklinin maaşındaki vergi kesintileri kaldırılacak. Bu rakam 300 milyon TL olsun. Hanımı emekli maaşı almaya başlayacak ve ondan da vergi alınmayacak. Bu da toplam 700 milyon TL olsun. 4 çocuğu olduğundan dolayı 250'şer milyon TL'den 1 milyar TL daha ilave edelim. Şimdi bütün bunları topladığımızda bu emekli vatandaşımızın evine BTP projelerine göre en az 2 milyar 400 milyon TL girecek.
Yani 4 çocuklu bir emekli vatandaşın evine giren gelir 400 milyonun tam 6 katı, yani 2 milyar 400 milyon TL para girecek.
Yanlış okumadınız 6 kat.
Bir taraftan vatandaşın cebine giren para 6 kat artarken, diğer taraftan paranın alım gücü de artacak. Nasıl mı?
Haydar Bey'in Milli Ekonomi Modeli'nde, ucuz enerji, ürün mukabili faizsiz kredi, belini bükmeyecek makul bir vergilendirme, iç ve dış piyasada pazar garantisi gibi desteklerle üreticinin maliyetleri aşağıya çekilecek.
Maliyetlerdeki bu düşüş tabii ki raflara da ciddi bir şekilde yansıyacak.
Emekli vatandaşımızın geliri bir taraftan 6 kat artarken, diğer taraftan ihtiyaçlarını daha uygun fiyattan alacak.
Ben sadece emekli vatandaşımızı misal verdim. İşçi için de böyle, memur için de, çiftçi için de.
Bu durum tüketimi şaha kaldıracak ve buna bağlı olarak da üretim de coşacak. Böyle bir ülkede işsizlik diye bir sorun olur mu? Geliri katlanan vatandaş kalkıp ta hırsızlığa tenezzül eder mi, gasp yapar mı? Bekar olan gençler evlilikten korkar mı, toplumun ahlakı hiç çöker mi?
Çözüm ortada, karar sizin. Ya topraklarımız üzerinde hesabı olanların kölesi olmaya devam edeceğiz, ya da kendi milli modelimizle şaha kalkarak kainat devleti olacağız ve bütün dünyaya sevgi ve adaleti dağıtacağız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Suçlar, 10. Yargı Paketi ile önlenebilir mi? / 05.06.2025
- Mücadele enflasyonla mı, vatandaşla mı? / 04.06.2025
- “Cezasızlık algısı” iktidara yakın olanlarda var! / 03.06.2025
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- Mücadele enflasyonla mı, vatandaşla mı? / 04.06.2025
- “Cezasızlık algısı” iktidara yakın olanlarda var! / 03.06.2025
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025