Ramazan derken, hemen akla 'oruç' gelir. Ünlü Türk dilbilimcisi Şemseddin Sami, 'Kamus-ı Türki'sinin "oruç" maddesinde şu bilgiyi verir: "Oruç kelimesi Farsça 'ruze'den gelir. Türkler'in 'r' ve 'l' ile başlayan kelimeleri olmadığından böylelerinin başına daima kelimenin harekesiyle müteharrik bir hemze ilave etmeleriyle 'uruze' olmuş ve 'badehu' (daha sonra da bu kelime) oruç olmuştur (Urus, Iramazan gibi)?"
Fars kökenli bir kelime olan oruç kelimesinin kökenine ilişkin bu malumattan yola çıkarak kimileri eski Türkler'de orucun olmadığını, bu ibadetin İslamiyet yoluyla önce Farslar'a sonra da Türkler'e geçtiğini söylemiştir.
Oruç, Arap dilindeki 'savm'ın karşılığıdır. 'Savm' Arap dilinde 'terk, direnç ve sabır' anlamına gelmektedir. Arap lugatçıları bu sözcüğün karşılığına 'imsak' kelimesini yerleştirir. Bu da yine 'tutmak, zapt etmek, zaptı rapt altına almak' manalarına gelir. Bu anlamlardan yola çıkıldığında, oruç'tan gayenin, vücudu yönetmeyi öğrenmek olduğunu açıkça söylemek mümkündür.
'Umulur ki sakınırsınız'
Kur'an'da oruçtan söz eden ayette (Bakara/182) şöyle hitap bulunur: "Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç size de yazıldı. Umulur ki sakınırsınız." Orucu emreden bu ayetin, emri gerekçesi olan "Umulur ki sakınırsınız" hitabıyla bitmesi, yukarıda işaret ettiğimiz şeylerle birebir örtüşmektedir. Sonuçta yalnızca 'sakınanlar korunurlar.' Ancak 'terk etmeyi' bilenler 'direnebilirler.'
Kalıcı ve güzel bir şeyler 'tutmak' için, geçici ve değersiz şeyleri 'bırakmak' şarttır. Hatta bazen 'tutabileceğiniz' şeylerin sayısı, 'bırakabileceğiniz' şeylerle orantılıdır. Diğer bir ifadeyle; terk etmeden elde etmeyi istemek, bedel ödemeden kazanmakla aynı anlamı taşır.
İlahi bir gündem
Ramazan ayı, her yıl Müslüman topluluklar içerisinde ilahi bir gündem oluşturur. Hiç bir beşeri gündem, Ramazan'ın bu toplumda oluşturduğu manevi atmosferi dağıtmaya güç yetiremez. Hiç bir Müslüman Ramazan'ın sunduğu kalıcı değerlerin yerine hatta yönetici seçkinlerin devlet imkânlarını da seferber ederek zorla ikame etmeye çalıştığı sahte ve sentetik değerler uğruna hiç bir şeyinden vazgeçmez! Ama kalıcı ve ilahi değerler uğruna asırladır hakikat dostu insanlar sürekli canından, malından, evladından, yemesinden, içmesinden, zevkinden, sefasından vazgeçmişlerdir!
Yüreğin bakıma alınması
Ramazan, ruhun beslenmesi için bedenin aç bırakıldığı aydır. 11 ayın yürekte bıraktığı kiri, isi, pası temizlemek için yüreğin bakıma alınmasıdır. Toplumsal çürüme ve sosyal çözülmeden rahatsız olanlar için sorunun bir parçası olmaktan çıkıp çözümün bir parçası olmak istiyorlarsa, Ramazan ayında tıpkı Peygamber Efendimizin yaptığı gibi önce kendileriyle tanış olacakları, biliş olacakları bir atmosfere 'hicret' etmek durumundalar. Ramazan da böyle bir hicret için bulunmaz bir 'Hira'dır. Bu Hira'da (Ramazan'da) kendi şahsiyetini yeniden yoğuracak ve doğuracak ve öyle bir varlıkla gül yüzlü cemalini insanlığa arz edecektir.
Ramazan'da yalnızca oruç tutmakla iş bitmez! Asıl yapılması gereken insanlığa dönmektir. İnsanlığın başını dik tutmaktır. İnsanlığın başı, haram yiyerek beslenen haramzadelere ve haramilere inat, bu ülkede helalin, hakkın, adaletin ısrarlı temsilcisi olmakla dik tutulur.
Ekmeğinizi paylaşın
İnsanlığın başı; sevgi ve yüreğinizi paylaştığınız gibi sofranızı ve ekmeğinizi yoksullarla, yetimlerle, evsiz, işsiz, aşsız ve sığınmacılarla paylaşarak dik tutulur. İnsanlığın başı; her gün iftarda ve sahurda, konforlu yemeği düşündüğünüz türlü türlü yiyeceğin bedelini, insanlık ve özgürlük mücadelesi veren coğrafyamızın ve mahrum coğrafyaların sakinlerine ayırıp, sofranızda bir mütevazı aile standardına razı olmakla dik tutulur. İnsanlığın başını dik tutarsanız elbette orucunuz sizde bir etki bırakacaktır, aksi taktirde sahibinin açlık ve susuzluktan başka hiçbir kazancı! Olmayacaktır.
Fars kökenli bir kelime olan oruç kelimesinin kökenine ilişkin bu malumattan yola çıkarak kimileri eski Türkler'de orucun olmadığını, bu ibadetin İslamiyet yoluyla önce Farslar'a sonra da Türkler'e geçtiğini söylemiştir.
Oruç, Arap dilindeki 'savm'ın karşılığıdır. 'Savm' Arap dilinde 'terk, direnç ve sabır' anlamına gelmektedir. Arap lugatçıları bu sözcüğün karşılığına 'imsak' kelimesini yerleştirir. Bu da yine 'tutmak, zapt etmek, zaptı rapt altına almak' manalarına gelir. Bu anlamlardan yola çıkıldığında, oruç'tan gayenin, vücudu yönetmeyi öğrenmek olduğunu açıkça söylemek mümkündür.
'Umulur ki sakınırsınız'
Kur'an'da oruçtan söz eden ayette (Bakara/182) şöyle hitap bulunur: "Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç size de yazıldı. Umulur ki sakınırsınız." Orucu emreden bu ayetin, emri gerekçesi olan "Umulur ki sakınırsınız" hitabıyla bitmesi, yukarıda işaret ettiğimiz şeylerle birebir örtüşmektedir. Sonuçta yalnızca 'sakınanlar korunurlar.' Ancak 'terk etmeyi' bilenler 'direnebilirler.'
Kalıcı ve güzel bir şeyler 'tutmak' için, geçici ve değersiz şeyleri 'bırakmak' şarttır. Hatta bazen 'tutabileceğiniz' şeylerin sayısı, 'bırakabileceğiniz' şeylerle orantılıdır. Diğer bir ifadeyle; terk etmeden elde etmeyi istemek, bedel ödemeden kazanmakla aynı anlamı taşır.
İlahi bir gündem
Ramazan ayı, her yıl Müslüman topluluklar içerisinde ilahi bir gündem oluşturur. Hiç bir beşeri gündem, Ramazan'ın bu toplumda oluşturduğu manevi atmosferi dağıtmaya güç yetiremez. Hiç bir Müslüman Ramazan'ın sunduğu kalıcı değerlerin yerine hatta yönetici seçkinlerin devlet imkânlarını da seferber ederek zorla ikame etmeye çalıştığı sahte ve sentetik değerler uğruna hiç bir şeyinden vazgeçmez! Ama kalıcı ve ilahi değerler uğruna asırladır hakikat dostu insanlar sürekli canından, malından, evladından, yemesinden, içmesinden, zevkinden, sefasından vazgeçmişlerdir!
Yüreğin bakıma alınması
Ramazan, ruhun beslenmesi için bedenin aç bırakıldığı aydır. 11 ayın yürekte bıraktığı kiri, isi, pası temizlemek için yüreğin bakıma alınmasıdır. Toplumsal çürüme ve sosyal çözülmeden rahatsız olanlar için sorunun bir parçası olmaktan çıkıp çözümün bir parçası olmak istiyorlarsa, Ramazan ayında tıpkı Peygamber Efendimizin yaptığı gibi önce kendileriyle tanış olacakları, biliş olacakları bir atmosfere 'hicret' etmek durumundalar. Ramazan da böyle bir hicret için bulunmaz bir 'Hira'dır. Bu Hira'da (Ramazan'da) kendi şahsiyetini yeniden yoğuracak ve doğuracak ve öyle bir varlıkla gül yüzlü cemalini insanlığa arz edecektir.
Ramazan'da yalnızca oruç tutmakla iş bitmez! Asıl yapılması gereken insanlığa dönmektir. İnsanlığın başını dik tutmaktır. İnsanlığın başı, haram yiyerek beslenen haramzadelere ve haramilere inat, bu ülkede helalin, hakkın, adaletin ısrarlı temsilcisi olmakla dik tutulur.
Ekmeğinizi paylaşın
İnsanlığın başı; sevgi ve yüreğinizi paylaştığınız gibi sofranızı ve ekmeğinizi yoksullarla, yetimlerle, evsiz, işsiz, aşsız ve sığınmacılarla paylaşarak dik tutulur. İnsanlığın başı; her gün iftarda ve sahurda, konforlu yemeği düşündüğünüz türlü türlü yiyeceğin bedelini, insanlık ve özgürlük mücadelesi veren coğrafyamızın ve mahrum coğrafyaların sakinlerine ayırıp, sofranızda bir mütevazı aile standardına razı olmakla dik tutulur. İnsanlığın başını dik tutarsanız elbette orucunuz sizde bir etki bırakacaktır, aksi taktirde sahibinin açlık ve susuzluktan başka hiçbir kazancı! Olmayacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Kanaatlı / diğer yazıları
- Neden yazıyoruz / 16.01.2018
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017