"Keşke tezkere çıksaydı!" diyenlere...

ABD'de gerçekleştirilen 11 Eylül saldırılarının iç yüzü aradan 4 yıl geçmesine rağmen hala aydınlatılamazken, bu faciayı planlayanların ABD'nin ta kendisi olduğu gerçeği her geçen gün biraz daha gün yüzüne çıkıyor.ABD'nin bu harakiri olayındaki rolünü deşifre etmeye çalışanlardan biri de geçtiğimiz günlerde WDR kanalından kovulan ve 11 Eylül saldırılarının arkasında Amerikan istihbarat örgütlerinin olduğunu kanıtlayan Alman siyaset bilimci ve film yapımcısı Gerhard Wisnewski.Wisnewski'nin ileri sürdüğü kanıtlar gerçekten yenilir yutulur cinsten değil. Saldırılarda CIA ve FBI'ın parmağı olduğunu ileri süren ve bu konuda 2 kitap ve bir belgesel film hazırlayan Wisnewski bakın neler diyor: "Binalar uçakların çarpmasıyla değil önceden yerleştirilen dinamitlerin patlamasıyla yıkılmıştır. Yanan binalardan çıkan beyaz dumanlar ve binaların çok kısa sürede çökmesi bunun delilidir. Ayrıca aynı gün Savunma Bakanlığı binasına çarpan ve tarlaya düşenler uçak değil F1 roketleriydi. Çünkü söz konusu 2 uçaktan geri kalan bir krater ve çukurdan başka bir şey yok. Düşen uçakların parçaları nerede?" Başta insanın aklına bu adam senaryo mu yazıyor diye gelebilir ama insan doğru pencereden bakınca olaylar belirginleşiyor ve daha iyi kavranabiliyor. Wisnewski iddialarına, daha doğrusu tespit ettiği doğrulara devam ediyor: "FBI'ın tespit ettiği 19 kişilik terörist listesindeki Arap asıllı kişilerin tamamına yakını, o gün söz konusu uçaklarda değildi. Suçlu ilan edilen Mısırlı Muhammed Atta, uçağa binmeden önce votka içmişti. Alkol, Kur'an-ı Kerim'de yasaklanmıştır. Kendisini şehit adayı gören bir kimsenin nefesi votka kokarken Cennet'e girmeyi düşünmesi mümkün değildir. Pensilvanya'da düşen uçaktaki terörist olduğu iddia edilen Lübnanlı Ziyad Cerrahi'nin de gece kulüplerine devam eden biri olduğu bilinen bir gerçek."İlginç değil mi, ABD'li yetkililerin "suçlu bunlar!" diye yakaladıkları kişilerin ikisinin de gece kulüplerinden dışarı çıkmayan "alkolikler" oluşu ve isimlerinden başka hiçbir şeylerinin İslam'la alakalı olmayışı insanı ne kadar da şüpheye düşürüyor ve nasıl da kaçınılmaz doğruya bir adım daha yaklaştırıyor. İşin aslı şu gözüküyor ki; bu adamlar birileri tarafından özel olarak seçilmiş ve önceden listeye alınmış. Müslümanlıkla alakası olmayan ve ABD'de yaşayan bu adamların Arap asıllı oluşları da onları bu iş için biçilmez kaftan yapıyor.Saldırıların tam da uluslararası mali ve parasal çöküşün yaşandığı dönemde gerçekleştirilmiş olduğunun altını çizen Wisnewski, bunu yapanların katiyen ABD dışındaki güçler olmadığını ve hedefin kesinlikle ülkeyi savaşa sürüklemek olduğunu söylüyor.Irak ve Afganistan çıkarmalarının başlıca temel dürtüsü olarak dile getirilen bu olayın bahane olarak ileri sürülerek yol açtığı katliamları göz önüne alırsak, her şeyin nasıl planlı ve programlı yapıldığını kolaylıkla anlayabiliriz.  Pentagon'a uçakla yaklaşmanın mümkün olmadığını da ifade eden Wisnewski, "Binaya yaklaşan uçaklar belli bir mesafede durdurulur ve otomatik olarak devreye giren füze savunma sistemi ile düşürülür. Acaba o gün sistem niye çalışmadı? Uçaklar uzaktan kumandayla binalara yönlendirildi. Teknik açıdan bunu yapmak mümkün. Bu saldırı son derece profesyonelce planlanmış ve uzun süren hazırlıklardan sonra gerçekleştirilebilir. Böbrek yetmezliğinden muzdarip Usame Bin Ladin gibilerin işi asla değil" diyor. Öne sürülen kanıtlara bakılırsa bu olayı değil de, bu olayı ABD'nin yapmadığını iddia etmek kesinlikle senaryo olur. Çünkü ortaya atılan hiçbir iddianın aksi kanıtlanmamış ve kanıtlamaya çalışanlar da hep Wisnewski gibi bir şekilde kapının önüne konulmuştur.ABD'yle can ciğer olan Türkiye'de de bu hep böyle olmadı mı?Her türlü insan katliamını gördükten sonra hani o "keşke 1 mart tezkeresini çıkarsaydık" diyenler takkelerini önlerine koyup bir kez daha düşünsünler; "acaba biz 'hain' mi, 'nasipsiz' mi, yoksa 'basiretsiz' miyiz?" diye.