Bir ülkede oranları her gün artan çok sayıda şom ağızlı kişi varsa, olacağı budur.
Neymiş efendim; Türkiye'de dinsizlik varmış!
Yalan; külliyen yalan.
Türkiye'de, dünyanın başka hiçbir ülkesinde bulunmayacak miktarda çeşit çeşit din var.
Uzakdoğu, yakındoğu, kuzey, güney? dünyasın neresinde bir din imal edilmişse, en azından distripitörlük düzeyinde bu ülkede temsilcisi var.
Mesela, ABD'de mukim "hocaefendi" tarafından fahri olarak üstlenilmiş "dinler arası diyalog" sürecinden sonra hız kazanan "her bodruma bir kilise" kampanyası genişleyerek devam ediyor. Buna rağmen hâlâ bazı andelip tipler, "Bu ülkede İslam'dan başka din seçen mi var" gibi müthiş bir karşı cevap veriyorlar.
Hakkını yemeden söyleyelim ki, daha önceleri "mutlak kilise" şeklinde isimlendirilen bu yerler, hükümetin hazırladığı uyu(m) paketine uyup "mabet" oluvermişler.
Cami yapma kaydı kalktı, yerini "mabet" yapma kaydı aldı.
Evimin iki sokak aşağısında yeni tesis edilmiş bir tane var.
Bu ülkede asla ve kat'a dinsizliğin olmadığının başka delilleri de var.
Mesela iki hafta önce ülkemizi ziyaret eden İsrail Cumhurbaşkanı, hem de laiklik konusunda ödün/taviz vermeyen sayın Ahmet Necdet Sezer'in yanı başında Tevrat'ın propagandasını yaptı. % 99'u Müslüman olan bir ülkenin Cumhurbaşkanı'nın yanında, tek hak kitabın Tevrat olduğunu söyledi. Yahudi milletinin ne kadar yüce bir millet olduğunun altını, üstünü, sağını, solunu, kısaca her yanını çizdi.
İmkanım olsaydı tebrik edecektim kendilerini ama olmadı.
O an, ülkede "irtica" nerelere sızdı, diye derin bir dertle hemdert olduğu için, konuk Cumhurbaşkanı'na birşey diyemedi ev sahibi Cumhurbaşkanı.
İleride demeyecek anlamına gelmez.
Şeriatı akla getiren yeşil Antep fıstığının, nerdeyse bu yüzden yasaklanacağı bir ülkede bu, gayet normal karşılandı.
Her şeyden nem kapan laikliğe hiçbir şey olmadı.
Bu kadar mı? değil.
İslam konusunda son derece katı tutumlarıyla tanınan ve bilinen YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün de hakkını yememek lazım.
Medyaya yansıyan haberlere göre sayın Gürüz, rektörlere gönderdiği genelgede, "Musevî öğrencilerle personelin, dinî günlerinde özel izinli sayılmasını emretmiş"
Musevîlerin Osmanlı'ya sığınmasının anısına kurulan 500. yıl vakfının kurucu üyesi olan sayın Gürüz, Süleyman Demirel'e borçlu olduğu duble YÖK Başkanlığı koltuğu sarsıntı geçirince, "dini bütün" bir insan oluvermişti aynı zamanda.
Musevî personelin gidişiyle aksayan işleri de Cuma namazına gitmeyen Müslüman personelin yapması gerekiyor.
Bitti mi? hayır.
Son gelen habere göre, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin haberleşme kurumu Türk Telekom, Türksat uydusundan "God 1, God 2, God 3?" isimli misyoner kanallarına yayın imkanı sağlamış, o kanallar da Hıristiyanlık propagandası yapıyor.
Hedef: Türkiye ve Türk Dünyası.
Daha başka misallerin de mümkün olduğu bir ülkede siz hâlâ dinsizlik var diyorsanız, şom ağızlısınız vesselam!..
Kimilerinin neredeyse aynı anda birkaç dinin mensubu olduğu bir ülkede, bu kadar din yetmezmiş gibi, siz kalkıyor, adamdan bir de Müslüman olmasını istiyorsunuz.
Var kardeşim; almayacağım...
Adam, hayat şartlarının bu derece zor olduğu bir zamanda (İslam'ın dışında) bir tane "semavî" bir tane de "suvavî" din edinmiş.
Bir de 'kallavî' cinsinden, Uzakdoğu tarikatına kayıt olmuş.
İnsaf hani, daha ne yapsın?
Şimdi sen kalk bu adam için 'dinsiz' de, 'din düşmanı' de.
Çarpar insanı Tanrı!
Öyle değil mi Henry?
Bu ülkede dinsizlik yok.
İslam da hayli zor bir din kardeşim.
Namaz, oruç, hac, zekat, sadaka...
İçki haram, kumar haram; yetmez gibi daha bir sürü yasak.
Abant Toplantıları işte bu zorlukları bir kolay kazığa bağlamak için iyi bir fırsat.
Baksanıza, ateistler, politeistler, monoteistler, trifazlar, monofazlar, kalksın aradan farzlar, talepler ve arzlar. Ulema hep bunlar için kaç yıldır çalışıyor.
Geçen yıllarda katıldığım bu Abant konsillerinden birinde, İslamî bir meselenin yeni tasarımı oylamaya sunulmuştu.
Hani modacılar yeni tasarımlarını podyumlarda müşteriye sunarlar ya, hah işte ondan. Her fırsatta "ben ateistim" diyen bir sosyolog ile İslam yerine ıslama köfteyi tercih eden meşhur bir solcunun oyları sayesinde "çoğunluğun" görüşü muvacehesinde mesele karara bağlanmıştı.
Ben ve İbrahim Berk; iki şahit yapar ki, bu da yeter.
Zaten İslam, tarih boyunca hep onu savunduğunu iddia edenlerden en büyük kazığı yedi.
Bugün olduğu gibi.
Çok dindar bir ülkede yaşıyoruz...
Neymiş efendim; Türkiye'de dinsizlik varmış!
Yalan; külliyen yalan.
Türkiye'de, dünyanın başka hiçbir ülkesinde bulunmayacak miktarda çeşit çeşit din var.
Uzakdoğu, yakındoğu, kuzey, güney? dünyasın neresinde bir din imal edilmişse, en azından distripitörlük düzeyinde bu ülkede temsilcisi var.
Mesela, ABD'de mukim "hocaefendi" tarafından fahri olarak üstlenilmiş "dinler arası diyalog" sürecinden sonra hız kazanan "her bodruma bir kilise" kampanyası genişleyerek devam ediyor. Buna rağmen hâlâ bazı andelip tipler, "Bu ülkede İslam'dan başka din seçen mi var" gibi müthiş bir karşı cevap veriyorlar.
Hakkını yemeden söyleyelim ki, daha önceleri "mutlak kilise" şeklinde isimlendirilen bu yerler, hükümetin hazırladığı uyu(m) paketine uyup "mabet" oluvermişler.
Cami yapma kaydı kalktı, yerini "mabet" yapma kaydı aldı.
Evimin iki sokak aşağısında yeni tesis edilmiş bir tane var.
Bu ülkede asla ve kat'a dinsizliğin olmadığının başka delilleri de var.
Mesela iki hafta önce ülkemizi ziyaret eden İsrail Cumhurbaşkanı, hem de laiklik konusunda ödün/taviz vermeyen sayın Ahmet Necdet Sezer'in yanı başında Tevrat'ın propagandasını yaptı. % 99'u Müslüman olan bir ülkenin Cumhurbaşkanı'nın yanında, tek hak kitabın Tevrat olduğunu söyledi. Yahudi milletinin ne kadar yüce bir millet olduğunun altını, üstünü, sağını, solunu, kısaca her yanını çizdi.
İmkanım olsaydı tebrik edecektim kendilerini ama olmadı.
O an, ülkede "irtica" nerelere sızdı, diye derin bir dertle hemdert olduğu için, konuk Cumhurbaşkanı'na birşey diyemedi ev sahibi Cumhurbaşkanı.
İleride demeyecek anlamına gelmez.
Şeriatı akla getiren yeşil Antep fıstığının, nerdeyse bu yüzden yasaklanacağı bir ülkede bu, gayet normal karşılandı.
Her şeyden nem kapan laikliğe hiçbir şey olmadı.
Bu kadar mı? değil.
İslam konusunda son derece katı tutumlarıyla tanınan ve bilinen YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün de hakkını yememek lazım.
Medyaya yansıyan haberlere göre sayın Gürüz, rektörlere gönderdiği genelgede, "Musevî öğrencilerle personelin, dinî günlerinde özel izinli sayılmasını emretmiş"
Musevîlerin Osmanlı'ya sığınmasının anısına kurulan 500. yıl vakfının kurucu üyesi olan sayın Gürüz, Süleyman Demirel'e borçlu olduğu duble YÖK Başkanlığı koltuğu sarsıntı geçirince, "dini bütün" bir insan oluvermişti aynı zamanda.
Musevî personelin gidişiyle aksayan işleri de Cuma namazına gitmeyen Müslüman personelin yapması gerekiyor.
Bitti mi? hayır.
Son gelen habere göre, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin haberleşme kurumu Türk Telekom, Türksat uydusundan "God 1, God 2, God 3?" isimli misyoner kanallarına yayın imkanı sağlamış, o kanallar da Hıristiyanlık propagandası yapıyor.
Hedef: Türkiye ve Türk Dünyası.
Daha başka misallerin de mümkün olduğu bir ülkede siz hâlâ dinsizlik var diyorsanız, şom ağızlısınız vesselam!..
Kimilerinin neredeyse aynı anda birkaç dinin mensubu olduğu bir ülkede, bu kadar din yetmezmiş gibi, siz kalkıyor, adamdan bir de Müslüman olmasını istiyorsunuz.
Var kardeşim; almayacağım...
Adam, hayat şartlarının bu derece zor olduğu bir zamanda (İslam'ın dışında) bir tane "semavî" bir tane de "suvavî" din edinmiş.
Bir de 'kallavî' cinsinden, Uzakdoğu tarikatına kayıt olmuş.
İnsaf hani, daha ne yapsın?
Şimdi sen kalk bu adam için 'dinsiz' de, 'din düşmanı' de.
Çarpar insanı Tanrı!
Öyle değil mi Henry?
Bu ülkede dinsizlik yok.
İslam da hayli zor bir din kardeşim.
Namaz, oruç, hac, zekat, sadaka...
İçki haram, kumar haram; yetmez gibi daha bir sürü yasak.
Abant Toplantıları işte bu zorlukları bir kolay kazığa bağlamak için iyi bir fırsat.
Baksanıza, ateistler, politeistler, monoteistler, trifazlar, monofazlar, kalksın aradan farzlar, talepler ve arzlar. Ulema hep bunlar için kaç yıldır çalışıyor.
Geçen yıllarda katıldığım bu Abant konsillerinden birinde, İslamî bir meselenin yeni tasarımı oylamaya sunulmuştu.
Hani modacılar yeni tasarımlarını podyumlarda müşteriye sunarlar ya, hah işte ondan. Her fırsatta "ben ateistim" diyen bir sosyolog ile İslam yerine ıslama köfteyi tercih eden meşhur bir solcunun oyları sayesinde "çoğunluğun" görüşü muvacehesinde mesele karara bağlanmıştı.
Ben ve İbrahim Berk; iki şahit yapar ki, bu da yeter.
Zaten İslam, tarih boyunca hep onu savunduğunu iddia edenlerden en büyük kazığı yedi.
Bugün olduğu gibi.
Çok dindar bir ülkede yaşıyoruz...
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024